Tasavvuf alanındaki çalışmalarını salt kitabî tecrübeler üzerine bina etmek yerine işin sosyal, kültürel ve tarihi yönlerini olabildiğince tecrübe ederek ele almayı tercih eden bir “ seyyah” da diyebiliriz kendisine. Değerli Hocamızla Bursa’nın manevi mimarları, merhum babaları Kutuz Hoca, Bursa’da tasavvuf, günümüzde eğitim ve mekânlar üzerine konuştuk. Hocamızın bahsettiği hususların pek çok okurumuza ışık tutacağına inanıyoruz.
Değerli Hocam, öncelikle bizleri kırmayarak zaman ayırdığınız için tüm okurlarımız adına teşekkür ediyoruz. Bursa’nın manevi mimarları denilince aklımıza gelecek ilk isimler hangileri olmalı Hocam? Bize bu isimler hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
Manevi mimarlar ifadesi aklımızı, fikrimizi, ruhumuzu imar eden insanlar demektir. Bu insanları üç alt başlığa ayırmak mümkündür;
1. Âlimler, arifler
2. Mütefekkirler, düşünürler
3. Sanatkârlar
Allah’ın üstün kabiliyetlerle donattığı bu insanlar, ellerine geçen imkânları en iyi bir şekilde değerlendirerek toplumumuzu aydınlatabilecek bir seviyeye yükselmişlerdir. Hocalarının, mürşidlerinin, ustalarının rehberliğinde girdikleri bu yolculuğu “altın madalya”larla tamamlamış ve bizlere ışığı her zaman yanan eserler bırakmışlardır. Üç grupta topladığımız bu insanlar aslında iç içe bir durum arz ederler. Yani bazı âlimler aynı zamanda sanatkârdır. Güzel sanatların bir dalında “bir numara” olan bazı sanatkârlar mütefekkirdir, düşünürdür. Bazıları sohbetleriyle insanların gönüllerini aydınlatırken eser kaleme almamış, bir kısmı da bize pek çok eser armağan etmiştir. Hocazade Muslihuddin Efendi tefekkür ve felsefenin en derin konularıyla içli dışlı olurken manevi hayatın sonsuz sahillerinde de kulaç atmıştır. En üst seviyede ilerlemiştir. Molla Fenari’nin eserleri bugün bile ilgililere ışık tutmaktadır. Bu şehirde yaşayan Eşrefoğlu Rumi, Niyazi Mısri, İsmail Hakkı Bursevi, Üftade gibi şahsiyetler asırlardan beri eserleriyle bizi aydınlatıyor. Bazıları bizimle beraber bütün dünyayı aydınlatmaktadır. Gönül mimarlarımızdan bahsederken bunlara imkân sağlayan devlet adamlarını da unutmamak gerekir. Onların “şemsiye” görevi olmasaydı birçok faaliyet gün ışığına çıkamayacak, birçok eser kaleme alınamayacaktı. Onun için herkese hakkını vermek gerekir. Yani fotoğrafın bütününü görmek gerekir.
Devamı: https://www.dunyabizim.com/mustafa-kara-buyuklerin-pesine-dusmeyen-buyuk-olamaz-makale,1890.html































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.