Milli Savunma Bakanı Libya'ya felaketi bildirip "Buraya gelin" dedi. Gelmeleri gerekirdi; fakat Şeyh Sunusi Hazretleri onlara güvenip her şeyiyle savaşa angaje olmuştu. Enver ve Eşref Beyler onu ziyaret ederek durumu anlattılar. O mübarek insan gözyaşlarıyla şu cevabı verdi: "Gidiniz evlatlarım; Libya bizim kolumuz, bacağımız; kolu, bacağı kaybedersek, yine yaşarız. Fakat İstanbul kalbimizdir; onu kaybedersek yaşayamayız." Yerlerine Yüzbaşı Ali'yi bırakan genç subaylar döndüler. Musa da onlarla beraber geldi.
Muratlı tepelerinde Bulgarlara karşı düzenledikleri baskında Musa önemli görevler yaptı. Bugün Tekirdağ'da, Kırklareli'nde, Edirne'de bayrağımızın dalgalanmasında Musa'nın teri ve emeği var. Ardından başlayan Birinci Dünya Savaşı'nda Musa değişik yerlerde görev yaptı. Kanal Harekatı'na katıldı; Kanal'ı karşıya geçenlerden birisi de o idi. Şam'da, Selamet Bataryaları'nda hizmette bulunurken su verdiği anda bir katana kolunu ısırınca, can havliyle kulak tozuna bir tokat indirir, koca hayvan cansız yere yuvarlanır. Eşref Bey Musa'yı Divan-ı Harb'den zor kurtardıklarını belirtir. Arap bölücülüğünün önüne geçmek için Eşref Bey, Mehmed Akif, Şerif El Tunusi Necit çöllerinde dolaşırken Musa da onlara muhafızlık yapar. İşte bu sırada Çanakkale'de kara savaşları başlar; ilk raundların bizim olduğunu El-Muazzam İstasyonu'nda öğrenen Eşref Bey haberi vahadaki Mehmed Akif'e Musa ile gönderir.
Nerede tehlikeli bir görev varsa, Musa hizmete hazırdı. Yemen kuşatma altında idi; aylardan beri para gönderilememişti. Şerif Hüseyin'in arkadan vurulması için de İmam Yahya'nın kuvvetleri teşkilatlandırılmalıydı. Bunlar için tahsis edilen 300 bin altını Yemen'e götürecek 43 vatan evladından biri de Musa idi. Cembele denen mevkide İngiliz, Fransız, İtalyan subaylarının emrinde 25 bin kişilik bir kuvvetle kuşatıldılar. Çembere alınırlarken Eşref Bey, emrindekilerle saldırdı; toz toprak içinde boğuşma sürerken Musa develerle altınları kaçırdı; götürüp 7. Kolordu Kumandanı Ahmed Tevfik Paşa'ya teslim etti.
Birinci Dünya Savaşı'nın gidişatı belli olunca Anadolu'da başlatılacak direnişte kullanmak üzere eldeki silahların bir kısmını değişik yerlere sakladılar. Bunların nerede olduklarını bilenlerden biri de Musa idi. Mütareke yapılınca, Anadolu'ya silah kaçırmak için Musa İstanbul'a geldi. Galata Gümrüğü'nde gündüz hamallık yapıyor, gece silah kaçırmaya çalışıyordu. Verem oldu; hastaneye yatıp millete yük olmak istemedi. Bavulunu alıp Özbekler Tekkesi'ne gitti. Şeyh Ataullah Efendi ona bir oda verdi. Bir gece ruhunu teslim etti. Bavulundan Kur'an-ı Kerim, Türk bayrağı, Osmanlı haritası, kefeni ve Eşref Bey'in resmi çıktı. Onu tekkenin haziresine defnettiler.
Üsküdar Belediyesi'nin izni ile Akabe Vakfı tarafından Musa'ya ait bir plaket Özbekler Tekkesi'ne kondu. Geç de olsa milli bir görevi yerine getirmişlerdir. Bu toprağın çocuğu olarak şükranlarımı sunarım.































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.