• İstanbul 22 °C
  • Ankara 24 °C

Kötülüğün Savunma Hakkı!

Kötülüğün Savunma Hakkı!
Tanımlar kolaylaştırır hayatımızı. Aynı zamanda seçme fırsatları sunar. Kendimizi konumlandırdığımız yerden yargılayabiliriz dünyayı.

Özellikle konu iyilik ve kötülük kavramları üzerine olduğu zaman. Peki ikisi arasından hangisini tercih ederdik? Herkes birinciyi seçmişse dünyada bunca kötülük neden var?

Kötü olarak nitelendirdiğimiz tutum ve davranışlar çok defa belli birikimler, tepkiler ve içinden çıkılamayan durumlarla ilintili olsa da incelemeye çalışacağımız eserin odak noktası bu değil. Yazar salt kötülük olarak nitelendirilen, bir sebebe dayanmayan kötülüğün peşine düşüyor bu eserde. İlk önce tarihten günümüze bir teorik çerçeve çizdikten sonra üç eser üzerinden örneklendirme yoluyla tezini edebiyatla ilişkilendiriyor.

Dorian Gray'in Portresi'ndeki Lord Henry, Faust'daki Mephisto ve Huzur romanındaki Suat karakterlerinin ortak noktası, davranışlarındaki kötücül karakterin bir sebebe dayanmadan şeytani olarak nitelendirebileceğimiz bir öze sahip olması. Hacer Selçuk, üç farklı eser üzerindeki bu benzerliği tezine dayanak olarak ortaya koyuyor. Aynı zamanda yazarın yüksek lisans tezi olan bu konu, üzerinde titiz bir çalışmayla deneme haline getirilmiş.

Eserin adının "Kötülük Estetiği," olarak seçilmiş olması içerik hakkında okuru şaşırtmanın ilk adımı olsa gerek. TDK'nın estetiğe, "Sanatsal yaratının genel yasalarıyla sanatta ve hayatta güzelliğin kuramsal bilimi," olarak yer verdiği düşünüldüğünde, yazarın girişte vurgulamaya çalıştığımız tanımlamaya zıt düşen bir yaklaşım ortaya koyduğunu söyleyebiliriz. Kötünün tanımı için ise, sözlüğe bile bakmaya gerek görmüyoruz. O halde kötülük nasıl estetize edilebilir? Bu soruyu şöyle cevaplandırıyor yazar; "İnsanın iyi tarafının olduğu gibi, kötü tarafının varlığı da kabul edilir. Edebiyat bu karmaşık durumu ortaya koymada etkili bir alandır." (S.168) İlk bakışta çelişkili gibi görünse de konu kavramsal olarak örneklerle desteklendikçe, kötülük alışageldiğimiz tanımdan daha farklı bir hale bürünmeye başlıyor. Bunun ezber bozan bir tutum olduğunu söyleyebiliriz.

Özellikle Tanzimat dönemi eserlerinde ve bazı Yeşilçam filmlerinde aşina olduğumuz karakterlerle özdeşleşen kötü kavramı okuru/izleyiciyi konfora iten bir yapıya sahiptir. Bir tarafta iyiler, diğer tarafta kötülerin olması tanımlama ve taraf belirleme konusunda kolaylık sağlar. Bununla birlikte sanatsal değer düşer ve yazarın penceresinden bakmak zorunda kalırız hayata. Dostoyevski ve Tolstoy başta olmak üzere Rus romancılığını zirveye çıkaran ise, her iki yönde de düşünme fırsatı vermektir okura. Necati Mert'in, "bir fotoğraf makinası tarafsızlığı," (Mert, 2015, s. 193) olarak ifade ettiği nesnel bir bakıştır aradığımız. Bir masumu öldüren eli kanlı bir katili bile anlamaya çalışırız. Ona hak vermiş olmayız, söz hakkı tanımış oluruz. Bu noktada övgünün dışında yeni bir tanım karşımıza çıkıyor. Kitabın ismini tamamlayan estetik kavramı. Bu kısma daha sonra tekrar döneceğiz.

Devamı: https://www.kitaphaber.com.tr/kotulugun-savunma-hakki-k5244.html

Bu haber toplam 175 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim