• İstanbul 14 °C
  • Ankara 18 °C

“İstiklâl Marşı aziz milletimizin hislerine tercüman oldu”

“İstiklâl Marşı aziz milletimizin hislerine tercüman oldu”
Türkiye Yazarlar Birliği Genel Başkanı ve Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Musa Kâzım Arıcan, Gazi Üniversitesi’nde “Mehmet Âkif Ersoy ve İstiklâl Marşı” konulu konferans verdi.

İstiklal Marşı’nın TBMM de kabul edilişinin 100. Yılı nedeniyle Gazi Üniversitesi’nin yıl boyunca düzenleyeceği konferansın 4 üncüsü 22 Nisan 2021 tarihinde gerçekleşti.

Prof. Dr. Musa Kâzım Arıcan’ın konuşmacı olarak katıldığı konferans üniversitenin zoom ve YouTube hesaplarından canlı olarak yayınlandı.

Dr. Esra Kanmaz’ın yönettiği programın açılışında bir konuşma yapan Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Musa Yıldız üniversitenin kuruluşunun 95. yılı faaliyetleri çerçevesinde her ay “Mehmet Âkif Ersoy ve İstiklal Marşı Konferansı’nın düzenleneceğini söyledi.

İstiklal Marşı’nın milletimizin milli mutabakat metni olduğunu belirten Rektör Yıldız konuşmasında merhum Mehmet Akif Ersoy’un “Allah, bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın” sözünü hatırlattı.

Âkif, ufku geniş idealleri yüce olan bir insan

Genel Başkan  Prof. Dr. Musa Kâzım Arıcan da yaptığı konuşmada, “Mehmet Âkif Ersoy adını çok sık duyduğumuz, okuduğumuz çok meşhur biri. Ama o meşhurluğu kadar  belki fikriyatını, düşünce dünyasını çok idrak etmediğimiz bir değerimizdir. Özellikle bu coğrafyanın sorunlarını tespit etme anlamında Âkif’in bir mütefekkir olduğunu, Âkif’in filozofik bir yönü olduğunu görüyoruz. Yani Âkif sadece İstiklal Marşımızın şairi değil, Âkif aslında bir imparatorluk insanı, cihan devleti mefkuresi ile yetişmiş birisi. Ufku çok geniş, idealleri çok yüksek ve yüce olan bir insan.” dedi.

“İstiklal Şairi, İslam Şairi olarak bildiğimiz Mehmeh Âkif Ersoy’u, düşünce dünyası ve eserlerini daha iyi anlamak için Âkif’in nasıl, hangi ortamlarda yetiştiğine bakmak gerekir” diye konuşan Başkan Arıcan, “Âkif’in yetiştiği çevreye, etkilendiği isimlere baktığımız zaman; “ilk hocam” dediği babası cihan devletinin payitahtında, merkezinde bulunan  Fatih Medresesi müderrislerinden Mehmet Tahir Efendi. Peki bu yerin nasıl bir özelliği var? Fatih Medresesi, ülkemizin farklı şehirlerinin yanı sıra İslâm dünyasının çeşitli ülkelerinden  gelen ilim ve tefekkür erbabı kişilerin geldiği bir yer. Akif, işte bu şahsiyetlerle oturmuş, konuşmuş, ülkemizin ve İslam ülkelerinin meselelerini, çözüm yollarını onlarla tartışmış, değerlendirmiş, ilim ve bilim insanları ile hem hal olan birisi.” diye konuştu.

 Bu sürecin olgunlaştırdığı Âkif’in meseleler karşısında kaçmak, yok saymak ya da meselelerin altında kalmak yerine mücadele etmeyi, çözümler aramayı kendine görev saydığını belirten Genel Başkan Prof. Dr. Musa Kâzım Arıcan, Âkif’in tüm bu olup bitenleri yazmak ve konuşmakla birlikte sahaya indiğini, sohbetleri,  vaazları ile de milletimize destek verdiğinin altını çizdi.

Milli Mücadelede Âkif

Başkan Arıcan sözlerini şöyle sürdürdü: “Anadolu’nun her cepheden düşman saldırısına maruz kaldığı bir dönem de Gazi Mustafa Kemal Paşa Samsun’dan Anadolu’ya geçerek bir mücadele başlattı. 1920 de Meclisin kurulmasıyla birlikte Milli Mücadeleye destek verecek şahsiyetler Ankara’ya davet edildi. İşte o davet edilenlerin ilki ve en önemli şahsiyetlerinden biri, şair, yazar, düşünce insanı, mütefekkir Âkif’tir. Âkif  görev insanı, bu daveti kabul ederek geldiği Ankara’da İslam Şairi olarak karşılandı. Bu süreç devam ederken, hem askerimize hem halkımıza moral ve motivasyon verecek bir marşın yazılması gerektiği gündeme gelir. Aslında, Osmanlı Padişahları zamanında da, askerimize coşku, heyecan, düşmana korku veren Hamidiye, Mecidiye Marşları ve elbette Mehter Marşımız vardı.  Savaş meydanlarında bu tür marşlar her zaman olmuştur. İşte Milli Mücadele başladığında da o günün Genel Kurmay Başkanı yani İsmet İnönü tarafından Maarif Vekili Rıza Nur’a , askerimizin moral ve motivasyonunu yükseltmek, halkımızı mücadeleye daha fazla dahil etmek amacıyla bir Milli Marş yazılması gerektiği ifade edilir. Bir yanda uzun süredir devam eden savaşlar, toprak kayıpları, her aileden şehit ve gaziler var, insanlar yorgun ve bitap düşmüş ve neredeyse ümidin kesildiği bir an, diğer yanda İngilizlerin kışkırtmasıyla Anadolu’da bir çok   ayrılıklar, tefrikalar var. İşte böylesi bir dönemde, umuda ihtiyaç var, halka moral verecek, umut aşılayacak inançlarımız ve değerlerimizden hareketle bir şiire, bir marşa ihtiyaç var. Bu ihtiyacın hissedildiği dönemde savaş devam ediyordu, düşmanın top sesleri artık Ankara’dan duyuluyordu.”

Başkan Arıcan, İstiklal marşının yazılma sürecine ilişkin olarak da şunları söyledi, “Meclis, İstiklal Marşı yarışması düzenliyor. Yarışmaya gelen şiirler beğenilmez. Askerimizi ve milleti heyecana sevk edecek, onlara güven, iman aşılayacak bir şiiri ancak Akif'in yazabileceği düşünüldü. Dönemin Maarif Vekili Hamdullah Suphi, Âkif’e bir mektup yazarak İstiklal Marşını yazmasını istiyor. Hatta, tek çaremiz sensin diyor. Ödülden dolayı bu yarışmaya girmeyen Mehmet Akif ısrarlar sonucunda, ödülü almayacağını da belirterek  bu teklifi kabul etmek zorunda kaldı ve İstiklal Marşını iki gün içinde yazdı ve teslim etti.  17 Şubat 1921 tarihinde Sebilürreşad dergisinin ilk sayfasında "Kahraman Ordumuza" ithafıyla yayımlandı. Mecliste daha ilk mısra okunduktan sonra milletvekilleri ayakta alkışlıyor. 12 Mart 1921 günü de İstiklal Marşı gündemiyle toplanan Meclis’te Mehmet Akif’in şiiri İstiklal marşı olarak kabul ediliyor.”

İstiklâl Marşının kodları

“Daha önce de vatan, millet, İslâm ve millet konularında çok önemli şiirleri bulunan Akif’in böyle bir şiiri yazma konusunda zihin olarak bir hazırlığı vardı. Benim kanaatim Mehmet Akif’in zihninde böyle bir şiir için hazırlık zaten vardı. Bir şiir yazacak öyle ya da böyle” diye konuşan Başkan Arıcan, “İstiklal Marşı sadece Milli Mücadeleyi anlatan bir marş değil. Ben, İstiklal Marşını beş “i” ile özetliyorum; Diyorum ki; bu şiir de “İman” var, “İlim-İrfan” var, “İsyan” var, “İstiklal” ve “İstikbal” var.  İstiklal Marşı işte tüm bu değerlerle yazılmış bir eserdir. Akif daha sonra kendisine yöneltilen bir soru üzerine İstiklal Marşı için şu ifadeleri kullandı: " O şiir bir daha yazılmaz. Onu kimse yazamaz. Onu ben de yazamam. Onu yazmak için o günleri yaşamak lazım. O şiir artık benim değildir. O, milletin malıdır. Benim millete karşı en kıymetli hediyem budur. Allah bir daha bu millete bir İstiklâl Marşı yazdırmasın.”

                                                                                                         Mahmut ERDEMİR

 

 

Bu haber toplam 644 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim