• İstanbul 18 °C
  • Ankara 23 °C

Mustafa Aşkar: İstiklâl Marşının Yazıldığı Mekân Olarak Ankara'da Bir Celvetî Dergâhı veTâceddin Sultan

Mustafa Aşkar: İstiklâl Marşının Yazıldığı Mekân Olarak Ankara'da Bir Celvetî Dergâhı veTâceddin Sultan
Taceddin Velî ve Dergâhı, Cumhuriyet döneminde Mehmet Âkif Ersoy (ö. 1936)'un dergâhına misafir olmasıyla duyuldu. Tâceddin Dergâhı, Hacı Bayram-ı Velî (ö. 833/1430)'den sonra Ankara'nın ikinci büyük dergâh'ıdır.

Tâceddîn Dergâh'ı özellikle İstiklâl Marşı'nın yazıldığı bir mekân olarakTürk milletinin gönlünde ayrı bir yere sahiptir. Bu çalışmamızda kaynaklarda gerçekten hakkında pek az malumât bulunan bu mutasavvıfın hayatı, fikirleri ve dergâhı hakkında yeni bilgiler vermeye çalışacağız.

A-Tâceddîn Velî'nin Hayatı

Tâceddîn Velî, Anadolu Selçuklu Devleti'nin son zamanlarında yaşamış aynı adı taşıyan Kayserili Tâceddîn Velî (ö. 721/1321 )'nin soyundan gelmektedir. Tâceddin Sultan'ın esas adı, Tâceddîn İbrahim'dir. Cumhuriyet döneminde Tâceddin Velî hakkında bir araştırma yapıp, yayınlayan Enver Behnân Şapolyo (ö. 1972)'nun da ifade ettiği gibi hakkında tarihî mâiumât çok azdır1. XVII. Yüzyılda Bursa'da Üftâde hazretlerinin yanında tasavvufî eğitimini tamamladığı söylenir. Azîz Mahmûd Hüdâî (ö. 1038/1623) ile pîrdaş olduğu rivayet edilirse2 de gerek aralarındaki zaman farkından gerekse kaynaklarda böyle bir bilginin yer almamasından dolayı ihtiyatla karşılamak gerekir3. Bilâhere hadis, fıkıh, tefsir gibi ilimleri öğrenerek icâzet alır. İstanbul ve Bursa'da eğitimini aldıktan sonra Ankara'ya gelip yerleşir4. Dergâh'taki kitabesinden de anlaşılacağı gibi,Tâceddin Sultan bir müddet Ankara'nın Karalar köyüne göç etmiş ve yaklaşık yedi yıl bu köyde kaldıktan sonra tekrar Ankara'ya dönerek Hamamönündeki Dergâhîna yerleşmiştir. Burada günümüzde hâlâ ayakta olan Celvetî Dergâhını kurmuştur5. Şapolyo, 1958 yılında yazdığı adı geçen makalede, Tâcettin Velî'nin Ankara'da o zamanlar hâlâ sülalesinin devam etmekte olduğunu söylemektedir. Yine şeyhin yakınlarından ve Ankara eşrafından Şemsizâde Ahmed Efendi adında bir zâtın, Tâcettin Velî'ye ait bir yazma eseri kendisine armağan ettiğinden bahseder6. Anlaşılacağı üzere Tâceddin Velî'nin torunları muhtemelen hâlâ Ankara'da yaşamaktadır.

Tâceddin Velî, Ankara'da iken evlenmiş ve bir oğlu olmuştur. Oğul Mustafa da yetişmiş ve Celvetiye usûlu üzere sülûkunu tamamlamıştır. Tâceddîn Velî kendisi hayattayken oğlu Mustafa'yı kaybeder7. Oğlu'nun kabri, dergâh'ın kabirler bölümündedir. Vefat edince kendi de aynı yerin yanına defnedilir. Tâceddîn Velî'nin vefât tarihi tam olarak tespit edilememiştir. Ancak eldeki verilerden XVII. yüzyılın son yarısı ile XVIII. Yüzyılında başında yaşamış olması kuvvetle muhtemeldir.

B-Tarîkatı

Tâceddîn Velî, elimizdeki tüm eski ve yeni kaynaklara göre Celvetiye tasavvuf ekoluna mensuptur. Bu tarikatın âsitânesi, İstanbul-Üsküdar'daki HüdâyîTekkesidir. Celvet, sözlükte, “Ortaya çıkmak, açık ve vâzth olmak, vatanından uzaklaşmak"anlamlarına gelir8. Tasavvuf terminolojisinde Halvet'in zıddı olan Celvet, "Kulun İlâhî sıfatlarla muttasıf olarak halvetten çıkmasıdır9." Halvet ve Celvet tasavvufî iki kavram olmakla beraber aynı zamanda iki tarikatın adıdır. CelvetiyyeTarikatı aslen Hacı Bayram Velî'nin kurduğu Bayramiyye'nin bir koludur10. Daha doğrusu Halvetiyye ve Bayramiyye'nin birleşmesinden meydana gelmiş olup, Nakşbendiyye'den de izler taşımaktadır. Celvetiyye tarikatını temsil eden Azîz Mahmûd Hüdâî(ö.1038/1628)'nin silsilesi, Hacı Bayram Velî(ö. 833/1430)'nin halifelerinden Akbıyık Meczub(ö.860/1455)'a dayanır. Bu silsileyi şu şekilde tespit etmiş bulunuyoruz” 

1-Hacı Bayram Velî
2-Akbıyık Meczûb
3-Muk'ad (Kötürüm) Hızır Dede
4-Mehmed Muhyiddin Üftâde
5-Azîz Mahmûd Hüdâî

Kendisi Celvetiyye tarîkatına mensup olan Tâceddîn-i Velî hakkında Osmanlı dönemi kaynaklarda malumata rastlamak pek mümkün olmamaktadır. Bu sebepten Tâceddîni Velî ile Azîz Mahmûd Hüdâî arasında yer alan silsilenin bir veya iki halkası şimdilik kopuktur. Ancak araştırmacı Sadi Bayram'ın kendi ifadesiyle zahmetler içerisinde ulaşabildiği bilgilere göre Tâceddîn Dergâhînda şeyhlik yapanların silsilesi sırayla şöyledir.

1 -Şeyh Tâceddîn-i Velî
2-Oğlu Şeyh Mustafa Ankaravî
3-Şeyh İbrahim Baba
4-Selâmi Ali Efendi
5-Gizli Şeyh Seyyid Mehmed Efendi Bursevî
6-Oğlu Şeyh Mehmed
7-Şeyh Abdurrahman
8-Şeyh Peri Mehmed
9-Şeyh Osman
10-Şeyh Şehâbeddîn Ankaravî
11-Şeyh Mehmed
12-Şeyh Ahmed Efendi
13-Şeyh Osman Vâfî Efendi
14-Şeyh Mehmed Tayyib
15-Mevlevî Şeyhi Mehmed Efendi
16-Şeyh Abdülhalîm
17-Şeyh Hüsâmeddin
18-Şeyh Tahir Efendi
19-Şeyh Feyzullah Efendi
20-Şeyh Ahmed
21-Şeyh Selahaddin
22-Şeyh Mehmed Nişan
23-Şeyh Mehmed Şemseddin
24-Şeyh Gâlib
25-Şeyh Mehmed Hüsâmeddin
26-Şeyh Bahâeddin
27-Şeyh Süleyman
28-Şeyh Mehmed, Mustafa, Neş'et, Aziz, Bedreddin, Mahmûd Necmeddin, bu zevâtın hepsinin kardeş olması muhtemeldir.
29-Şeyh Süleyman Oğlu Mehmed Efendi

Celvetiyye Tarîkatı silsilesi, Hz. Ali'ye ulaştığı için cehrî zikri esas alan bir tarikattır. Bu tarikatın aslını Kelime-i Tevhit zikri teşkil eder. Celvetiyye'de kelime-i tevhid zikri esas olmakla birlikte Halveti sülûkünün esası olan esmâ-i seb'a (lâilâheillallah, Allah, Hû, Hak, Hay, Kayyûm, Kahhâr) zikrinin de büyük önemi vardır. Özellikle Hüdâyî'den sonraki dönemde Celvetî şeyhleri esmâ-i seb'a zikrini telkin etmişlerdir. Celvetî tâcı on üç terkli olup, kubbesi siyaha yakın, koyu yeşildir. Ortasında aynı renk bir düğme vardır. On üç rakamı on iki imam ve Hüdâyî hazretlerine işarettir.Tâcın tepesindeki düğme, Nübüvvet-i Muhammediyye'nin ifadesidir.Tacın destarı yeşil renklidir13.Taceddîn-i Velî'nin Türbesindeki tâcın dilimleri günümüzde yeniden yaptırıldığı için sehven on iki dilimli yapılmıştır. Ancak kubbe rengi siyah, destârı da yeşil olması yönüyle Celvetiye tâcı tanımına uymaktadır.

C-Tâceddîn Velî'nin Dergâhı, Türbesi ve Câmii 

Tâceddîn Velî Cami ve Türbesi elân Hamamönü Sümer Mahallesi, Mehmet Âkif Ersoy Sokağındadır. Tâceddîn Sultanîn adıyla anılan camii ve türbenin hemen yanındaki Tâceddîn Dergâht Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü tarafından restore edilmiş olup, ziyarete açıktır. Cumhuriyet öncesi tekke ve zâviyelerin açık olduğu döneme şahitlik etmiş olan Türk Tarihçisi Enver Behnân Şapolyo (Ö.1972), tekkede icrâ edilen tasavvufî hareketlilikten şu şekilde bahseder:"Şeyh Tâcettin Camii içinde bir de tekkesi vardı. Tekkelerin kapatılmasına kadar burada zikir yapılmakta idi. ŞeyhTâcettinin tarikatı, Celvetî'dir. Zikir günü müritleri ve dervişleri camiinin tekkesinde toplanarak âyinlerine devam ederlerdi. Çok kere bir Mevievî (tarafından) zikir esnasında nât okunurdu. Bu tarikatın mensupları zikirlerini önce diz çökmekle, sonra da ayakta ellerini birbirinin omuzlarına koymak suretiyle höykürürlerdi. Orta Anadolu'da bu tarîkate girmiş bir çok müntesipleri vardı. Bir çok din ulemâsı ve şâirleri bu tekkenin şeyhleri etrafında toplanmakta idiler. Bu Celvetî tarikatına Bayramîîer bilhassa Mevlevi'ler büyük saygı gösterirlerdi.

Camiinin solunda, camiinin bânisi Tâceddîn-i Velî'nin türbesi yer almaktadır. Orada bulunan iki sandukadan kuzeyde olan Tâceddîn-i Velî'nin, kıble tarafta olan ise, oğlu Mustafa'nındır16.Türbenin Camii tarafına açılan penceresinin üstünde:"Yâ Hazreti Pîr Tâceddîn-i Velî" ibaresi bulunan Hattat Kâmil tarafından 1343/1924 yılında sülüs hattıyla yazılmış levha yer almaktadır.Türbenin camii ile bağlantısı giriş odasındadır. Türbe, kesme taş duvarlı, kiremit çatılı sade bir duvardır17. Sultan Abdülhamîd tarafından 1319/1901-2 yılında yapılmıştır.Türbe, içten sade badanalı, kubbeye benzer şekilde işlenmiş ahşap tavanlıdır. İkisi dışarıya, biri camiye, ikisi girişe açılan beş penceresi vardır18. Türbe ile ilgili daha önce yapılan çalışmalara göre türbenin dışında kapının üstündeki altı satırlık nesih hattıyla Türkçe şu kitâbe bulunmakta idi.

Câmi-i pürnûr Necmeddîn mürûr-ı vakt ile Olmuştu her taraftan mâil-i semt-i fenâ Nesl-i pâkinden ânın Şükrü Efendi nâm zât Yaktı ol kendin a'lâ kıldı baktarh-ı binâ Bir muvahhid çıktı Âgâh söyledi tarihini Bu ibâdet-gâh-ı vâlâ şimdi oldu dil-guşâ

Bu kitâbeye göre camii, 1318/1900-1'de Necmeddîn'in adında bir zâtın torunlarından Şükrü Efendi tarafından yenilenmiştir. Buna göre ilk yapılışı XVIII. Asır olmalıdır20. Ancak bu kitâbe şu anda yerinde mevcut değildir.Türbe, günümüzde Hacı Bayram kadar olmasa da, çokça ziyaret edilen ve bilinen bir yerdir. Dinler tarihçisi Hikmet Tanyu'ya göre Ankara'da Hacı Bayram ve Hüseyin Gazi türbelerinden sonra en çok ziyaretçisi olan türbedir

Tâceddîn Velî'nin Camii'ne gelince, camii de aynı adı taşıyan türbeye bitişik, kesme taş duvarlı, kiremit çatılı bir yapıdır. Boyuna dikdörtgen plânlı, tamamen kesme taş kaplama olarak yapılmış beden duvarlarındaki pencereler ve kapı kemerlerinin şekli, eserin çok geç devre ait olduğunu göstermektedir. Bazı günümüz araştırmalarında bu binanın ilk defa Kanunî Sultan Süleyman (ö. 1566) Döneminde CelvetîTekkesi olarak yapıldığı rivayeti yer alırsa da22, gerek yapının mimari özelliği gerekse Celvetiye Tarikatının çıkış tarihi göz önüne alındığında XVII. Yüzyıldan geriye gitmesi mümkün görünmemektedir23. Camiinin beden duvarlarındaki işçilik ve organlardaki inşâ tarzı XIX. Yüzyılın sonu ve XX. Yüzyılın başını gösterir. Kapının üzerindeki tuğrânın altındaki kitabede bu yenilenme yazılıdır.

