Mustafa Özcan: Meşrepler ve mezhepler arası yakınlaşma

Mustafa Özcan: Meşrepler ve mezhepler arası yakınlaşma
Köprü akımlar ve brleşen yollar!

Dostumuz Al Rıza Akgün hem bir yakınmada bulunuyor hem de bir vakıayı özetliyor:" Müslümanlarda şuna şahit oldum: Tasavvufçuların çoğu, kendileri gibi düşünmeyen Selefiler yok olsun da, varsın da zalim despot yönetimler başta kalsın havasında." Aynı şekilde, "Selefilerin çoğu da tasavvuf erbabı yok olsun da, varsın zalim yönetimler ensemizde boza pişirsin yaklaşımını benimsiyor. Bütün İslam Dünyasında durum bu..." Elbette bu satırlar hakikati aksettiriyor. Bu satırların aksettirdiği hakikati birçok kişi de dillendirmekte ve seslendirmektedir. Evrak Şamiye/ Şam Tomarları adlı eserinde Ahmet Rami eş Şuveyle ed Dımişki de aynı noktaya parmak basmaktadır. 'Şam Beyne Mitrakatü's Selefiyye ve Sindan es Sufiyye/Selefiye Çekici ile Tasavvuf Örsü Arasında Şam' başlıklı bölümünde Şam'ın imtihanının uzaması veya uzun sürmesini sadece rejimin varlığına değil aynı zamanda çekişmeli İslami meşreplerin de varlığına da bağlamaktadır. Bunlar enerjiyi boşa harcıyorlar. İslami kesimlerin çekişmesi rejimin işine yaramakta ve ömrünü uzatmaktadır. Sonuçta Ahmet Rami çözüm olarak tesellüf yani selefileşme ile, tasavvuf arasında köprü kurulmasını görmektedir. Çapraz çekişmeler ümmetin enerjisini ve takatını tüketmektedir. Bu nedenle de köprü akımlara ve anlayışlara ve zevata ihtiyaç vardır. Yakın tarihte ise köprü akımlar, meşrepler ve şahsiyetler olduğu gibi geçirmez, duvar akımlar, meşrepler ve şahsiyetler de vardır. Bunlar teorik ya da pratik olarak meşrep maslahatını ümmetin maslahatının üzerinde tutuyorlar. Sanki meşrep ve mezhepler özel dinler. Bu anlayışlar ümmetin buluşmasını engelliyor. İslam salabeti yerine meşrep taassubu ve asabiyeti gözetiliyor. Dolayısıyla Müslümanların felaketinden de sorumlu oluyorlar. Ahmet Rami bu ikilemin ancak salih adamlar veya müceddit kimseler vasıtasıyla aşılabileceğini ifade etmektedir. Ümmeti toparlayabilmek için hem çift kanatlı/zülcenaheyn olmak hem de zülcenaheyn anlayışlar üretmek, ortaya koymak gerekiyor. Hakikati tekeli altında tuttuğunu varsayan meşrepler onarıcı ve yapıcı olamazlar.Ahmet Ram hem tesellüf yan selef akımın hem de km suflern hak üzere olduklarını değl de hakkın kend tekellernde olduğuna nandıklarını ve bu anlayışın da buluşma yolunu tıkadığını fade etmektedr (1). Hak olmak başka hak üzere olmak daha başkadır. Bedizzaman da bu tür tekelcileri şu sözleriyle uyarmıştır: "Mesleğim haktır veya daha güzeldir, demeye hakkın var. Yalnız hak benim mesleğimdir, demeye hakkın yoktur." Seçkinlerin veya havassın bölünmesi karşısında çaresiz kalan halk yığınları ve avam tabakası ise hangi tarafa meyledeceğini bilemiyor. Bir o yana bir buyana sarkıyor. İki arada bir derede kalıyor! Ahmet Rami bu çekişen meşreplerin ölçü ve mizanın heva olduğunu ve şeytanın ipine tutunduklarını ve değirmenine su taşıdıklarını ifade etmektedir.

Devamı: https://www.fikriyat.com/yazarlar/mustafa-ozcan/2021/01/18/mesrepler-ve-mezhepler-arasi-yakinlasma

Bu haber toplam 127 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim