1. İnsan unutan bir varlık, en çok da kendini… Kendini unutmanın arkasında ise Allah’ı unutması yatar. Hakiki doğasını, içindeki ilahi nefhayı (Nefes-i Rahman’ı) unutan insan, beden varlığından ibaret hale gelir. Tek derdi arzuları ve dünyevi istekleri olur. Çünkü özünü unutan, nefsinin arzularını sürekli hatırlar. Kuraldır, insan neyi unutursa, unuttuğunun zıddını yaşatmak için nefes alır hale gelir.
2. Allah’ı unutan insan, elbet birini hatırlar. Bu da haliyle Şeytan olur. Şeytan, kötülüğün simgesidir. “Tenin eğiliminin kimliklendirilmiş biçimi olarak algılanan nefs”in… İnsanın kendine yabancılaşmasının doğurduğu boşluğu dolduran isyankârın… Her hâlükârda insan, unutuş ve hatırlayış arasında gerili ipte dans eden cambazdır. Kimi unuttuğunu ve yerine kimi hatırladığını sorgulamaz ve duygularının seline kendini bırakırsa, rüzgârın önündeki yaprak gibi tenin eğilimlerine doğru savrulur. Savruldukça sadece tenden ibaret olduğunu sanmaya başlar. İnsan, kendini kandırmada mahirdir.
3. Kişinin Allah’ı unutması, O’ndan bağımsız bir hayat yaşamayı ve bu hayata hiçbir gücün karışmasını istememesinden kaynaklanır ki bu aslında seçimdir. İnsan; kendini (özünü) değil de, teninin sonsuz arzularını ve hevâsının gönüllü kulu olmayı seçmesinin sonucunu yaşamayacağını mı sanır! İlk olarak kalbi kirlenir, varlık (oluş) onun için ayna olma vasfını kaybeder ve böylece kendini hatırlamaz olur. Dünya hayatı, tek gerçek hayat olarak kodlanır. Sonrası sonradır ve bu sebeple hatırlanmasına gerek yoktur.
4. İnsan varoluşa katılarak hem kendi özerkliğini hem de bütünün içindeki yerini fark eder. Varoluşta her varlık, kendiliğini açığa çıkarır. Bu, her bir ben’in, biz’in içinde hem kendini ifade etmesi hem de biz’i biz ettiğinin farkına varmasıdır. İşte insan Allah’ı unuttukça biz’deki ben olduğunu unutur ve biz’siz bir ben halini alır. Böylece köksüzleşeceği için, bağımsızlaştığını sandıkça kimliksizleşir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.