• İstanbul 24 °C
  • Ankara 20 °C

Mankurtların değişmez ezberi: Osmanlılar Türkçeyi bozdu

D. Mehmet DOĞAN
Bir dil gerçeği var: Hiçbir dil saf değildir. Mankurt tayfasına bir daha söyleyelim: Arı dil yoktur! Ve hatta olamaz!

Türkçe de, bilinen yazılı metinleriyle hiçbir zaman arı bir dil olmamıştır. Çünkü yüksek bir kültür ve edebiyat dili olarak 20. yüzyıla gelmiştir. Günümüzde edebiyatı olan yaşayan dillerine bakınca görülecek olan da budur.

Bizim mankurtların öztürkçe sandığı eski türkçede soğdca, moğolca, toharca, tunguzca, çince, sanskritçe… kelimeler vardı.

Buna rağmen şu ezber tekrarlanır: Osmanlılar Türkçeyi arapça ve farsça kelimelerle karıştırdı, bozdu. Bunu hangi Osmanlı yaptı? Osmanlı’nın “dil kurumu” mu vardı ki bunu yapsın? Osmanlı padişahları mı yaptı? Yaptıysa hangisi? Osmanlı padişahları hem şairleri, edipleri himaye ederek, hem kendileri şiir yazarak ve tercümeler yaptırarak dilimizin gelişmesine hizmet etti.

Şunu bir meydan okuma olarak ilân ediyoruz: En büyük Türk şairleri ve yazarları Osmanlı döneminde yaşadı ve yetişti!

Cumhuriyet’ten sonra doğmuş, sırf cumhuriyet kültürü ile, zihniyeti ile yetişmiş büyük bir şair veya yazar var mı?

Bu bayat ezber bir zamanlar kendini “kemalizmaya bağlı” olarak görenler tarafından sakızlaştırılmıştır, hâlâ bu kokuşmuş çürük sakızı çiğneyenlerin varlığı en büyük talihsizliğimiz.

Bunlardan biri ile 90 yıl önce bu günlerde Peyami Safa hesaplaşıyor. 2 Haziran 1932 tarihli yazısının başlığı: Son dua.

Bu ibret alınası yazıyı aynen aktarıyoruz:

Son dua

Dünkü Cumhuriyet’te Aka Gündüz B. lâtifeyi ciddiyetten, laubaliliği de samimiyetten ayırt etmiyen o avare üslûbile dil bahsine karıştı. Evvelki yazımda fazla uzadığına ve kapandığına hükmettiğim bu münakaşaya, meslekdaşımın davetini kabul ederek bir daha giriyorum. Dilerim ki sondur bu.

Aka Gündüz Beye göre, bugün, topumuzun da okuyup yazdığımız ve konuştuğumuz dil, ne şimal, ne de Anadolu Türkçesidir; Osmalıcadır, Arap ve Acem kelimelerinin baskınına uğramış, melez ve çetrefil Osmanlıca. Hatta, belki o bile değil de, onun kokmuş ve bayat bir artığı.

“Cenap Şehabettin Türkçe bilmez, diyor Aka Gündüz Bey, dostum Peyami! Sen, Türkçe bilmezsin. Dostum Nurullah! sen de bilmesin. Ben hepinizden daha çok bilmem.

“Cenabın sırtından Fransız tezgâhlarında Acem ipliği ile Arap nakışları işlenmiş Osmanlı kaftanını sıyırıveriniz. Altından Âdem Babamızdan daha çırçıplak birisi çıkacaktır.”

Pek güzel. Türkçe bahsinde her zaman tekrar edilen bu mülâhazayı bir kere de Aka Gündüz Beyden işitmiş olalım. Evet, Türkçe karışık bir dildir, düne kadar Arap ve Acem kelimeleri onu fazla bulandırıyordu, bugün de o yabancı unsurlardan yüzde yüz kurtulmuş, süzülmüş öz kaynağındaki berraklığını almış değildir; fakat her dil gibi, Türkçe de, san'atkâr zekâların imbiğinden geçerek her gün biraz daha süzülüyor, eleniyor ve tortularını geçmişte bırakıyor.

Evvelce de bu sütunda yazdığım gibi Türkçeyi karışık bir dil olmakla itham ederken insafsızlığa varmamalıyız. Aka Gündüz Beye sorayım: Her hangi bir İngiliz şairinin sırtından Fransız tezgâhlarında Latin ipliğile Yunan nakışları işlenmiş Anglo-Sakson kaftanını sıyırıversin. Altından, acaba Âdem Babamızdan daha çıplak bir Cenap Şehabettin daha çıkmaz mı? Aka Gündüz Beyin müsadesile ilâve edeyim: Bütün Avrupa diller ide böyledir. Geçelim.

Gene bu meslektaşıma göre biz muharrirler Türkçe bilmiyoruz, âşinası olmadığımız bir mevzu etrafında boşuna nefes tüketiyoruz ve hakiki Türk dili asında çok zengindir:

“Yani, diyor Aka gündüz Bey, bugünkü Türkiye büyük bir çelik kasadır…İçinde Türk dili gibi muazzam ve geçer akçe bir servet var. Biz züğürtler, etrafında toplanmışız boşu boşuna çenemizi yoruyoruz.”

Ben çenemi fındık veya ceviz kırmak için yoracağım yerde böyle faydalı bahisleri konuşmakla yormayı tercih ederim. Bu gibi münakaşalar ne kadar sathi mahiyette kalırlarsa kalsınlar, esaslı dil mes’elelerinin halline yol açarlar. Hem de, mademki Aka Gündüz Bey, ‘Türk dilinin muazzam. Ve geçer akçe bir servet olduğunu kabul ediyor, kendisile bu bahsin kökünde hiçbir ayrımız gayrımız yok demektir.”

Cumhuriyet, 2.6.1932

Peyami Safa, malûm büyük bir yazarımız. Aka Gündüz’ün kim olduğunu da “Atatürk’ün tapkınıyız” demesinden çıkarabilirsiniz!

Peyami Safa’nın 90 yıl önce söylediklerini böyle mankurtlarla karşılaştığınızda yüksek sesle okuyun, dua niyetine!

20220604_071948.jpg

Bu yazı toplam 151 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim