Allah'ın isimleri gibi kelimeleri de sayısız. Fakat büsbütün ölçüsüz, hudutsuz bırakılmış değiliz çok şükür. İşte sanatta da, hayatta da, O'nun (cc) bizden istediği gibi olmaya çabalamanın bizi güzelleştirdiğine inanıyorum. Bunun ancak aşk ile gerçekleşebildiğini düşündüğümden, kozmostaki tek hakikatin her birimizdeki bu farklı izdüşümlerini ancak sanatla anlamlandırabiliyoruz bence. Sevebilmemiz, sevdikçe güzelleşebilmemiz evrensel güzelliğe dair insanlığa atılmış en somut ipucu olsa gerek. Güzel'i güzel'le anlatma niyeti, hiç değilse bizi güzelliğin ilahi yüzüne yakın tutacaktır. Bu yaklaşımla kötülükleri, zulmü, çirkinlikleri ifade de etsek güzel'in anadilini konuşabiliriz çünkü. Sanatta da, hayatta da.
Elbette gerçek manadan güzel O'dur ve güzellik O'na (cc) ait. Ama O'nun güzeli sevmesi, güzelin sevilecek bir değer olması, sanırım biz insanlara kendi 'güzel'imizi ifade etme sorumluluğu yüklüyor. Yukarıda da belirttiğim gibi, insanın varoluş hakikati aşk üzere olduğundan, güzelleşme serüvenimizin her aşaması, O'nun bize emanet ettiği 'sanat'ını anlama ve anlamlandırma çabamızı oluşturur aynı zamanda.
Bunu tahayyül ederek eserlerini icra eden sanatçılar, kendi ifade biçimlerini, daima belli bir edep, belli hudutlar çerçevesinde ve belli bir yalınlık ve derinlik içinde oluşturmayı başarmış 'tevhid sanatçıları'dır bana göre. Onların her birinin ille aynı inançtan, aynı coğrafyadan vs. olması gerekmiyor. Bu yüzden tırnak içinde kullanmaya gayret ettim hep bu tanımımı. Verdiğim örnekler arasında Erice'nin bir filmi de yer aldı, Giacometti'nin heykelleri, Balthus'un tabloları da, Firdevsi'nin, Yunus Emre'nin, Şeyh Galip'in ya da Fuzuli'nin sözleri de... Turgut Cansever'in, Erol Akyavaş'ın ya da Sezai Karakoç'un eserleri kadar, Dostoyevski'nin, Bachmann'ın, Pavese'nin eserleri de söz konusu edildi. 'Tevhid sanatçıları' hangi meşrepten olurlarsa olsun, ilhamı 'kaynağından' çektiklerinin az ya da çok şuurundadırlar bana göre. Hayret ve hayranlığımı artırırlar hep. Gerçek sevginin, evrensel aşkın ne olduğunu bize hatırlatan, muştulayan, ima eden: Böyle sanatçıların eserleri 'güzel sanat'tır bana göre. Güzel'in ölçüleri üzerine düşünürken bu anlamda Mimar Sinan'dan veya Kemali Bey'den veya Kemani Tatyos Efendi'den bahsetmeye sıra gelmediği gibi, William Saroyan'dan, Tarkovski'den, Nietzche'den, Dante'den, Macidi'den, Bergman'dan ya da Pina Baush'dan bahsetmeye de sıra gelmedi. İnşallah gelecektir.
Sanat eserinin 'canlı' olduğuna ve eserinin sanatçıya şahitlik ettiğine inanan biri olarak, bugün fazlasıyla içine kaçmış olan 'dünyanın ruhu'nu ancak 'güzel sanat'la diriltebileceğimize ve 'güzel'in anadili yaygınlaştıkça bu külli ruhtan payımıza düşen nurla hep birlikte güzelleşebileceğimize inanıyorum. Hayatı iftiralar, zulüm ve meşakkatle geçen Niyazi Mısri'nin Rodos'a sürüldüğü sırada tekkedeki dolabı açılıp kitapları yağma edilmişti. O vakit yazdığı gazelden bir dizeyle sonlandıralım şimdilik: "Sevdim seni hep varım, yağmadır alan alsın. / Gördüm seni efkarım, yağmadır alan alsın."































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.