Bu şehre yerleşmeye karar verdiğim günlerin arifesinde aynen böyle lapa lapa kar yağıyordu. Büyük keyif almıştım. Sanki burada yağan kar başka memleketlerde, başka diyarlarda, hatta başka dünyalarda yağmıyordu. Uzun yıllar Van’dan uzak kalmıştım. Belki beni böyle duygulara sevk eden şey, hasretti, özlemdi. Van güzel bir şehirdi ve ben Van’ı seviyordum. Anladım.
Lapa lapa kar yağıyor. Tabiatın o musiki ahengi kendini gösteriyor yavaş yavaş. Ağaçlar bir gelin gibi süsleniyorlar. Yol boyunca iğde ağaçlarının salkım saçak görüntüleri beni mest ediyor. Her bir dalları taze yemiş vermiş meyve fideleri gibi huzurlu bir ağırlık altında boyunları bükülmüş, yoldan geçenleri seyre dalmışlar. Erek Dağı bütün ihtişamıyla bana selam durmuş sanki, bembeyaz bir örtü altında yine de mağrur ve dik. Renk tonlarını hiçbir yerde görmediğim göl sularının üzerine düşen iri kar taneleri, muhakkak şu an sakin ve kendi iç hesaplarına gömülü olan Van Gölü’nün turkuaz rengine meftun olarak eriyip kaybolmak için yarış edercesine iniyorlar.
Bir de yağmur Van’da apayrı yağar. Ben yağmuru çok sevmesine severim fakat bu yağmurun Van’da yağmasıyla çıkıp gönlümce ıslanamıyorum, kordon boyu yürüyemiyorum, sokak ve caddelerinde dolaşamıyorum. Şehrin egzotik görüntüsü buna müsait olmadığı gibi sanki insanları da buna müsait değil.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.