• İstanbul 15 °C
  • Ankara 14 °C

Maraş’ı dolaşırken 12 Şubat gülü ile karşılaşmak!

D. Mehmet DOĞAN

Maraş’ta ikinci günümüz, akşam Antep üzerinden döneceğiz. Maraşlı bir dostumuz bizi kısa bir şehir gezisine davet etti.

İbrahim Ulvi Yavuz, Mehmet Kurtoğlu ve Ali Osman Kurt; bir araba dolusu yolcu, şehrin kalbine doğru gidiyoruz. Eski Maraş, sokaklar epeyce değişmiş; buna rağmen hâlâ tarihî yapılar dikkat çekecek kadar var. Bahtiyar yokuşunda restore edilmiş bazı yapılar görülüyor; zaten sokak bu görünüşüyle dikkati çekiyor. Şeyh Turan camiindeyiz. Buradan başlayışımızın sebebi, minaresinde saplanmış olan Fransız top mermisi!

Hedef alınmadan bir minareye top mermisi isabet edebilir mi? Zayıf ihtimal. Camiin tarihi daha eski ama, 18 yüzyılda onarılmış ve minare ilave edilmiş. Ve o minare işgalcilerin hedefi olmuş. İşgalciler sembollere saldırmayı, onları yok etmeyi sever. 

1-098.jpg

Şeyh Camii önünde: Ali İhsan Kurt, Mehmet Kurtoğlu, D. Mehmet Doğan ve İbrahim Ulvi Yavuz

İkinci durağımız Maraş mücadelesinin ilk sıradaki efsanesi Sütcü İmam’ın kabri olacak.

Sütçü İmam’ın kabrini görmek için Bektutiye Camii’nin avlusundan geçmek gerekiyor. İyi ki de oradan geçiyoruz. Doğrusu geçmek yerine iki asırlık olduğu söylenen çınarı, son cemaat yerinin önündeki küçük havuzu ve yumuşak dökülüşlü fıskiyeyi görüyoruz ve böyle bir manzaranın içinde bulunmanın tadına varmak için havuzun etrafına ocak başındaymışçasına diziliyoruz. Bizim oturduğumuz “kürsü”ler, burada abdest alma bahtiyarlığına erişen cemaate mahsusumuş. Bu cami, bu camiyi kucaklarmış hissi uyandıran ulu çınar ve fıskiyeden akseden su sesi bizde Bektûtiye’nin ikindi cemaatinin müdavimi olmak arzusu uyandırıyor.

2-088.jpg

            Su Bursa’daki gibi şakırdamıyor, nümayişsiz bir şekilde dökülüyor.

Son Maraş seyahatine çıkmadan her nasılsa, bir zamanlar yılda bir yayınlanan Madalyalı Tek Şehir Kahramanmaraş dergisinin 1989 sayısı elime geçmişti. Yazılar arasında “12 Şubat Gülü” başlıklısı dikkatimi çekti. Maraş’ın kurtuluşu ile bu camiyi, çınarını, cematinden bir mahalle sakinini anlatan yazıyı ilgiyle okudum. Ahmet Yüzeroğlu, çocukluk günlerini, Çanakkale muharebelerinde bir kolu çolak kalan Mehmed Emmi’yi ve 12 Şubat günü açan kırmızı gülü anlatıyor…Tabiatla tarihi bütünleştiren bu yazıda ne denilmek istendiğini, şimdi bu mekânda daha iyi anlıyorum. Maraş umulmadık güzellikleriyle kendini gösteriyor.

3-085.jpg

Bektûtiye camii 1510’da inşa edilmiş. Dulkadiroğullarının son eserlerinden sayılsa yeri var. Çok geçmeden Dulkadirli beyliği sona erecek. Yavuz Sultan Selim’in çelik iradesi zaman zaman İran merkezli Safevî, zaman zaman Mısır merkezli Memluklulara kolayca yanaşabilen ve böylece Anadolu’nun istikrarını tehlikeye düşüren bir beyliğin sonunu getirmiştir.

Mercidabık’a, Ridaniye’ye doğru giden yol böylece temizlenmiştir.

Mevlâna Bektût, Alâüddevle devrinin Şeyhülislâmı imiş. Belki de Alaüddevle bu camii onun için yaptırmıştır. Bekdikler, savaşçı bir Türkmen kolu imiş. Zülkadirli beyliğinin kurulmasında öncülük etmişler. Bektut kelimesi de bununla irtibatlandırılıyor.

Camiin kıble tarafında Sütçü İmam’ın kubbeli kabri var. Fatihalarımızı gönderdikten sonra, onun hikâyesinin mekânı olan bulunduğumuz yere yakın mesafedeki Uzunoluğun yolunu tutuyoruz.

Bu yazı toplam 174 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim