• İstanbul 17 °C
  • Ankara 17 °C

Keban’a baraj görmeye gitmek, Yusuf Ziya Paşa ile karşılaşmak!

D. Mehmet DOĞAN

Keban Türkiye’nin en meşhur ilçelerinden. Gençlik yıllarımızda Keban ismini çok duyardık, belki de Elazığ’dan çok! Çünkü o zaman burada Türkiye’nin en büyük barajı yapılıyordu. “Barajlar kralı” Süleyman Demirel’in övünme vesilesi bir eserdi.

O yıllarda Yeni İstanbul gazetesini takip ederdik ve o gazetede Yavuz Bülent Bâkiler’in -yanlış hatırlamıyorsam- “Keban cehennemi” ropörtajlarını okumuşluğumuz vardır.Barajla birlikte bölgenin hem iktisadını hem sosyolojisini hatta kültürünü etkileyen bir eser ortaya çıkmıştı.

Bu sarp coğrafyadaki Keban’ın tarihi geçmişi var mıydı?

Varmış!

İlk icmali Evliya Çelebi’den alalım: Erzurum’dan “Kemah kal’ası”na giderken Kömür, Marik, gibi köylerden geçer; Kömür köyü Müslüman-Ermeni karışıktır, Marik köyü ise mamur bir Ermeni köyüdür. Bu köydeki mağaralarda katık peyniri saklanırmış. Fırat üzerindeki bir gözlü büyük köprüden geçip yokuş yukarı gidip Keban nam kayalı yerleri aşmış. Munzur nehri Munzur dağından çıkarak Keban altında Fırat nehrine karışırmış. “Keban kayası nam mahal kal’a dibidir.” Buradan bir abıhayat su kaynarmış. Buraya yakın Ali kayası denilir bir yer var imiş. Halka göre, hz. Ali gelip bu kayalara belini dayayıp istirahat etmiş. Kim bu kayaya sırtını dayarsa hassası Allah’tan olmak üzere şifa bulurmuş. Şehir ahalisi kayaya “Eğerli kaya” derlermiş. Kayadan yukarısı kefere mahallesi imiş. Büyük küçük 300 dükkân varmış, kârgir (taş veya tuğla) bedesteni yokmuş. İki han, iki hamamı varmış…Bu vesile ile Evliya Çelebi Ulu Cami’den de bahsediyor…

Bu sarp arazide insanların yaşaması için bazı sebepler olması lâzım. Sadece ziraat veya hayvancılıkla olmaz. Seyahatnamede Keban’daki “simli kurşun” madeninin sözü geçmiyor.

Keban’da çölde bir vaha gibi bir külliye ile karşılaşıyoruz: Yusuf Ziya Paşa külliyesi!

Keban nasıl anlatılmalı?

Bir derenin bir tarafı yalçın kayalardan ibaret, kuşlar sekmekte zorlanır! Öte yanında ise onunla rekabet edecek eğimde Keban kasabası! Karşıya geçemez, arkası çok sarp geriye doğru fazla büyüyemez!

Yine de buraya 18. Asrın sonlarında camii, medresesi, kütüphanesi ve şadırvanı olan bir külliye yapılmış. Osmanlı külliyeleri (o zaman imaret denirmiş) inşası 14. yüzyılda başlıyor ve 16. yüzyılda zirveye varıyor. Bu yüzden18. yüzyılın sonlarında Keban’da böyle bir külliyenin inşası dikkat çekici.

Keban’da bulunan gümüşle karışık kurşun madeninin 18. a. başlarında işletilmeye başlanması, 19. Asır ortalarına kadar ve 1950’den sonra yeniden faal hale gelmesi kasabanın ahvalini etkiliyor.

Lâle Devri denilen zamanlarda, 1727’de buradan 12.8 ton gümüş İstanbul'a gönderilmiş. 1734'te de Keban'da gümüş sikkeler kesilmiş! Hatırlayalım: Osmanlı parası akça, adını gümüşten alır.

