Çileli bülbülüydün hazan vaktinde bağın
Ağıdını ağladın, kan, zulüm kokan çağın.
Yanarken milletinin sinesinde bin ateş
Hep ümitvâr oldun sen, doğacak dedin güneş.
O ecdadın evlâdı her sabah en gür sesle
Okuyorlar marşını kirlenmemiş nefesle
Marşın ile büyüdü, okuldaki her çocuk
Kalpleri sevgi dolu, bedenleri küçücük
Yükselirken semaya şiirleşmiş kelamlar
Dağlar, taşlar, ağaçlar her mısranı selamlar
Sinan taşa ruh verir, yapar Selimiyeyi
Sen şâheser eyledin, dilde her kelimeyi
Dış yüzün sade Akif, iç yüzün koca millet
Millete hazinedir senin gibi bir evlat
Şiirini okurken şuurlar cilalanır
Sayende nesl-i hazır, Çanakkale’yi tanır
Her mısra bir yanardağ lavlarını patlattı
Köyün yiğitlerini, cephelere fırlattı
Coşturdu cenk türküsü, kahramanlık ruhunu
Dağıttı ordu-millet, işgalci güruhunu
Göğsünü milletinin mâtem odası ettin
Bir figan kopardın ki, âsumânı inlettin
Her cephede can oldun, her tekbir içinde ses
Seninle çıktı sanki şehitteki son nefes
Özledin gül devrini göremedin velâkin
Doğru sözlü şahidi oldun çiğnenen Hakkın
İçinden kopan feryat, tâ semaları deldi
Vatanın hürriyeti fecir vaktine geldi
Cehennemler kükrese korkmaz bir yüreğin var
Ufkun öyle geniş ki, sana tüm hudutlar dar
Ne tecelliler olmuş çektiğin her ahında
Mevla sana lutfetmiş Taceddin Dergâh’ında
İstiklal marşı ile yaktın milli ocağı
Makberin oldu şimdi şehitlerin kucağı
Kalırsa en son nefer, tüterse en son ocak
Anadolu Müslüman milletimin kalacak
Her söze bir ruh verdi, o canlı ifadeler
Atâleti parçalar, gaflet seddini deler
Tek tek uyandırarak kaldırır vicdanları
Seher hücumu başlar ruhların vecd anları
Ruhun, tüm cepheleri dolaştı gezdi bir bir
Med vaktini yaşadı, seninle milli fikir
Bu toprağın nabzını ta derinden dinledin,
Vatanın dudağında bir” ney” gibi inledin
Nasıl tasvir etmişsin, cephenin her anını
Bu kahraman milletin sen yazdın destanını
Gözlerin kan çanağı, rengin sararmış solmuş
Anaların gözyaşı, senin sinene dolmuş
Cephede akan kanlar, kırmızı güller açtı
Rüzgar, o kokuları bütün vatana saçtı
İnsanlar ne bilsinler şehide bu makber dar
Gözü yaşlı türbedar, sen eyledin haberdar
Dilin ne asil bir dil, sözlerin yanan kandil
Senki tüm varlığını millete ettin sebil
Sade bedenin kaldı elinde yorgun, bîtap
Şimdi ellerimizde Safahat adlı kitap
Yıllar geçti aradan, bıraktığın iz derin
Gönül sarayımızın baş köşesinde yerin
Ey sultânuş-şuârâ, hayatın pâk ve parlak
Marşını dinlemeden dalgalanmaz albayrak
Para pulda yok Akif, gözü gönlü tok Akif
Vatana sevdalısın, tek ölçün var “HAK” Akif
Dünkü Asım’ın nesli Akif’in nesli oldu
Sen vefâya layıksın kalpler sevginle doldu
Dizelerim dağınık ne edip, ne şairim
Seni seven dostların arasındadır yerim
Bir çile insanısın, ey âbide şahsiyet
Ruhunu incittmişsek haklarını helal et.
Abdurrahman Yılmaz
Merkez Hoşkadem Camii İmam Hatib-i
Kozan/ADANA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.