Bu topraklarda, düşünce de şiir ve şair üzerinden ilerler, ilerlemiştir. Namık Kemal'den Ziya Gökalp'e, Mehmet Akif'ten Necip Fazıl'a, Sezai Karakoç'tan İsmet Özel'e kadar bu böyledir. Birkaç istisna hariç, örneklerimiz ve öncülerimiz hep şairler olmuştur. Şiir, bir anlamda, geçidi beklemiştir.
Şiir ve düşünce ise bir bütündür, birbirlerinden ayrılamazlar. Bir şair için, 'şiirleri iyi ama fikirleri sığ' diyemezsiniz. Şiirlerinin iyi olduğunu kabul ettiğiniz anda, fikri derinliğini de onaylamış olursunuz.
Son yıllarda, hayati meselelerin, özellikle şairlerden kaçırıldığına şahitlik ediyoruz. 'Onlar ne anlar' gibi bir yanlış bakış söz konusu. Siyasetçilerin tavrı da maalesef pek farklı değil. Konuşmalarını şiirle süslüyor, fakat o şiirlerin sahiplerine hiçbir konuda danışmıyorlar. Kültür politikalarında bile.
Güzel ve anlamlı bir örnekle yazımıza devam edelim. Birçok insana göre, Boğaziçi köprüsü, Türkiye Cumhuriyeti'nin en önemli projesidir. Çünkü Osmanlının yapmak isteyip de yapamadığı bir şey başarılmıştır. 1973 yılı, daha yeni bir tarih olmasına rağmen, "köprünün açılışını hangi başbakan yapmıştır" sorusuna kaçımız doğru cevap verebiliriz. Bu soruyu, siyasetle yakından ilgilenen insanlara soralım; sonuç pek fazla değişmeyecektir. Buna karşılık, şiirle ilgilenmeyenler bile birçok şairin ismini rahatlıkla sayabilirler. Şiirle ilgilenenler ise yetmişli yılların vasat şairlerini dahi bilirler.
Demem o ki, sistem değişse de, 'kalanlar' değişmez, değişmeyecektir.
***
İslamcılık tartışmaları sırasında, bir köşe yazarımız, genelde edebiyatçıları, özelde ise şairleri suçlayıcı cümleler kurdu. Yazarımıza göre, İslamcı söylem, şairlerin (ve öykücülerin) inhisarı (tekeli) altındaydı. Bu ise İslamcılığın en büyük handikabı ve zaafı sayılmalıydı. Çünkü işin içine duygu karışıyordu; karışmamalıydı. Oysa Abbasi modelinde böyle değildi vs.
Konumuz şiir ve şair olduğu için soralım: Sezai Karakoç ve İsmet Özel'i çıkarırsak, son çeyrek yüzyıldan geriye ne kalır?
Şunu da unutmayalım: Başka modeller ve tecrübeler elbette bizi ilgilendirir. Fakat insanlar gibi, toplumların da bir karakteri vardır.
Yazımızda adı geçen bütün bu şairlerin 'bilgi' ve 'hikmet' sahibi olmadığını ise kimse iddia edemez. Bilgi ve hikmet olmazsa eğer, şiir, bir gençlik hevesinin ötesine geçemez.
Yazımızı, Hacı Hasan Efendi'nin Sohbetler kitabında yer alan bir hadis-i şerifle bitirelim: Şairlerin kalbi, Allah'ın hazinesidir.
08.09.2012 Yeni Şafak






























Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.