Keban’da, bu eğimli arazide, zamana meydan okuyan külliyenin hikâyesi simli kurşun madeni ile yakından ilgili. Banisi Yusuf Ziya Paşa, 1785’den 1798’e kadar ve 1809’dan 1811’e kadar Maden-i Hümayun Eminliğinde bulunmuş. Maden-i Hümayun Emaneti’nin merkezi Keban’dır, Paşa Keban’da Emin Sarayında oturur ve emanetin idaresini de buradan yürütürmüş. Yusuf Ziya Paşa’nın bu süre içinde halkla hemhal olduğu, onların sevgisini kazandığı anlaşılıyor; bu külliye de bu karşılıklı muhabbetin eseri olmalı. Paşa birçok valiliklerde bulunmuş, sadrazamlık yapmış, Keban’dan uzak kaldığı günlerde bile vakfıyla ilgilenmiş. Şöyle söylesek, çok fazla hatalı bir şey söylemiş olmayız: Yusuf Ziya Paşa Osmanlı haritasını vazifesi dolayasıyla defalarca arşınlamış! Ve akıbet: Sakız adasında vefat etmiş…

Osmanlı sisteminin idarecilerini memleketin muhtelif yerlerinde istihdam etmesi, o zamanın şartlarında daha da şaşırtıcı. Zamanımızda idareciler ekseriya merkezdedir, merkez dışında bulundukları sınırlı zamandan sonra tekrar taşraya gideni azdır. Sadrazamlık yapmış bir idareci dahi hayatının sonraki devresinde taşrada oradan oraya gitmekte ve ömrü nihayet böyle bir vazifede iken hitama ermektedir.

Bu sarp coğrafyada ve ulaşılması zor taşrada farklı yapıları bir bütün içinde yerleştirmek, mütenasip bir mimari manzume meydana getirmek kolay bir şey olmamalıdır. Cami merkezî kubbe ve dört bir yanında tonozlarla örtülü. Doğrusu benzerini başka yerde görmediğimi söyleyebilirim. Kapısında, mihrabında ve minberinde lâle başta olmak üzere çiçek motiflerinin bolluğu dikkati çekiyor. Külliye’nin camiden sonra en fazla dikkat çeken yapısı kütüphane. Bizim türbe sandığımız yapı iki katlı.

Vakfiyede kütüphanenin kullanılması ile ilgili bilgiler varmış. Kitaplar kütüphaneden dışarı çıkarılmazmış, mahallinde okunurmuş, ancak ihtiyaç halinde ödünç verilebilirmiş. Ödünç verilecek kitapların iki ya da üç katı bedel rehin alınmak sûreti ile verilmesine müsaade edilirmiş.

adsiz-021.png

                        Yusuf Ziya Paşa Kütüphanesi önünde: Mustafa Orçan, D. Mehmet Doğan

Paşa Külliyesi beş yıldır restore ediliyor muş! Restorasyon bir türlü bitmiyor. Galiba bitirmek için bir yol bulmuşlar: Aliminyum doğrama bir asansörü kuzey duvarını kırarak yerleştirmişler. Eğer kontrol için gelinirse, buradan camiye intikal kolay olur diye her halde!

adsiz-022.png

Keban’ın başka yazılacak şeyleri de var elbette. Mesela barajı. Hâlâ ehemmiyetini koruyor. Elektrik üretimi bitse bile, bölgede bir balıkçılık merkezi olarak yine sözü geçecek.

Keban barajı büyük eser, bu eser yapılır ve Fırat’ın sularına gem vurulurken, şehrin bir tarafından bir çağlayan zuhur eder: Çırçır şelalesi…

O gürültü patırtı içinde bütün bölge için bir mesire yeri teşekkül etmiş böylece.

Bizim de orada muhtelif makamlarda su sesi dinlemişliğimiz vardır.

Bu yazı toplam 210 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim