ağır kilitli kapılar, zor kapılar; belalı kapılar,
meşakkatli kapılar; ama ne kapılar, süsün, şatafatın
bin bir türlüsünü çekmiş içine toplamış ne varsa
başı belalı şaşkın çağırır kendine;
berrak bir gökyüzünü çağırır gibi çağırıyor,
ateşe bulanmış pervane olmuşlar gibi çağırıyor,
şehri ışıltıp karanlığımı alacak kapılardan,
sırlara bürünmüş sırrı bekleyen kapılar,
beli bükülmüş ihtiyar bir bekçi titizliğiyle tutuyorlar beni;
bir hıçkırık, bir serkeş yürüyüş, oradan oraya atıyorlar,
bu kapı senin bu kapı benim dolaştırıp duruyorlar,
kediler dolaşıyor ortalıkta, sıska kediler, cılız kediler,
bakıyorlar gözlerimin içi duman,
yüzümde dağılmış rüyalar; ben işte böyle
kapı kapı dolaşıp, kim tutacak elimden
kim yakacak benden kalan öfkeyi derken,
oradan oraya bir telaşla çileden başka,
bir kapıdan başka ne derdim olabilir ki?
Kapılar neden kapalı, neden yorgun oluyor ayaklarım?
Gidiyorum gitmesine de gitmek olmuyor ne yapsam!
Peki; açılır mı benim vardığım kapılar,
benim köşe bucak arayıp bulamadığım kapılar,
kapanır mı yoksa acımasız bir şekilde yüzüme,
çarpar mı rüzgârıyla beraber beni yere,
gerisin geriye, azgın sulara, korkulu rüyalara,
yol yordam bulmaya, yol yordam aramaya,
başımı taşlara vurmaya, yani böyle yorgun;
böyle ne zamana kadar sürecek derken,
ey benim vardığım kapılar, ey kapıların kapısı
ey şahı merdan kapısı, ey varılması zor olan
aşk pınarının başı, hüzünlü bir dokunuşun ritmiyle
işte burada, alnımın çatında, bir ışık şelalesiyle birlikte,
bir zonklamayla birlikte, bir korku, bir hışım,
bir azarla birlikte, aramakla bulunacak mı acaba
Devamı: https://www.insaniyet.net/kapi-kapi-dolasip-cilehanemi-bulayim-dedim-olmadi/
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.