Gölün yapay, göle saçlarını sarkıtmış salkım söğütlerin yapay, göldeki ördek ve balıkların yapay olduğunu farkedemiyor.
Vay be!..
Diyor. Adamlar yapmış işte. Budur.
Adam isteyince Boğaz'ı ve yalıları dahi dağın başına inşa ediyor. Alkışlamalı. İstersen alkışlama, kalkınmanın amiral gemisi inşaat.
Gelin isterseniz şu manzaraya biraz hayal biraz fantazya katalım.
Bu sitelere ileride birer mahalle olur. Yeni nesiller onu benimser. Onunla iftihar eder. O zaten bir markadır. Bakarsınız bir futbol takımı çıkarır. Ötekinin eli armut toplamıyor, o da çıkarır.
Hadi size sitelerarası bir futbol ligi. Bu kadar sitenin kamusal işlerini görecek bir teşkilatı, bu teşkilatın bir bütçesi olmalı.
Siteler Birliği diyelim. Demokratik usullerle teşkil ediliyor; bir site anayasası ve bir site hukuku oluşuyor. Bütçeyi unutmayalım.
Bu birlik bir örnek stadyum yapabilir. Maçlar burada oynanabilir. İstenirse 'Siteler Olimpiyatı' dahi organize edilebilir.
Her ne kadar her sitenin bir veya iki AVM'si olsa da teşkilat bir yerde işi uluslararası kılmak yolunda 'serbest pazarı' açmıştır. Her ne kadar iş ve alışveriş 'sanal' âlemde gerçekleşse de bu pazarda 'mekân tutmak' bir ayrıcalıktır.
Niçin acaba?
Onu da reklamcılar düşünsün.
Her ne kadar her sitenin bir güvenlik sistemi, bir güvenlik gücü olsa da teşkilat umum siteleri dış güçlerden korumak için bir ordu kurmuştur.
Ordu ile yetinmemiş, vergi toplamaya başlamıştır.
Hoop! Hop!
Portakal, orda kal.
Devlet içinde devlet kuruyorsun.
Hayallerime engel olamazsın.
İyi, madem hayal, kur öyleyse.
Ben bu fantazya ile sitelerin özgür ve güvenli yapısını bozmak istemiyorum. Biliyorsun onlar birer 'köy'. Hepsinin adının ardında bir 'köy' takısı var.
İnsanlar tabiatla birlikte yaşamaya geldiler. Onları yeniden merkezî yönetimin dişlileri arasına atamayız. Siteli olmak bir ayrıcalıktır. Gerisi karabudun.
Yine sınıfsal bir ayrım yaptın.
Sınıflar olmasa hayatın tadı kalmaz.
Ama çatışma da çıkabilir.
Hayır, hayır. Siteler barışçıdır, hümanisttir. Değil insan, hayvan haklarına saygılıdır.
Demek gelecekte hayat 'siteler ve ötekiler' diye tanzim edilecek.
Bilemem. Gökdelenden sonra ne gelecek, internetten sonra ne gelecek, genetik nereye varacak tahmin edemem.
Hayal kur canım.
Hayır, bunun hayalini kurmak istemiyorum.
Niçin?
Bana korkutucu geliyor.
Ne korkusu?
Nasıl desem; meselâ gökdelenden sonra, 'yerdelenler' inşa edilse, insanlar cehenneme dönen yer yüzünden yer altına inse. Korkunç, dayanılmaz.
Böyle filimler çekiliyor, makina adamlar falan.
Bilimkurgu sevmiyorum. Hem hayali bir yana koyalım, gerçek şu ki; siteler aldı başını gidiyor. İstanbul'u uçuruyor.
Yakında taşraya sıra gelir.
Öyledir; büyük döker küçük toplar.
Başa dönelim, hayat tarzımızın nasıl olacağını bilemiyoruz ve hayat devam ediyor. Bizi nereye götürüyorsa oraya gidiyoruz. İdeoloji teknolojiyi, teknoloji ideolojiyi besliyor. Ve hayat tarzı böylece beliriyor.
Biz?
Biz kim?
26.09.2012 Yeni Şafak































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.