Yunus Emre Altuntaş’ın kitabı Kentin Dindarları (Onto yayınları, 2018, 124 s.) bir süredir hayatımızdan çekilmiş olan zahidan, muhibban, dervişan’ı tekrar hatırlatma çabasının bir neticesi olarak hazırlanmış. Kitapta Yunus Emre Altuntaş’ın altı kıymetli isimle yaptığı söyleşiler yer almakta.
Gelenekle modern olanı mezcetmek
Safiyüddin Erhan, Mustafa Kara, Bilal Kemikli, Harun Soydaş, Mehmet Yalar, Bedri Mermutlu şehrin kayıp yüzünü temsil eden ve buna dair derdi olan isimler. Altuntaş yaptığı söyleşilerin maksadını özetler mahiyette kitaba bir girizgâh kaleme almış. Yazısında toplumu ayakta tutan sohbet, ilim, irfan meclislerinin öneminden bahsederken, Cumhuriyet ile birlikte sancılı bir döneme girildiğini ve akabinde pek çok değerin altüst olduğunu ifade ediyor. Tersine çevrilemeyecek bir süreçten bahseden Altuntaş, geleneksel değerlerimizle, ahlaki önceliklerimizle ve dini telakkilerimizle “modern” olanın mezcedilmesinden bahsederken, bunun da ancak geleneği çok iyi benimsemiş ve özümsemiş kişilerle mümkün olacağını ifade ediyor.
Dibace-i Osmanî kime emanet
Kitap Safiyüddin Erhan’la yapılmış söyleşi ile başlıyor. Bursa’da hem kayıp eserlerin ihyası, mevcut eserlerin restorasyonu konusunda bir hayli mesai harcayan Safiyüddin Erhan söyleşisi şehrin irfan merkezlerinin nereden nereye geldiğini gözler önüne seriyor. Erhan, Yâdigâr-ı Şemsi isimli eserde zikredilen Bursa’da 80 civarında dergâhtan günümüze 8 tanesinin bile ulaşamadığı acı gerçeğini dile getiriyor. Dibace-i Osmanî olarak zikredilen Bursa’da düne dair varolan Bursa Mevlevihanesi’nin 1953 yılında Bursa Belediyesi tarafından yıktırılıp yerine Vakıflar İdaresi’nden istimlak edilerek su deposu yapıldığını, türbesi bugün mevcut olan Mevlevihane’nin yeniden ihyası için girişimde bulunduklarını ancak çabalarının sonuçsuz kaldığını söyleşi kayıtlarından okuyoruz.
Eserlerin başına gelenler elbette sadece bunlarla sınırlı değil. En büyük tahribatın İstanbul’da yapıldığı ve en acı örnekleri de İstanbul’da müşahede ettiğini ifade ediyor. Onlarca örnek arasında bir örnek daha zikrediyor ve şunları söylüyor: “İstikbal için endişe verici diğer bir örnek de İstanbul Beykoz kıyı meydanındaki, ahşap orijinal aksanının her Boğaziçi ziyaretinden sonra ikindi namazlarında zevkle seyredip, çalışmalarımıza örnekler çıkardığımız tarihi cami, hiç gereksiz izahı mümkün olmayacak şekilde pek çok resmi dairenin ve otoritenin kontrolü altında olmasına rağmen yıktırılabilmiştir. Eskiden küçük ve acil tamirlere para ve tahsisat bulunamazken zamanımızda çeşitli yollardan iyi niyetler de istismar edilerek bulunan paralarla, hukuksuz müzaheretle eskisinin aynının yapılacağı yapılacağı iddiası ile hazırlanmış restorasyon projelerinin maskesi altında eski Beykoz Camii yerine alakasız, zevksiz, üslupsuz, rüküş, tamir edilemez suni bir yapı ortaya çıkmıştır.” (s.35-36)
Devamı: https://www.dunyabizim.com/kitap/kentin-kayip-dindarlari-h30269.html
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.