Tâc-dâr-ı tâc-dârân Hazret-i Abdülhamîd Yapdı bu dergâhı Tâceddîn tahsine sezâ Söyledi Câhid kulu lütfen tamâm tarihini Bin üç yüz on dokuzda oldu bu camî binâ

Türk Tarih Kurumunun özel isteği üzerine 1942 yılında Ankara Kitâbeleri adlı çalışmayı yapan M. Yusuf Akyurt, ilgili kitâbeden bahsederken şu başlıkla başlar:"Ankara'da Tek Ahmed Paşa Mahallesi'ndeTâcüddin Câmii ve Türbesi, A Kapısı Üzerindeki Tamir Kitâbesi: 0.45X1.05 m. Ölçüsünde". Akyurt, eserinin arkasında Şekil: 82'de Dergâhîn planını verir. Ayrıca yukarıda zikrettiğimiz başlık altında tamir kitâbesini Arap harfleri ile verdikten sonra, "Türk Harfleri İle Kitâbenin Metni" başlığı ile yeni harflerle aktarır.

Tâceddîn Velî'nin camii, türbesi ve dergâhı ile tam bir külliye diyebileceğimiz bu eserle, yapılışından günümüze kadar Osmanlı padişahlarının ilgilendikleri anlaşılmaktadır. Türbeye geçiş kapısının üzerindeki kitâbe II. Mahmûd dönemini, camii kitâbesindeki tarih ise II. Abdülhamîd zamanını göstermektedir. Günümüze intikal eden yapılardan türbenin II. Mahmûd zamanında onarıldığı, camiinin ise Abdülmecîd döneminde başlatılan inşâsının II. Abdülhamîd Han tarafından bitirildiği anlaşılmaktadır. Külliyenin ilk planı bilinmemektedir. Ancak bugünkü haline bakarak, Tâceddîn Câmii'nin zaviyeli câmilerden olduğunu, toplu duâ ve zikirlerin camii içerisinde yapıldığını söyleyebiliriz. Bu söylenilen tespiti doğrular mahiyette, dergâh binası avlu duvarının doğusunda, doğrudan camii avlusuna açılan bir kapı bulunmaktadır. Bugün ilk tesis edilen külliyeden geriye, Tâceddin Câmii, aynı çatı altında türbesi, Tâceddin Dergâhı'nın meşrûta (Lojman) kısmı, çeşme ve camiinin güney kısmında etrafı duvarla çevrili hazîre kalmıştır. Tâceddin Camii imamı Muharrem Türk'ün şifahî beyanına göre camiinin kuzey tarafında şifalı bir kuyunun eskiden mevcut olduğu rivayet edilmektedir. Tekke ve zâviyelerin kapatılmasına ilişkin 30 KÂsım 1341/1925 tarih ve 677 sayılı kanunun,"Mektep ittihazı mümkün olanların okul olarak kullanılmak üzere hususî idarelere devrini"öngören maddesi uyarınca26, bir çok benzerleri gibi, Tâceddin Dergâhı da o tarihlerde,"Avlulu ahşap mektep"olarak Ankara Vilâyeti İdâre-i Husûsiyesi adına devredilmiştir. Çeşitli sebeplerle kamu kurumlarının mülkiyetine geçen tarihî vÂkif yerlerin yeniden iadesini öngören 10 Eylül 1957 tarih ve 7044 sayılı kanun ve bu kanunun uygulama şeklini gösteren 19 Aralık 1963 tarihli Tüzük hükümleri uyarınca, tapunun 62 pafta 275 ada, 25 parselinde kayıtlı 485 metrekare bir arsa üzerinde bulunan Tâceddîn Dergâh'ının tapusu, 11 KÂsım 1986 tarihinde tekrar VÂkiflar Genel Müdürlüğü adına alınmıştır. Dergâh'ın haricinde kalan taşınmazların mülkiyeti ise,"Tâceddînzâde Mustafa Efendi Mazbut Vakfı" adına kayıtlıdır. Külliyyenin tamamının yönetimi, VÂkiflar Genel Müdürlüğüne kayıtlıdır.

D-Tâceddîn Velî ve Oğlu Şeyh Mustafa'nın Şiirleri 

Tâceddîn-i Velî ile ilgili bu çalışmamız esnasında, hazretin herhangi bir eseri olupolmadığını araştırırken başında Tâceddîn Velî'ye ait olduğu kaydedilen dört sayfalık bir şiire rastladık28. Şiirlerin başında: "Dîvan-ı Tâceddîn-i Velî Kuddise Sirruhu'l-Celiyy der Defîni Hâk-i Itırnâk-ı Ankara" başlığı yer almaktadır29. Ve şu şiirler yer alır

Ey cümleye ma'bûd olan derdime dermân şendedir Âşıklara matlûb olan derdime dermân şendedir.

"Mehmet Âkif, Türkiye'de Modernleşme ve Gençlik" 70 yıl sonra Mehmet Akif bilgi şöleninde sunulan bildirilerinden oluşan TYB'nin 30. Mehmet Akif Ersoy Araştırmaları Merkezinin 1. kitabı. Mart 2007

 

Devamı: https://kitap.tyb.org.tr/kitap/akif1modernle%C5%9Fme.pdf

 

Bu haber toplam 785 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim