İl müdürü-Thomas Bernhard’ın düşüncesine göre –kireç ocağı- gerçek şuymuş ki “Bütün düşünürlerin otuz yaşına kadar bir konusu olur ve bu konu günün birinde, kırk yaşından itibaren zihinlerini tamamen doldururmuş ama pek azı kırk yaşından itibaren böyle bir konuya bütünüyle teslim olur, çoğu yirmi beş yaşından itibaren böyle bir konuyla fingirdeşir ve aslında onu ilerletirmiş ama en geç otuz beş kırk yaşından itibaren vaz geçer ve kendilerini cemiyete ya da lüks hayata kaptırırlarmış.” diye söylerken hiç ara vermeden konuşuyordu tıpkı Bernhard’ın metinlerindeki gibi. Bilseydi Berhnard’ın kendisini büyük bir iştahla taklide çağırdığını, bunu dinleyenlere hissettirmemek için ustalığını kullanırdı. Kullandığı dilin etkisini, anlattığı hikâyenin kendisi söylüyordu.
Bir ara dinleyenlerden biri galiba imge üzerine gençken çok mülahazalarda bulunmuş biriydi. İl müdürüne sözünü kestiği için mahcup bir ifade takınarak şöyle söylemek istedi. “Evet bu etkiden kurtulmak için başka okumalarım oldu. Büyülü gerçekliğin büyülediği ezoterik anlatılar mesela.” Katılımcılar il müdürü ile dinleyici arasında geçen konuşmaya ta başlangıçta hayret etmeye başlamışlardı. Böyle bir müdürün onların kasabada olması büyük bir lütuf olarak görülmeliydi. Mo Yan dedi ‘’Kızıl Darı Tarlaları’’, Markuez’den ‘’Yüz Yıllık Yalnızlık’’, büyünün, büyülü gerçekliğin ve karanlığın metne dönüşümüdür. Raportör Marquez’i k ile yazmıştı, göz ucuyla bakınca fark etti, bu yazılım il müdürünün fark edeceği bir durum değildi fakat O’nun da bu büyülü kasabaya müdür olarak lütfedilmesi bu büyünün bir yansımasıydı. Katılımcı sözüne hafif duraksatınca müdür ‘’Yazı imgeyle başlar.’’ dedi. Bunu büyük Nobelli yazarlardan duymuştu. Katılımcı ise –Umberto Eco’nun aktardığına göre şöyle dedi:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.