• İstanbul 19 °C
  • Ankara 26 °C

Medeniyetin iki yüzü

Medeniyetin iki yüzü
"Uzun yıllar boyunca bilim denildiği zaman akla gelen tek yetkili mercii Batı idi.
Çağımız da dâhil olmak üzere bilim tarihi söz konusu olduğunda medeniyet tarihi Batı’da başlatılıp Batı’da sona erdirilirdi. Peki, bu işin aslı nedir?" Saliha Türkmen yazdı.

Dünyanın tarihsel sürecini bilim özelinde incelediğimizde bir dönem ile onu izleyen diğer dönem arasında uçurumlar olmadığı görülür. Yunan doğa felsefecileri bu süreçte baskın olarak kendilerinden söz ettiren kimselerdir. Ancak Roma İmparatorluğu’nun Hristiyanlığı kabulünün ardından, yüzyıllar boyunca Batı’da kurulu olan kilise egemen yapı, bilimsel ve felsefî çalışmalar yapanlara çeşitli baskı ve zulümler yaparak bu alanda yapılabilecek olan gelişmelerin önüne bir ket vurmuştu. Ancak 18. yüzyılda bu zulme karşı olan seslerin çoğalması, oldukça başarılı bilim insanlarının ortaya çıkması, Batı’nın sömürge gücünün artması ve sonrasında gerçekleşen sanayi devrimi ile birlikte bir önceki dönem ile bu dönem arasında ciddi bir fark oluşmaya başlamıştır. Bilim ciddi ilerlemeler kaydetmeye başlamış ve günümüze kadar da Batı’da merkezliğini koruyarak bu ilerlemesini sürdürmüştür.

 

Tabii bu hikâyede ciddi bir eksiklik olduğu malum. Hikâyenin bilim tarihinden ziyade belli bir bölgenin bilim tarihi olduğu çok açıktır. Tüm dünya ülkelerinde meydana gelen sürecin değil, belli bir bölgeye ait sürecin anlatılıyor olması son derece ironiktir. Zira hikâyeye göre bu bölgede yüzyıllar boyunca durmuş gibi gösterilen bu süreç, bir mucize gerçekleşmişçesine bir anda tekrar harekete geçmiş gibidir.

 

Hâlbuki bilimin nasıl ilerlediğini az çok bilen ve onun insanlığın ortak mirası olduğu gerçeğini unutmayan bir kimsenin böyle bir hikâyeye inanması mümkün değildir. Nitekim bölge merkezli değil de dünya çapında bir tarih okuması yapıldığında, Batı’nın karanlık çağı olan kilise egemen dönemde, dünyanın başka yerlerinde eşi benzeri bulunmayan bir ilim seferberliğinin varlığı ayan beyan ortaya çıkmaktadır.

İlk emri “Oku” olan İslâm dininin 6 ve 7. yüzyıllarda Arabistan Yarımadası’ndan tüm dünyaya yayılmaya başlamasıyla İslâm kültürü ciddi anlamda bir genişleme göstermişti. Bu kültür etkileşimi yalnızca sosyolojik boyutta değildi. Fethedilen bölgelerdeki ilmî ve felsefî çalışmalar da kültürler arası bir etkileşim nesnesi olmuştu. İnsanoğlunun düşünme ve araştırma ihtiyacı, ruhî yönünün de beslendiği kaynak tarafından desteklenip teşvik edilmesi sebebiyle bir ibadet hâline gelmişti.

Devamı: https://www.dunyabizim.com/mercek-alti/medeniyetin-iki-yuzu-h44206.html

Bu haber toplam 176 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim