Hatemi Hocamıza ait "Kederdir yüreğimin değişmez postnişini" dizesini ne zaman okusam, aklıma hep bu hicret hikâyesi gelir. Farklı yorumlamak mümkün olmakla birlikte, bir de şu dize: "Çocuk, keder senin dargın ikizin midir?"
Süheyl Ünver'in talebesi olmuş ve onun birçok hususiyetini almış olan Hüsrev Hatemi'yi bir köşe yazısına sığdırmak, yeni fark ettim ki, mümkün değil. Ancak tefrika olabilir.
1938'de dünyaya gelen ve ilk kitabını 1968 yılında yayımlayan (Eski Kentte Bir Gece, Hareket Yayınları) Hüsrev Hatemi, aynı zamanda, uzun bir direnişin adıdır. Hekimlik gibi ağır bir mesleğe rağmen, edebiyata tutkuyla bağlanmış ve edebi eserleri, külliyat toplamına ulaşmıştır.
Hüsrev Hatemi'nin çocukluğu, kendi deyimiyle, İkinci Dünya Savaşı'yla başlamıştır. Savaş sırasında ve sonrasında yaşanan sıkıntılar, sadece savaşa katılan ülkeleri değil, katılmayanları da etkilemiş ve ortaya topyekûn bir 'karamsarlık ve umutsuzluk' psikolojisi çıkmasına neden olmuştur. (Daha geniş bilgi için bakınız: Alaattin Karaca, İkinci Yeni Poetikası, Hece Yayınları).
İşte bu karamsarlık, tebessüm eden bir hüzün eşliğinde, daima karşımıza çıkar. Misal: "Kaz adımlarıyla yürür içimdeki karamsarlık."
Hüsrev Hatemi şiirinin önemli özelliklerinden biri de, belgesel yönünün olmasıdır. Sadece duygu ve düşüncelerini yazmamış, şahitliklerini de şiirine dahil etmiştir. Diyebilirim ki, 1950'lerden bu yana yaşanan toplumsal değişimi, en iyi onun şiirlerinde görürüz.
Tanpınar, "Edebiyatta benzememek esastır" der. Hatemi şiirinin en belirgin yönü, yalnızca kendisine benzemesidir. Şu sözü, aslında her şeyi özetler: "Kendim kalmaya özen gösterdim."
Bana göre, meziyet ve şahsiyet bir bütündür, ayrı ayrı düşünülemezler. Yazdıklarımız ile yaptıklarımızın çelişmemesi gerekir. Bu konuyla ilgili, verebileceğim en iyi örneklerden biri, hiç kuşkusuz, Hüsrev Hatemi Hocamızdır.
Bir kere, yüksek bir nezaket sahibidir. Bu nezaketin, en yakın şahitlerinden biriyim. Kendisini ne zaman ziyarete gitsem, ilk kez geliyormuşum gibi karşılar, ilgilenir; mahcup eder. İncelikler insanıdır. "İnsanlarla alay etmek, inanıyorsak günah, inanmıyorsak ayıptır" sözü ona aittir.
Vefa duygusu, ilk gençlik şiirlerini unutulmaya terk etmeyecek kadar yüksektir. (Kişver, Dergâh Yayınları.) Adeta, vefa makamında oturur. Vefalı insan, hakkı teslim eden insandır. Hatemi'nin sadece yaşantısı değil, yazıları ve hatıraları da vefa örnekleriyle doludur.
Dikkatimi çeken bir diğer özelliği de, genellikle gençlerle konuşmayı ve gezmeyi sevmesidir. Arkadaşlarının çoğu, gençlerden oluşur, onlara büyük bir şefkatle yaklaşır. Buna karşılık, nasihat etmekten pek hoşlanmaz.
Hüsrev Hatemi'yle 1998 yılının ekim ayında tanıştım. Bazı konularda ve projelerde beraber çalışma imkânımız oldu. Kırklar dergisine şiirleriyle, İtibar'a ise yazılarıyla destek verdi, veriyor.
O, bizim için yol ustasıdır, yaşayan değerdir ve artık yetmiş beş yaşındadır. Yahya Kemal'in şu dizesi, en çok ona yakışır: "Gördüm ve anladım yaşamak macerasını."
Kendisine uzun ve sağlıklı bir ömür diliyorum.
15.09.2012 Yeni Şafak






























Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.