• İstanbul 15 °C
  • Ankara 11 °C
  • İzmir 18 °C
  • Konya 11 °C
  • Sakarya 13 °C
  • Şanlıurfa 17 °C
  • Trabzon 16 °C
  • Gaziantep 12 °C
  • Bolu 11 °C
  • Bursa 16 °C

M.Seyfettin Erol'dan: Nükleer Müzakerelerde “Tünelin Ucu” mu?

M.Seyfettin Erol'dan: Nükleer Müzakerelerde “Tünelin Ucu” mu?
17–20 Şubat tarihleri arasında Avusturya’nın başkenti Viyana’da gerçekleştirilen İran ve P5+1 ülkeleri arasında bir yılan hikâyesine dönmüş olan Tahran’ın nükleer programıyla ilgili müzakerelerde “bir tur daha atıldı”.

seyfettinerol2217–20 Şubat tarihleri arasında Avusturya’nın başkenti Viyana’da gerçekleştirilen İran ve P5+1 ülkeleri arasında bir yılan hikâyesine dönmüş olan Tahran’ın nükleer programıyla ilgili müzakerelerde “bir tur daha atıldı”. Eğer bir aksilik olmazsa süreç kaldığı yerden 17 Mart’ta Viyana’da düzenlenecek olan toplantı ile devam edecek.

Tabi, bu arada süreçte herhangi bir yol kazasının önüne geçmek için AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikasından Sorumlu Yüksek Temsilcisi Ashton’ın 9–10 Mart tarihlerinde Tahran’a gerçekleştireceği ziyareti de unutmamak lazım.

Ziyaret, AB’nin özellikle de Almanya’nın İran’a ve sürece verdiği önemi göstermesi açısından oldukça önemli.

***

Viyana’da gerçekleştirilen müzakerelere bakıldığında tarafların memnun olduğu, “son derece yapıcı” olarak nitelendirilen bir “pembe tablo” görüyoruz.

Burada, tarafların uluslararası kaygıları azaltacak bir planın çerçevesi ve izlenecek yeni yol haritası üzerinde anlaştıkları görülüyor. Bu da bizlere, 10-12 Ocak tarihleri arasında Cenevre’de gerçekleştirilen ilk tur toplantılarında alınan kararların “tıkır tıkır işlediğine” işaret ediyor. Demek ki taraflar bu sefer işi sıkı tutuyor.

Peki, gerçekten tablo böyle mi? Süreç yeni bir hayal kırıklığına mı gidiyor yoksa bu sefer şeytanın bacağı kırılacak mı?

***

Bunun için çok gerilere değil, 24 Kasım 2013’e dönelim. Hatırlanacağı üzere bu tarihte Cenevre’de varılan anlaşma ile taraflar savaşa doğru bir eğilim göstermeye başlayan (burada ABD Başkanı Obama’nın 2014 kırmızıçizgisini hatırlatmakta fayda var) krizi dondurmak ve müzakere sürecini tekrar başlatmak suretiyle önemli bir adım atmışlardı.

Buna göre İran: 1. Nükleer programını donduracak; 2. Uranyum zenginleştirme oranını %5 seviyesine indirecek; 3. Yezd ve Ardakan’daki nükleer tesisleri Uluslararası Atom Enerjisi’ne açacak; 4. Bunun karşılığında kendisine yönelik ekonomik yaptırımlar gevşetilecek; 5. Petrokimya, motor ve maden sanayindeki kısıtlamalar kaldırılacak; 6. Böylece İran’a sınırlı da olsa iktisadi-mali anlamda bir rahatlama sağlanacaktı.

Tabi bu rahatlama her ne kadar rakamsal olarak düşük olsa da, sembolik anlamı, özellikle de psikolojik boyutta daha ön plana çıkmaktaydı. Özellikle de, İran’ın içinde bulunduğu durum ve bunun iç siyasete de yansıyan boyutları göz önünde bulundurulduğunda...

***

Diğer taraftan, süreçle ilgili soru işaretleri de yine bu tarihten itibaren ortaya çıkmaya başlamış durumda.

Farklı tepkiler, bunun en somut göstergesi. Örneğin, BM bu anlaşmayı “tarihi bir olay” olarak nitelendirirken ve ABD “Bölgedeki müttefiklerimiz artık daha güvende, ilk kez İran’ın nükleer programını durduruyoruz” derken; İran tarafından yapılan açıklamada şöyle deniliyordu: “Dünyadaki büyük güçler, İran’ın nükleer faaliyet hakkını artık resmen tanıdı.” Tabi burada İsrail’in ortaya koyduğu “kötü bir anlaşma” tepkisini de göz ardı etmemek gerekiyor!

Dolayısıyla, süreçte önemli sorun alanları ve soru işaretleri var.

***

Özellikle de şu iki soru çok önemli: “İran bir kez daha zaman kazanmaya yönelik bir kriz politikası mı uyguluyor?” ve “taraflar arasında bir güven ortamı oluşturulabildi mi?”

Anlaşma sonrası yaşanan gelişmeler ve ortaya konulan tepkiler, bu soruların sorulmasını kaçınılmaz kılıyor. Örneğin, ABD’nin bu olumlu açıklamalarına rağmen sürece temkinli yaklaşması, müeyyideler konusunda bir anlaşma olsa bile tavrını devam ettireceğini söylemesi ve başta İsrail ve Suudi Arabistan olmak üzere, bölgedeki iki önemli müttefikinin gönlünü alma çabaları dikkatlerden kaçmıyor.

Ayrıca, tarafların “mükemmeliyete yakın” bir şekilde tasvir etmeye çalıştıkları müzakere sürecindeki yol haritasında da bazı çatlaklar şimdiden ortaya çıkmış vaziyette. Bunun başında da “balistik füzeler” meselesi geliyor. Bu aynı zamanda İran’ın ve Batı’nın “kırmızıçizgileri” demek! Ni"tekim Batılı ülkeler balistik füzelerin de müzakere sürecine dâhil edileceğini açıklayınca, İran hemen bir kaç füze denemesi yapmak suretiyle buna cevap verdi.

***

Bir diğer önemli husus da, İran tarafından ortaya konulan ve muhafazakâr kesimin süreçten duyduğu sıkıntıyı gösteren çelişkili açıklamalar.

Örneğin, İran Dışişleri Bakanı Zarif, Viyana yolunda siyasi iradeyi arkama aldım derken; dini lider Hamaney, “Daha önce de söyledim, müzakereler konusunda iyimser değilim, hiçbir yere varmayacak ancak yapılmasına karşı da değilim” demekte ve “ekonomik cihat” ilan etmekteydi!..

Şimdi tünelin ucuna tekrar bakalım, siz ne görüyorsunuz?

 

24.02.2014 Milli Gazete 

Bu haber toplam 371 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim