• İstanbul 19 °C
  • Ankara 26 °C

Mustafa Özçelik: Hatıra Kitaplarında İstiklâl Marşı

Mustafa Özçelik: Hatıra Kitaplarında İstiklâl Marşı
Mehmet Âkif’in şiirleri arasında özel bir yerde duran İstiklâl Mar­şı, Âkif’le ilgili (biyografi, monografi, inceleme.,.) hemen her tür eserde hakkında mutlaka bilgi verilen bir şiirdir.

İstiklâl Marşı’na duyulan ihtiyaçla başlayan bu satırlar; marşla ilgili açılan yarışma, Âkif’in marşı yazmaya ikna edilmesi, meclisteki görüşmeler, diğer eserler arasından milli marş olarak seçilmesi, Âkif’in ödülü kabul etmemesi, bestelenmesi, hakkında ilk günden bugüne yapılan tartışmalar. bu kitaplardaki İstiklâl Marşı bahsinin ana başlıkla­rını teşkil eder.

İstiklâl Marşı, sonradan müstakil eserlerin de konusu olmuş ve marşın bütün hikâyesini ayrıntılı bir şekilde ele alan kitaplar da ya- yımlanmıştır.[1] Yine aynı şekilde İstiklâl Marşı ile ilgili müstakil ma­kaleler de yazılmıştır.[2] Bütün bunlar, gerek Âkif’in gerekse İstiklâl Marşı’nın bu millet için büyük bir değer ve önem taşıdığının da bir göstergesidir.

İstiklâl Marşı’nın konu olarak işlendiği kitaplar, yalnızca bunlarla da sınırlı değildir. O devirde yaşayan ve bu olayın tanıkları arasında bulunan pek çok yazarın hatıralarını anlattıkları eserlerde de İstiklâl Marşı’na yer verdiklerini görmekteyiz. Bunlar, birinci elden verilen bilgiler olduğu için şüphesiz daha büyük önem taşırlar. Diğer yan­dan, bu tür eserler; İstiklâl Marşı ile ilgili olarak sonradan yazılmış kitaplara da kaynaklık teşkil etmişlerdir. İşte bu yüzden bu kitaplara topluca bakmak, anlatılan hatıralardaki, benzer ve farklı yönleri belirlemek İstiklâl Marşı hakkındaki bilgi ve yorumlarımızın daha sağlıklı yapılabilmesi açısından önem taşımaktadır.

A-Doğrudan Mehmet Âkif’i konu alan eserler:

Bu eserler konu olarak Mehmet Âkif’i ele alırlar. Dolayısıyla bu bağlam içinde İstiklal marşı’na da yer veren kitaplardır. Bu kitaplarda İstiklâl Marşı’nın aldığı yer, eserlere göre değişiklik göstermektedir. Bu konudaki en geniş malumata H. Basri Çantay’ın “Âkifname” kitabında rastlarız. Eşref Edib’in Mehmed Âkif, Hayatı, Sanatı, Eserleri ve Yetmiş Muhar­ririn Yazıları adını taşıyan kitabı da marş konusunun geniş biçimd eyer aldığı bir eserdir. M. Emin Erişilgil’in bütünüyle Âkif’i anlattığı “Bir İslamcı Şairin Romanı” isimli eserinde de İstiklâl Marşı’na bir bölüm ayrılmıştır.

Âkif’le dolayısıyla İstiklâl Marşı’yla ilgili hatıra kitaplarından biri de Âkif’in yakın dost­larından Mithat Cemal Kuntay’ın “Mehmet Âkif Ersoy, Hayatı, Seciyesi, Sanatı” isimli ki­tabıdır. Bu tür kitaplardan biri de Mehmet Âkif’in oğlu Emin Ersoy’a ait olanıdır. 1948 yılında Cemal Kutay’ın çıkardığı Millet mecmuasında neşredilen bu hatıralar, daha sonra Kuntay’ın “Necid Çöllerinde Mehmet Âkif” kitabında yer almış, aynı hatıralar eklerle zen­ginleştirilerek 2010’da Y. Turan Günaydın tarafından “Babam Mehmet Âkif İstiklâl Harbi Hatıraları” adıyla yayımlanmıştır.

Bu beş hatıra kitabı, hem Mehmet Âkif hem de İstiklâl Marşı konusunda kaynak niteli­ği taşırlar. Bunlar arasında Eşref Edip’le Çantay’ın kitabı verdikleri malumatın genişliği bakımından öne çıkarlar. Eşref Edib, Âkif’in adeta her şeyini kayda geçiren bir isimdir. İstiklâl Marşı’nın yazıldığı yıllarda da birliktedirler. Çantay da Âkif’in çok yakın bir dostu­dur. Parlamenter olarak aynı mecliste görev yapmışlardır. Dahası; Çantay, İstiklâl Marşı meselesinin başından sonuna kadar içinde olan bir isimdir. Diğer yandan Erişilgil de Âkif’i yakından tanıyan bir isimdir. Baytarlık dairesinde bir süre birlikte çalışmışlardır. Dolayısıyla o da birinci elden bilgiler veren tanıklar arasındadır. Kuntay da Âkif’in yakın dostudur. Oğlu da Milli Mücadele yıllarında babasının yanında bulunmuştur.

B-Âkif ve İstiklâl Marşının bölüm olarak yer aldığı eserler:

Bu tür eserlerin asıl konusu Mehmet Âkif ve İstiklal marşı değildir. Yazarlarının yaşadık­ları döneme ilişkin çeşitli hatıraları yer alır. İşte bu tür hatıralardan bir de Mehmet Âkif’e ve istiklal Marşı’yla ilgilidir.

Bu tür eserlerin başında Mahir İz’in, “Yılların İzi” adını verdiği hatıra kitabı gelir. Eserde“İstiklâl Marşı’nın yazılması” başlığı altında bir bölüm bulunmaktadır. Yazar, bu bölümün ardından 724 şiir arasında seçilen 6 şiirin metnini de kitabına koymuştur. Ya­zarın I. TBMM’deki görevi dolayısıyla devrin olaylarına sahih tanıklığı ve Âkif’in yakın dostlarından olması bu hatıraları önemli kılmaktadır.

Diğer eserler ise İstiklâl Marşı’nın yazılış ve kabul ediliş sürecinde bu konuyla ilgisi olan kişilere aittir. Hamdullah Suphi Tanrıöver’in Mustafa Baydar tarafından hazırlanan “Hamdullah Suphi Tanrıöver ve Anıları”, o dönemde Orta Öğretim Genel Müdürü olan Kazım Nami Duru’nun “Cumhuriyet Devri Hatıralarım”, yine o dönemde İzmit Mebusu olan Hamdi Namık Bey’in “İstiklâl Mucizesi” kitabı, Kazım Karabekir’in “İstiklâl Harbimiz” isimli hatıraları, I. İcra Vekilleri Heyeti içinde genç Türkiye’nin ilk Maarif Vekili (Eğitim Ba­kanı) olan ve İstiklâl Marşı’nın başlangıç sürecinde yarışma genelgesini hazırlayan Rıza Nur’un “Hayat ve Hatıratım” kitabı, Cumhuriyet dönemi siyaset ve devlet adamlarından Hilmi Uran “Hatıralarım” isimli eseri, I. T.B.M.M. askerî müşavirlerinden Halil Rüstü Bey’in el yazısı ile yazılmış gayrı matbu hatıratı, Orhan Karavelioğlu’nun hazırladığı “Bir Ankara Ailesinin Öyküsü” kitabı bu tür eserlerdendir.

C-Gazete ve dergilerde yer alan hatıralar:

Konu ile ilgili bazı hatıralar ise gazete ve dergilerde yer almıştır. O tarihlerde Dışişleri Ba­kanlığı Siyasi İşler Genel Müdürü olan Yusuf Hikmet Bayur’ın hatıraları, Fethi Tevetoğlu tarafından “Mehmet Âkif’ten Hatıralar” başlığı altında Gazi Eğitim Fakültesi.dergisinin Mehmet Âkif Özel sayısında yayımlanmıştır. Yine Milli Mücadele yıllarının önemli tanık­larından Celal Bayar da kendisiyle 1984 yılında yapılan bir röportajda İstiklâl Marşı’nın Mecliste kabulüyle ilgili hatıralarını anlatmış, bir sayfa tutarındaki bu hatıra metni, Türk Edebiyat dergisinin Mart 1983 tarihli sayısında “Celal Bayar, İstiklâl Marşımızın Mecliste Kabulünü anlatıyor” başlığıyla yayımlanmıştır.

Bu hatıralardan bir kısmı ise Âkif’in aile fertlerine aittir. Âkif’in kızları Cemile Doğrul, Fe­ride Akçor’un ve en küçük kızı Suat ile torunu Selma Argon ve hatıralarına kim gazete ve dergilerde yer almıştır.[3]

Bu konuda adından söz edeceğimiz son örnek ise o dönemde ilk Büyük Millet Mec­lisi matbaasını kuran ve oraya müdür olan devrin ünlü gazetecilerinden Feridun Kandemir’in, “Dün ve Bugün” dergisinin 36. sayısında (13 Temmuz 1956) “İstiklâl Marşı Nasıl Yapılmıştı?” Başlığı altında yayımlanan hatıralarıdır.

HATIRA KİTAPLARINDAKİ DETAYLAR

Hatıra kitaplarında anlatılanlar bir arada düşünüldüğünde İstiklâl Marşı’nın bütün bir hikayesini öğrenme imkanı bulabilmekteyiz. Şimdi konu ile ilgili anlatılanları kronolojik yöntemle ve belli başlıklar altında ele almaya çalışalım:

Marşa duyulan ihtiyaç

İstiklal Marşı’na neden ihtiyaç duyulmuştur? Bu konuya açıklık getirenlerden biri Eşref Edip’tir. Onun “Kudsi ve mübarek” olarak nitelendirdiği Milli Mücadele günlerinde “Bu mukaddes mücadelenin büyüklüğünü, kudsi heyecanını terennüm edecek, onu gele­cek asırlara nakşedecek zaman gelmişti”[4] Bu yüzden Millî Hükümetin İkinci Maarif Vekili olan Hamdullah Suphi Tanrıöver’in de dediği gibi” İstiklâl Savaşında duyulan heyecanı bir sanatkârın kelimeler hâline sokması, yalnız sonraki nesiller için değil. İstiklâl Savaşı devresinde yaşayanlar için de kuvvet kaynağı olacaktı.”[5] Şükrü Sökmener ise olayın baş­ka bir gerekçesini şöyle belirtir:“Millî heyecanı koruyacak ve millî azim ve imanı manevî alanda besleyerek zinde halde tutacak, Marseyyez[6] örneğinde bir millî marşı hazırlan­ması” gerekiyordu.[7]

Milli marş ihtiyacının bir başka gerekçesi ise Kandemir’in anlatımıyla şudur: “ Büyük Mil­let Meclisi açılarak milli hükümet de kurulduktan sonra dost yabancı memleketlerle mü­messillikler teatisi gibi temaslar başlayınca milli marş ihtiyacı da bütün bütün kendini gösterdi. Ankara’ya resmen gelen yabancı devletler sefaret heyetleri karşılanırken kendi marşları çalınıyor fakat biz milli marş diye çalacak bir şey bulamadığımızdan müşkül vaziyete düşüyorduk.[8]

Mahmut Goloğlu ise hatıralarında Milli marş ihtiyacı genel arzunun yanı sıra Mustafa Kemal’in şahsi tutumuyla da ilgili olduğu belirtilir: “Yeni bir başkent kurulması yolundaki teklifini kabul ettirememiş olan Mustafa Kemal Paşa, yeni bir devlet düzenine yönelttiği ataklarına devam ediyordu. Ve yeni bir aşama olarak, Millî Mücadele duygu ve çabaları­nı vicdan ve gönüllere yerleştirip dünyaya duyuracak olan “İstiklâl Marşı” konusunu ele aldırdı” demektedir.[9]

Marşla ilgili ilk teşebbüsler

Atatürk’ün başkanlığındaki İcra vekilleri toplantısında İsmet İnönü, İstiklâl Marşı konu­sunu açar. Bunun üzerine bir Milli Marşın yazılması ve bestelenmesi noktasına gelinir ve konuyla Maarif Bakanlığının ilgilenmesine karar verilir.[10] Bu kararın ardından ordu adına İsmet İnönü, Maarif Bakanı Rıza Nur’la görüşür.

Hadisenin resmi sürecini o zamanlar İsmet Paşa’nın yaveri olan Şükrü Sökmen Süer, şöy­le anlatmaktadır. “O zamanki tabiriyle Erkânı Harbiye-i Umumiye Reisi (Genel Kurmay Başkanı) İsmet Bey (İnönü), Maarif Vekili rahmetli Rıza Nur Bey’i makamında ziyarete gitmişti. Ben de Başyaveri olarak yanında idim. Sayın İnönü bu ziyareti/...) bir millî mar­şın hazırlanmasını teklif için yapmıştı, istiklâl Marşı işte bu teşebbüsün neticesidir.”[11]

Yarışmanın açılması

İstiklâl Marşı ile ilgili yarışmanın açılış sürecini o dönemde Orta Öğretim Genel Müdürü olan Kazım Nami Duru şöyle anlatmaktadır:”Bir gün Orta Tedrisat Müdürü odasında ça­lışıyordum. Kalpağımı masamın bir kenarına koymuştum. Kapı açıldı. İçeriye kısa boylu bir Erkân-ı Harbiye Albayı girdi. Onu görünce ayağa kalktım, kalpağımı giydim. “Buyuru­nuz” dedim. Bu zat “Ben Garp Cephesi Erkân-ı Harp Reisi İsmet” dedi. Kendisini masanın önündeki iskemleye buyur ettim. Oturdu.”Beni size Doktor Rıza Nur Bey gönderdi. Or­duca karar verdik. Bir İstiklâl marşı istiyoruz. Bunun güftesini, bestesini ayrı ayrı müsa­bakaya korsunuz. Her birini kazanana beşer yüz lira vereceğiz” dedi. Emirlerini hemen yapacağımı söyledim; o da kalktı, gitti”[12]

İsmet Paşa ile Kazım Nami Duru’nun görüşmelerinin ardından bir tamimle yarışma şart­ları valiliklere ve basın yoluyla da kamuoyuna duyurulur. Hakimiyet-i Milliye’de (7 Kasım 1920) “Türk Şairlerinin Nazar-ı Dikkatine/Maarif Vekaletinden” başlıklı bir ilanla şairlere ayrıca bir çağrı yapılır. Ve eserlerin 23 Aralık 1920’de Maarif vekaletince edebi bir heyet tarafından seçileceği ve kazanana 500 lira mükafat verileceği duyurulur.[13]

Süreç nasıl işledi?

Müsabaka ilanını takiben bu konu ile ilgili Mecliste bir encümen kurulur. Bu arada ya­rışma için Çantay’ın ifadesiyle“Aradan kısa bir zaman geçtikten sonra Vekâlete bir çok marşlar gelmeye başlamıştır.”[14] İlanda, yarışma süresinin iki ay olduğu ve 23 Aralık 1920’de sona ereceği bildirilmiştir. Bu esnada Rıza Nur yerine H. Suphi Maarif bakanı olur. Dolayısıyla uygulamayı bundan böyle o yürütecektir. Bakan değişikliği sebebiyle süre bir ay daha uzatılır.

Marş yarışmasına ilgi, oldukça büyük olmuştur. Eşref Edib, bu durumu “Her taraftan gü­zel şiirler yağmağa başladı. 724 parça şiir geldi.”[15] Sözleriyle bunu belirtir. Bu 724 rakamı yarışmaya bu sayıda şiirin katıldığı şeklinde ortak bir kanaat halini almıştır.

724 sayısı esas alınacak olursa Âkif’inkinin bu sayının dışında olduğu, onunkiyle birlikte sayının 725 olduğunu söylemek gerekecektir.[16] Diğer yandan; 724 rakamı Eşref Edip’ten itibaren hep tekrarlanır. Fakat, bu sayıya kuşkuyla yaklaşanlar da vardır. [17]

Kimler katıldı?

Gelen şiirler arasında devrin ünlü şairlerine ait şiirler yoktur. Feridun Kandemir bu du­rumu onların İstanbul’da olmasına bağlar. “Devrin şair ve edip olarak tanınanların hepsi Abdülhak Hamid, Yahya Kemal, Faruk Nafiz, Süleyman Nazif, Faik Ali, Cenap Şahabettin, Yusuf Ziya, Orhan Seyfi, Enis Behiç, Yakup Kadri.. hepsi hepsi Ankara’dan ve Anadolu’dan uzakta, İstanbul’da bulunuyorlardı.”[18]

Bu durum karşısında, milletvekilleri harekete geçer. Kandemir bu durumu şöyle anlatır:” Bu sebeple İş başa düşmüştü. Her hususta olduğu gibi bunda da ister istemez yağımızla kavrularak neticeye varmak zorunda idik. Bu zaruret milletvekillerini harekete getirdi. Zaten bütün Ankara’da eli kalem tutan aydın namına kim varsa Meclis çatısı altında top­lanmıştı. Aralarında öteden beri şairliğe heveslenmiş hatta bir sürü şiirler yazmış olanlar da yok değildi. Derhal kolları sıvadılar. Başta Bolu mebusu Tunalı Hilmi Bey olmak üzere yarım düzineye yakın milletvekili faaliyete geçti. Kısa bir zamanda yazdıklarını Maarif vekili Hamdullah Suphi’ye sundular. O da bunları meclise getirdi. Umumi heyete arz etti.” [19]

Finale kaç şiir kaldı?

“Secici kurulda bulunan Hüseyin Suad’a göre imzasız üç şiir finale kalır. Âkif’in şiirinde de imza olmadığı halde hemen tanınır ve o şiiri seçerler. H. Suphi ise 1 Mart 1921 deki ilk görüşmede “Yedi tanesi en fazla evsafı haiz olarak görülmüş ve ayrılmıştır” der. Bili­nenler finale kalan 6 şiirdir. Bunlar da Ali Suavi.( A.S rumuzuyla), Hüseyin Suad (Yalçın) Kemaleddin Kami, (Kamu), İskender Haki, Muhittin Baha Bey (Bursa Milletvekili.Yarışma- ya (M) rumuzu ile katılmış, ancak müzakereler esnasında şiirini geri çekmiştir.), Mehmed Muhsin[20].

Mehmet Âkif’in “İstiklâl Marşı” şiirini Bakanlığa göndermesinden sonra, Meclis’te bu konu için kurulan Edebiyat Heyeti’nce, Âkif’inki de dahil üç eser seçilerek Bakan Ham­dullah Suphi tarafından, cephede askerlere okunmak üzere ordu komutanlıklarına gön­derilmiş; beğenilen eserin bildirilmesi istenmiştir. [21]

Âkif neden girmedi?

Gelen şiirler arasında Âkif’inkinin olmaması H. Suphi’nin dikkatini çekmiş ve daha da önemlisi bunun sebebini merak etmiştir.:. “Vekilin asıl merak ettiği nokta, Âkif’in bu mü­sabakaya katılmamasının sebebiydi.[22] Çünkü, hem bu tür bir şiiri Âkif’in yazabileceğini bilmekte hem de onun milli meselelerle ilgili hassasiyetini bildiği için şiir gönderebile­ceğini düşünmektedir.

Mehmet Âkif’in bu müsabakaya vaat edilen ödül dolayısıyla katılmak istemediği kay­nakların ortak kanaatidir.[23] Ama bu duruma ilave iki sebepten daha bahsetmek gerekir. Bunlardan biri Âkif’in milletvekili oluşu, diğeri de bunun bir yarışma biçiminde olması­dır. Mahir İz’in “Ben mebusum, müsabakaya iştirak etmem, ayrıca yazarım”.[24] Şeklinde aktardığı bilgi Âkif’in bu düşüncesini ortaya koymaktadır. Çantay’ın anlattıkları ise du­rumun diğer tarafını açıklamaktadır: “Bu marşın onun tarafından yazılmasını kendisine söylendiğinde “ Ben ne müsabakaya girerim, ne de «caize» alırım!., cevâbını vermişti. Ben ricâlarımı tekrar ettikçe o da aynı sözünü söylüyor ve “ Bırak yazsınlar. Ben bu yaştan sonra yarışa mı çıkacağım, ayıp değil mi?” diyordu. [25]

Nasıl ikna edildi?

Böyle bir marşı ancak Âkif’in yazabileceğine inanan H. Suphi, hiç vakit geçirmeden bu meseleye bir çare aramaya yani Âkif’i ikna etmenin bir yolunu bulmaya çalışır. Bu konu­da en tafsilatlı bilgi Hazan Basri Çantay’ın hatıralarında bulunmaktadır. Çantay, başından beri böyle bir marşı Âkif’in yazmasını istemekte ve kendisini bu konuda teşvik etmekte fakat malum sebepler yüzünden ikna edememektedir. Bir gün mecliste H. Suphi yanına gelerek “Şimdiye kadar 500’den fazla marş geldi. Ben hiç birini beğenmedim. Üstad’ı ikna edemez misin?” demesi üzerine Çantay da “Âkif Bey müsabaka şeklini ve ikrâmiyeyi kabul etmiyor, eğer buna bir çâre ve bir şekil bulursanız yazdırmaya çalışırım.”[26]cevabını verir.

Bunun üzerine Âkif’e verilmek üzere bu husustaki endişesinin giderileceği konusunda teminat veren bir tezkere yazar. Çantay’ın bundan sonrası için söyledikleri özetle şöyle- dir. Bir meclis toplantısı esnasında Âkif’le yan yana otururken Çantay, göstermelik şekil­de bir şeyler düşündüğü ve yazdığı havasını verir. Âkif, ne düşündüğünü ne yazdığını sorar. O da İstiklâl Marşı der. Gelen şiirlerin beğenilmediğini böyle bir marşın mutlaka yazılması gerektiğini, bu konudaki endişelerin giderileceğini söyler. H. Suphi ile olan görüşmelerinde söz eder ve ona Âkif’i ikna edeceğine ve yazdıracağına dair söz verdi­ğini belirtir. Âkif, tekrar tekrar söz mü verdin sorularına hep aynı cevabı alınca Çantay’ın elindeki kâğıt ve kalemi alarak marşı yazmaya başlar.[27]

Tanrıöver’in tezkeresine gelince Çantay “Marş yazıldıktan sonra tezkireyi de göstermiş- tim.”[28] Demektedir. Buna göre; Âkif, tezkereyi daha sonra görmüştür. Öyleyse onun bu kabulünde asıl etkili olan iki konu daha vardır. Birisi, söz meselesi, diğeri de memleketin marşa duyduğu ihtiyaçtır. Bu iki durum, Âkif’in karakteristik özelliklerini vermesi bakı­mından önemli bir ayrıntı olarak görülmelidir.[29]

Erişilgil ise “Âkif, bu mektubu alınca onu iki defa okudu. Kendi kendine «demek ki Ma­arif Vekilince son çare benim yazmam imiş. Ben bir şey yazmazsam memleketi muhtaç olduğu telkin ve tehyic vasıtasından mahrum etmiş oturmuşum; o halde bunu yazmak benim için bir vazifedir» dedi ve Tekke odasına çekilerek İstiklâl Marşı’nı yazıyordu.”[30] Demektedir. Bu ifadeler Çantay’ınkinin aksine Âkif’in tezkireyi marşı yazmadan gördü­ğünü, iki defa okuduğunu ve marşı yazmayı bir vazife telakki edip tekkedeki odasına çekilerek İstiklâl Marşı’nı yazmaya başladığını göstermektedir.[31]

Nerede yazdı?

Kaynakların çoğunda İstiklâl Marşı’nın Taceddin Dergâhı’nda yazıldığı belirtilir. “Üstad Tâceddin Dergâhı’nın odasına kapandı, o günkü heyecanlardan ilham alarak “İstiklâl Marşı”nı yazdı.[32] Bu bilgi elbette doğrudur fakat eksik bir yanı vardır. İşte onu hatıra kitaplarından öğreniyoruz. Buna göre asıl mekân Taceddin Dergâhı’dır. Fakat Âkif, şiiri üzerinde çalışmayı bu mekân dışında da sürdürmüştür.

Bu yerlerden en önemlisi Meclis’tir. Çantay’ın “Meclis müzâkere ile meşgul, Âkif marş yazmakla” diyerek marşın yazıldığı mekanlardan birinin de meclis olduğunu söyler.[33] Ay­rıca zaman zaman uğradığı gazete idarehaneleri ve gittiği diğer yerler de Âkif’in marşla meşgul olduğu mekânlardır. O zamanlar Hakimiyet-i Milliye’nin müdürü olan Nizamed- din Nazif Tepedelenlioğlu, Âkif’in gazetenin yazı odasında marş üzerinde çalıştığını ve ilk dörtlüğünü kendisine okuyarak kanaatini sorduğunu söylemektedir.[34] “Hikmet Bayur da şöyle der:“Bazı akşamları Dış İşleri Bakanlığı’na uğrar beni alır ve birlikte gezerken yazdığı beyitleri okurdu. Aramızda tartışmalar olurdu; ancak okuduklarını çok beğenir- dim.”[35] Diyerek konunun başka bir yönüne ışık tutmaktadır.

Kaç günde ve ne zaman yazdı?

“Marş yazma işinin kaç gün aldığını bilemiyoruz.[36] Fakat kimi kitaplarda zaman bildiren ifadelere de rastlanır. Çantay’ın, hatıralarında “Aradan iki gün geçti, sabahleyin erken üstâd bizim evde, marşı yazmış, bitirmiş.[37]demesi dikkate alınırsa marşın iki gün içinde yazdığı sonucuna ulaşılabilir.

Bu meselede şunu da söyleyebiliriz: Âkif’e mektup 5 Şubatta gönderilmiştir. Âkif, şiirini 17 Şubatta Sebilürreşad’da yayımlamıştır. Buna göre “On gün gibi kısa bir zamanda ya­zılmış görünüyor[38]. Damadı Ömer Rıza Doğrul da “17 Şubat günü İstiklâl Marşı’nı yazdı ve orduya ithaf etti”[39] sözleri de on günde yazdığı fikrini desteklemektedir.

Nasıl Yazdı?

Hikmet Bayur, Âkif’in “yarışmaya katılmak düşüncesi olmasa bile bu konuda bir şey­ler yazmaya başladığı” şeklindeki ifadesi, şiirin yazılma sürecinin kendisine resmi teklif gelmeden önce başladığını göstermektedir:”Âkif, İstiklâl Marşı için açılan müsabakaya katılmak istememişti. Birçok dostu ve ben onun da katılmasında direndik. Belki de bu direnmeler yüzünden başlangıçta yarışmaya katılmak düşüncesiyle olmasa da, bu ko­nuda bir şeyler yazmaya koyuldu[40] Nizameddin Nazif Tepedelenlioğlu’nun şu hatırası da Âkif’in bu marşı yazmakta çok istekli olduğunu göstermektedir: “Bugünkü isyanı en iyi ben ifadelendirmek istiyorum. Bunun için bilmezsin, ne büyük istek var!”[41]

Âkif’in Balkan Savaşı yıllarında yazdığı “Cenk Şarkısı”sından itibaren bu tür şiir dene­meleri yaptığını biliyoruz. İstiklâl Marşı öncesi bunun son örneği ise “Ordunun Duası” şiiridir.[42] Nitekim bu şiir de İstiklâl Marşı gibi bestelenmiş ve cephelere tamim edilmiş­ti. Dolayısıyla o güne kadar milletinin mücadelesini şiirleştiren Âkif’in Milli Mücadeleyi destanlaştıracak bir şiire de zihnen hazır olduğunu kabul etmek gerekir.

Bir diğer husus ise Âkif’in şairlik gücüdür. İşte Âkif, kendisinin ikna edilmesinden sonra dergâha kapanarak şiirini yazmaya koyulmuş ve bütün mesaisini bu işe ayırmıştır. Eşref Edib, bu durumu şöyle belirtir:“Üstad Tâceddin Dergâhı’nın odasına kapandı, o günkü heyecanlardan ilham alarak “İstiklâl Marşı”nı yazdı.”[43]

Âkif’in marşı yazma esnasındaki ruh hali de hatıra kitaplarında yer almaktadır. Buna ör­nek olarak da Eşref Edib’in şu hatırasına bakalım:“Taceddin Dergâhı’nda Marş’ı yazar­ken çok zaman ‘istiğrakla’ kendinden geçerek ulvî bir âleme daldığı, mâverâdan bir ses bekler gibi olduğu demler vardı: Yüzlerce asır Türk milletiyle beraber yaşayacak olan bu marşı ne vakit okusam, Taceddin Dergâhı’nda Üstâd’ın bu şiiri yazarken düşündüğü zamanları hatırlarım: Odanın bir tarafına çekilmiş, elinde ufak bir kâğıt...Tefekküre dal­mış... Ara sıra bir kelime yazıyor... Bazen yazdığını çiziyor... Sonra tekrar yazıyor... Bazen saatlerce düşünüyor... Bazen bir beyit üzerinde günlerce uğraştığı olurdu.[44]

Marşı ilk kimler dinledi?

Bu konuda kızı Cemile’nin İstiklâl Marşı’nın 50. yılı vesilesiyle Hayat Mecmuası’nın 1 Ni­san 1971 tarihli nüshasında anlattığı hatıraya göre “marş yazıldıktan hemen sonra evle­rinde okunmuş... O gün dergâhtan gelen Mehmet Âkif, çocuklarına müsveddeyi vermiş ve kızları heyecandan şiiri okuyamadığı için Süheyla Hanım adlı bir yakınları, İstiklâl Marşı şiirini okumuştur.”[45]

Bu konuda diğer bir hatıra ise Orhan Karaveli’nin annesi Raife Hanım’a aittir. Anlatılanla­ra göre Âkif, Ankara’da Taceddin dergahında değil de Taceddin Veli camiinin imamı Tev- fik Hoca’nın Gazeller sokağındaki evinde (imam lojmanı) kalmakta ve yemeklerini Raife Hanımla kız kardeşi Naime Hanım getirmektedirler. Bir gün Raife Hanım, Âkif’in odasına yemeği vermek için girer. Âkif, ona yeni yazdığı bir şiiri(İstiklal Marşı) okur. Bahsi geçen kişi durumu babasına anlattıktan sonra şöyle der:”İstiklâl Marşı’mızın sözlerini dünyada ilk dinleyenin ben olacağımı nereden bilebilirdim?”[46]

Âkif’in marşı meclise göndermesi

Mehmet Âkif, şiirini bitirince Meclise imzasız olarak göndermiştir. “Âkif’in jüriye verilen manzumesi imzasızdı ama, bütün âza seçtiğimiz eser onundur, diyorlardı. Bu manzu­menin vezninden, kafiyelerinden tutun, mısralara yerleştirdiği kelimelerin manası, sesi, kısacası herşeyi «beni Âkif yazdı» der gibiydi. Doğrusu da aynı eda ile, aynı mâna ile İstiklâl Marşını kim yazabilirdi?[47]

Mithat Cemal de olayın detayları var: “Hüseyin Suat, bana, bunu anlatırken,- imzasız gönderilen marşlardan, dedi, alelusul, üçünü seçtik; fakat Âkif’in şiirini imzası olmadığı halde, tanıdık.[48]

Gazetelerde yayımlanması

Meclisteki görüşmeler sonucunda Milli marş olarak henüz kabul edilmeden önce 17 Şubat’ta önce Sebilürreşad’da 17 Şubat 1337/ 1921 Perşembe sabahı “Kahraman Or­dumuza” ithaf edilen bu muazzam şiir, “Kahraman Ordumuza” ithafıyla yayınladı. Daha sonra Hakimiyeti Milliye’nin 17 Mart ve 14 Nisan 1921. sayısında çıktı. Dört gün sonra 21 Şubat 1921’0de Kastamonu’da Açıksöz gazetesinde, 12 gün sonra ise Konya Öğüt ga­zetesinde yayınlandı.[49] 17 Kasım 1921 de ise A. Rifat Beyin bestesinin notasıyla birlikte Yarın gazetesinde çıktı.[50]

Meclisteki tartışmalar

Marşla ilgili olarak mecliste üç oturum yapılır. 26 Şubat 1337/1921 tarihli ilk oturumda konu tartışılır ve “şiir, encümene gönderilsin, ihtisas komisyonu kurulsun, şiirler basılıp dağıtılsın fikirleri etrafındaki tartışmaların sonunda “Tab ve tevzi edilmesi” karara bağla­nır. Mahir İz’in hatıralarından şunu da öğreniyoruz: ““Maarif Vekaleti’nde teşkil edilen bir komisyonda incelenmiş ve içlerinden altı tanesi seçilerek Meclis Matbaası’nda bastırılıp mebuslara dağıtılmıştı.[51]

1 Mart 1337/1921 tarihli ikinci oturumda tartışmalar yine devam eder. Konu ile ilgili Tanrıöver’in hatıuralarında yer alan bilgiye göre Tanrıöver, gelen şiirler, uygun nitelikte olmadığı için Âkif’e müracaat ettiğini ve onu şiiri yazmaya ikna ettiğini söyleyerek di­ğer altı şiirle beraber incelenmesini ve kararı meclisin vermesini ister. Kendi görüşünü de açıklamaktan çekinmez.” Arkadaşlar reyimi ihsas ediyorum. Beğenmek, takdir etmek hususunda haizi hürriyetim. İntihabımı yapmışım, fakat sizin intihabınız benim intihabı­mı nakzedebilir. Arkadaşlar bu size aittir efendim.” H. Suphi bu sözlerin ardından Âkif’in şiirini okur. Her kıtanın ardından sürekli alkışlar gelir.

Meclisin bu esnadaki coşkusunu E. Edib şöyle anlatır: “Maarif Vekili, bu marşı Büyük Mil­let Meclisi kürsüsünden okuduğu zaman mebusların alkışlarından Meclis’in tavanları sarsılıyordu. Ruhları o kadar heyecan kaplamıştı ki bütün Meclis yekpâre bir kalb hâlin­de dalgalanıyordu. Üstad ise mahcubiyetinden, başını kollarının arasına sokmuş, sıranın üstüne yumulmuştu.”[52]

12 Mart 1337/1921 deki son oturumda meclise sunulan altı takrir arasında. Kastamonu Mebusu Doktor Suad, Ankara mebusu Şemseddin Bursa Mebusu Operatör Emin Bitlis mebusu Yusuf Ziya, Isparta Mebusu İbrahim Kırşehir mebusu Yahya Galib ve H. Basri’nin “Mehmet Âkif Beyin şiirinin tercihan kabulü” teklifi oylanarak büyük çoğunlukla kabul edilir.[53]

Kabulü sırasında Mehmet Âkif

Hatıra kitaplarında marşın kabulü sırasında Âkif’in bulunduğu hali anlatan ifadeler de yer almaktadır. Bu konuda Celal Bayar, “Âkif kendisi de orada idi. Fakat böyle başı öne eğik, sakin sakin dinledi. Gözümün önündedir (,..)”Marş okundu, hepimiz heyecanla kabul ettik. Hatırlarım. O vakit dahi Âkif’in eski halini, o mütevazi halini hiç değiştir­mediği gözümden kaçmamıştır.”[54] Derken Erişilgil de Âkif’in o esnadaki mahcup haline dikkat çeker: “Milletvekillerinden bazıları Âkif’in oturduğu tarafa bakıyordular ama, onu görmek gerçekten güçtü: oturduğu yerde o kadar büzülmüştü.[55]

Âkif, bulunduğu bu ruh haliyle orada daha fazla kalamaz ve dışarı çıkar. Erişilgil buna dair de şunları söylemektedir: “ Meclis’in içindekiler de, dinleyici localarında bulunanlar da hep Âkif’i görmek istiyorlardı. Onun oturduğu sıraya baktılar, kimse onu göremedi. Heyecanından mıydı, yoksa içinden «Ne yaptım sanki» diyerek duyduğu tevazudan mı idi, bilinmez, bir parça önce salondan çıkmıştı. [56]

Yazıldığı günlerde ortam

İstiklâl Marşı’nın yazıldığı günlerde memleketin içinde bulunduğu hal de hatıra kitap­larına yer almaktadır. Bunlardan Nafiz Aytun’un hatıralarında yer alan bilgi şu şekilde­dir: “ Marşın yazıldığı 17 Şubat 1921 tarihinde Türk yurdu, baştanbaşa düşman istilâsına uğramış, taş taş üstünde kalmamış... İstiklâl Savaşı bütün şiddetiyle devam etmektedir. Birinci İnönü Harbi başlayalı bir ay bir hafta olmuş, ikinci İnönü Savaşı da bu tarihten bir buçuk ay sonra sona erecek ve 26 Ağustos 1922’de başlayan Başkumandanlık Meydan Savaşı’na ise daha tam bir buçuk yıl vardı. Fakat Türk milletinin sonsuz harikalar yarata­cağına inanmış olan şair, bu ölüm dirim savaşının en şiddetli ve en kanlı bir devresinde milletinin İstiklâl Marşı’nı yazmaktadır.”[57]

Ödül ne oldu?

Âkif, kabul edilen istiklâl Marsı’na devletçe tahsis edilen 500 lirayı almamıştır.[58] Yalnız bunu ne şekilde olduğu konusundaki bilgilerde kimi farklılıklar görülmektedir.

Mahir İz, Âkif Bey, parayı alıp Sarıkışla hastanesindeki yaralı gazilere hibe etmiştir. [59] derken bu paranın fakirlere dağıtıldığını[60], orduya hibe edildiğini[61] Kızılay’a bırakıldığı- nı.[62] söyleyenler de vardır.

Çantay, kitabının konu ile ilgili bölümünde yer alan bir dipnot bilgisinde verilen bilgi ise bize işin doğrusunu göstermektedir. Çünkü bu bilgi Sebilürreşad’ın bir haberine da­yanmaktadır. “O, ikramiyeyi almadı, yoksul kadınlara ve çocuklara örme işleri öğretmek üzere açılan Dar’ül-Mesaiye tahsis ve ciro etti.”[63]

Dar’ul Mesai’nin “Hilal-i Ahmer (Kızılay) bünyesinde kadın ve çocuklara iş öğreten ve cepheye elbise diken” bir cemiyet olduğu düşünülecek olursa[64] Dar’ül Mesai adını an­madan Kızılay’a verdi şeklindeki bilgileri de doğru kabul etmek gerekecektir.

Safahatına neden koymadı?

Mehmet Âkif, İstiklâl Marşı şiirini, bilindiği gibi “O şiir artık benim değildir. O, milletin ma­lıdır. Benim millete karşı en kıymetli hediyem budur...”[65] diyerek Safahat’ına koymamıştır. Bu durum, hatıra kitaplarında şöyle yer almaktadır: Erişilgil: “İstiklâl Marşı’nı Safahat’ına neden koymuyorsun? Diyenlere”: -O, benim değil ki memleketimindir, diye cevap ve- rirdi.[66]

Kızı Cemile’nin de söyledikleri bunu teyit etmektedir. “Onu kendisine mal etmezdi. ‘Bu marş, benim değil, bana ilhâm eden milletimindir, milletimin sesidir.’ derdi. Hatta sırf bu yüzden şiirlerini topladığı ‘Safahat’ adlı yedi ciltlik esere onu koymamıştır.” [67]

İlk İtirazlar

İstiklâl Marşı, yazıldığı ilk günden itibaren tartışılan bir metin oldu. İlk tartışmalar meclis görüşmeleri esnasında yaşandı. Bunlar ilk bakışta usule ilişkin görünse bile satır ararlın- da muhtevaya da ilişkin oldukları görülür.

Rıza Nur’un itirazları

Bu durum hatıra kitaplarına da yansımıştır. Bu anlamda birer ilki teşkil ettikleri için Rıza Nur ve Kazım Karabekir’in söylediklerine bakalım. Rıza Nur, bilindiği gibi hadisenin ba­şındaki aktörlerden biridir. O, Moskova’ya gidince yerine H. Suphi bakan olmuş, sonraki süreci o yönetmiştir. İşte Nur’un eleştirileri bu noktada olan gelişmelerdir.:”Böyle za­manlarda milletler en güzel milli marşlarını yaparlar. Bir milli marş güfte ve bestesini en iyi yapana beşer yüz lira nakdî mükâfat vereceğimi ilân ettim. Ben orada iken otuz kadar güfte, birkaç beste gelmişti. Ben Rusya’ya gidince Hamdullah. Suphi bunları hiç nazara almayıp, Mehmed Âkif’in bir şiirim mecliste okuyup kabul ettirmiş. Bu yolsuz harekettir. Maatteessüf bizde daima böyledir. Bu tarz ile erbabında gayret kalmaz. Vekâlet yalancı mevkiiye düşer. Düşünülmemiş, ben ise bunları erbabından mürekkep bir komisyona verip onlara seçtirecektim. Âkif’in bu marşının güftesi arûzlu ve hece adedi çok vezin­dedir. Şiir nizamlı şiirdir. Bu sebeple ağır ve pek monotondur Halbuki marşların güfteleri serbest şiir olmak lâzımdır. Güfte de yüksek bir şey değil, beste de.”[68]

Kazım Karabekir’in itirazları

İstiklâl Savaşı’nın ünlü paşası, Doğu Cephesi Komutanı Kâzım Karabekir Paşa da bilindiği gibi İstiklâl Marşı yarışmasına katılmıştır. Ancak Paşa, yarışmaya katılmakla kalmamış; Meclis’in Âkif’in şiirini resmî Marş olarak seçip ilân etmesinden bir buçuk yıl (18 ay) son­ra, zamanın Başbakanı Rauf Orbay’a 26.7.1338 (1922)’de Sarıkamış’tan yazdığı mektup­ta, Âkif’in şiirinin Millî marş olmaya uygun olmadığını belirtip uzun uzun tenkit eder. sonra da, seçimin iptal edilmesini isteyip onun yerine güftesi ve bestesi kendisine ait bir eserin seçilmesini “istirham” eder. Ona göre Âkif’in şiiri problemlidir. Güfte “pek yüksek ve muhterem olmakla birlikte “Millet vicdanından çıkan bir ses olmayıp halka hitabedir. Medeniyet aleyhtarıdır.” [69]

Sonuç

İstiklâl Marşı’nın yazıldığı günlerde Âkif’in yakınında yahut çevresinde bulunan ve konu ile ilgili olarak TBMM’de görev üstlenen ve bütün bu sürece tanık olan kişilerin marşla ilgili olarak hatıra kitaplarında anlattıkları detaylar, bize marşın yazılış süreci hakkında birinci elden bilgiler vermektedir. Bu bilgiler ışığında yaptığımız bu değerlendirmelerle İstiklâl Marşı’nın bütün hikayesini ortaya koymaya çalıştık. Konuyla ilgili olarak bundan sonra yapılacak çalışmalarda bu bilgiler ışığında daha sağlıklı bir malumatın verileceğini düşünüyoruz.

Kaynakça

Ayvazoğlu, Beşir: İstiklâl Marşı, Tarihi ve Manası, İstanbul 1986

Bayar, Celal: Celal Bayar İstiklâl Marşımızın Mecliste Kabulünü Anlatıyor. Türk Edebiyatı, İstanbul Mart 1983

Çağbayır, Yaşar: İstiklâl Marşı’nın Tahlili, Ankara 1998

Çantay, Hasan Basri: Âkifname, İstanbul 2008

Çetin, Mehmet: İstiklâl Marşı ve Mehmet Âkif, Ankara 2003

Çil, Adalet: Açıklamalı İstiklâl Marşı, İstanbul 1991

Doğan, D. Mehmet: İslâm Şairi, İstiklâl Şairi, Ankara 2008

---------------------------- Mehmet Âkif Türkiye’de Modernleşme ve Gençlik Sempozyum Bildirileri, Ankara 2007

---------------------------- Mehmet Âkif Edebi ve Fikri Akımlar Sempozyum Bildirileri, Ankara 2009

Duru, Kâzım Nâmi: Cumhuriyet Devri Hatıralarım, İstanbul 1958

Duymaz, Recep: Milli Mücadelemiz ve İstiklâl Marşı’mız, İstanbul 2009

Edib, Eşref: Mehmed Âkif, Hayatı, Eserleri ve Yetmiş Muharririn Yazıları, İstanbul, 2010

Erişilgil, M. Emin, İslamcı Bir Şairin Romanı, Ankara 1986

Ersoy, Emin: Babam Mehmet Âkif, İstiklâl Harbi Hatıraları, İstanbul 2010

Ersoy, Mehmet Âkif: Safahat, Haz. Ömer Rıza Doğrul: Safahat İstanbul 1981

Goloğlu, Mahmut, Cumhuriyete Doğru, Ankara 1971

Gör, Hamdi Namık, İstiklâl Mucizesi, Ankara 1956

İz, Mahir, Yılların İzi, İstanbul 1975

Karabekir, Kazım: İstiklâl Harbimiz, Ankara 1991

Karaveli, Orhan: Bir Ankara Ailesinin Öyküsü, İstanbul 2002

Kuntay, Mithat Cemal, Mehmet Âkif Ersoy, Hayatı, Seciyesi, Sanatı, Ankara 1990

Kutay Cemal: Türkiye İstiklâl ve Hürriyet Mücadeleleri Tarihi c.4, İstanbul 1961

Nalbandoğlu, Muhiddin: İstiklâl Marşımızın Tarihi, İstanbul 1964

Nur, Rıza: Hayat ve Hatıratım, c.3 İstanbul 1968

Önder, Mehmet: İstiklâl Marşı Belgeleri, Türk Edebiyatı s. 158 İstanbul 1986

Sarıhan, Zeki: Vatan Türküsü, İstiklâl Marşı, Tarihi ve Anlamı, Ankara 2008

Tansel, F. Abdullah, Mehmed Âkif Ersoy, İstanbul 1973

Tevetoğlu Fethi;, Mehmet Âkiften Hatıralar Gazi Eğitim Fak. Dergisi Mehmet Âkif Özel sayısı 1986 c.3 s. 1

Uran Hilmi: Hatıralarım, Ankara 1959

Yund, İstiklâl Marşı Bilgisi, İstanbul 1961

Yücebaş, Hilmi: Bütün Cepheleriyle Mehmet Âkif, İstanbul 1958

Türkiye Yazarlar Birliği'nin vefatının 90. yılında Âkif'i anmak için düzenlediği bilgi şöleninin tebliğlerini içeren kitap, TYB'nin 45., Mehmet Âkif Ersoy Araştırmaları Merkezi'nin 6. kitabı...


[1] Bu türdeki kitaplardan bazıları şunlardır.: Kerim Yund, İstiklâl Marşı Bilgisi(19619, İsa Kocakaplan, İstiklâl Marşımız ve Mehmet Âkif, (2005), Ali Kaytancı, İstiklâl Marşımız ve Milli Ruh(1972), Muhiddin Nalbandoğlu, İstiklâl Marşımızın Tarihi(1964), Beşir Ayva- zoğlu, İstiklâl Marşı, Tarihi ve Manası(1986), Rıdvan Canım/Ethem Çalık, Mehmet Âkif ver İstiklâl Marşı(1995), Yaşar Çağbayır, İstiklâl Marşının Tahlili(1998), Hikmet Sami Türk, İstiklâl Marşı ve Mehmet Âkif(2004), Mustafa Özçelik(Mehmet Âkif ve İstiklâl Marşı(2005)

[2] Bu makalelere örnek olarak şunları analım: Faruk Kadri Timurtaş, İstiklâl Marşı ve Mehmed Âkif, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, sy. 62 İst. 2002,, Ertan Ünal, İstiklâl Marşı­mızın Doğduğu Gün, Popüler tarih dergisi sy. 19, İst. 2002, Emin Işık İstiklâl marşı Üze­rinde Düşünceler, Kubbealtı Akademi, sy.3 İst. 1987, Mehmet Kaplan, İstiklâl Marşı, Milli Kültür sy. 9 Ank.1977, Orhan Okay, İstiklâl Marşı DİA İst. 2001, Hasibe Mazıoğlu, Mehmet Âkif ve İstiklâl Marşı, Milli Eğitim dergisi, sy. 70 Ank. 1986, Ayhan Songar, İstiklâl Marşımızın Pskanalizi, Türk Edebiyatı, Mart 1983 sy. 11

[3] Ayşe Olgun’un Selma Argon’la yaptığı röportaj. Yeni Şafak gazetesi, 3.4.2006, Cemile Doğrul’la İstiklâl Marşı’nın 50. yılı dolayısıyla yapılan röportaj, Hayat Mecmuası 1 Nisan 1971, Yusuf Çağlar, Âkif’in kızı Suat Hanım Anlatıyor, Zaman gazetesi, 28.12.2008

[4] Eşref Edib, Mehmed Âkif, Hayatı, Eserleri ve Yetmiş Muharririn Yazıları s.126

[5] M. Emin Erişilgil, İslamcı Bir Şairin Romanı s.360

[6]       1792’de yazılmış, 1795 ve 1879’da Fransız milli marşı olarak kabul edilmiştir.

[7] Mehmet Çetin, İstiklâl Marşı ve Mehmet Âkif, s.13

[8] Feridun Kandemir, İstiklâl Marşı Nasıl Yapılmıştı? Dün ve Bugün, s.36 13 Temmuz 1956 s.

[9] Mahmut Goloğlu, Cumhuriyete Doğru, s.113

[10] Mehmet Önder , İstiklâl Marşı Hatıraları, Türk Edebiyatı aralık 1986 sayı 158, s.34

[11] Muhiddin Nalbandoğlu, İstiklâl Marşımızın Tarihi Nalbant, s.55

[12] Kazım Nami Duru, Cumhuriyet Devri Hatıralarım, s. 5

[13] F. Abdullah Tansel, Mehmed Âkif Ersoy, s.96

[14] Hasan Basri Çantay, Âkifname, s.81

[15] Eşref Edib, Mehmed Âkif, Hayatı, Eserleri ve Yetmiş Muharririn Yazıları, s.126

[16] Kamil Yeşil, İstiklâl Marşı yazma yarışmasına kaç (büyük) şairimiz katıldı? başlıklı yazısında.” İstiklâl Marşı’nın ya­zıldığı yıllara bir bakalım. Edebiyat ve fikir dünyası birbirinden birikimli, ünlü romancı, öykücü ve şairlerden başka edebî bir ürüne imza atmakla başlayan gazetecileri de saysak ve o dönemde Anadolu’da yaşayan saz ve halk şa­irlerini de ilave etsek gene de 724 kişiye ulaşamıyoruz. Bu yarışmaya bazı şairlerin iki eserle katıldığını varsaysak bile bu rakama ulaşılması gene de zor görünmektedir. O zaman sormadan geçmeyelim: Acaba İstiklâl Marşı Yazma Müsabakası’na gerçekten 724 şair/şiir katılmış mıdır? Doğrusu, bu sorunun açıklığa kavuşması, cevabını bulması gerekir. Yazının tamamı için bkn. Milli Gazete, 22.12. 2005

[17] Muhiddin Nalbandoğlu,: İstiklâl Marşımızın Tarihi, s..59-60). Zeki Saruhan da öyle düşünür: “ “Bu sayıyı kuşkuyla karşılamak gerekir. Aksini düşündürecek bir kanıt da vardır. Rıza Nur, kendisi Ankara’da iken yarışmaya otuz kadar güfte geldiğini yazıyor ki, kendisi Ankara’dan Moskova’ya hareket ettiği 4 Aralık 1920’ye yani katılımı için verilen 23 Aralık tarihinden 19 gün öncesine kadar Ankara’dadır. İlanın gazetelerde yayımlanışının üzerinden bir ay 9 gün geçmiştir. 4 Aralıktan 23 Aralık’a kadar hatta bu tarihten marşın Mehmet Âkif’e ısmarlandığı 5 Şubat 1921 e kadar yeni güftelerin geldiğini varsaysak bile 724 sayısı inandırıcı değildir. M. Emin Erişilgil, İslamcı Bir Şairin Romanı, s. 15

[18] Kandemir, İstiklâl Marşı Nasıl Yapılmıştı? Dün ve Bugün, s.36 13 Temmuz 1956 s. Bu şiirler Çetinin kitabında da var s.14-15

[19] Kandemir, İstiklâl Marşı Nasıl Yapılmıştı? Dün ve Bugün, s.36 13 Temmuz 1956 s. Bu şiirler Çetinin kitabında da var s.14-15

[20] Mahir İz, bu isimleri Meclis Zabıt kâtipliğinde bulunmuş olan İhsan Kaftangil’in hususi koleksiyonunda mevcut matbu nüshadan aynen naklediyorum, demektedir. Mahir İz, Yılların İzi, s. 129

[21] Muhiddin Nalbantoğlu, İstiklal Marşımızın Tarihi, s. 105

[22] Erişilgil, M. Emin, İslamcı Bir Şairin Romanı, s.360

[23] Eşref Edib, Mehmed Âkif, Hayatı, Eserleri ve Yetmiş Muharririn Yazıları s. 127

[24] Mahir İz, Yılların İzi, s.128

[25] Hasan Basri Çantay, Âkifname s. 81

[26] Hasan Basri Çantay, Âkifname s. 82

[27] Hasan Basri Çantay, Âkifname 82-83

[28] Hasan Basri Çantay, Âkifname, s.83

[29] Hasan Basri Çantay, Âkifname s.81-83

[30] M. Emin Erişilgil, İslamcı Bir Şairin Romanı, s.362

[31] Belşir Ayvazoğlu, İstiklâl Marşı, Tarihi ve Manası, s.25

[32] Eşref Edib, Mehmed Âkif, Hayatı, Eserleri ve Yetmiş Muharririn Yazıları s. 129

[33] Hasan Basri Çantay, Âkifname, s.83

[34] Muhi,dddin Nalbantoğlu, İstiklâl Marşımızın Tarihi ,s.82-84

[35] Yaşar Çağbayır, İstiklâl Marşı’nın Tahlili s.243

[36] M. Emin Erişilgil, İslamcı Bir Şairin Romanı.,s 33

[37] Hasan Basri Çantay, Âkifname, s.84

[38] Mehmet Çetin, İstiklâl Marşı ve Mehmet Âkif, s. 20

[39] Mehmet Âkif: Safahat, Haz. Ömer Rıza Doğrul XX

[40] Fethi Tevetoğlu Mehmet Âkif’ten Hatıralar s.1

[41] Muhiddin Nalbantoğlu, İstiklâl Marşımızın Tarihi, s 32-33

[42] Zeki Sarıhan, Vatan Türküsü, İstiklal Marşı, Tarihi ve Anlamı, s. 20

[43]    Eşref Edib, Mehmed Âkif, Hayatı, Eserleri ve Yetmiş Muharririn Yazıları, s. 129

[44] Eşref Edib, Mehmed Âkif, Hayatı, Eserleri ve Yetmiş Muharririn Yazıları, s.124

[45] Yusuf Çağlar, 28 Aralık 2008, Zaman

[46] Orhan Karaveli, Bir Ankara Ailesinin Öyküsü, s. 86-88

Karavelioğlu’nun Taceddin Dergahı’nı imam meşrutası/lojmanı olarak göstermesi, “kendi ailesine paye çıkartmak adına gerçekleri çarpıtma” şeklinde eleştirilere konu olmuştur. Bkn. Nazif Öztürk,Taceddin Dergahı Şeyhi Os­man Vafi Efendi. Mehmet Âkif Edebi ve Fikri Akımlar-Sempozyum Bildirileri, s246 Ankara 2009 Buradaki temel yanlışlık şudur. İstiklâl Marşının yazıldığı yer Taceddin Dergahı değil imam lojmanı olarak gösterilmesidir. Nazif Öztürk,Taceddin Dergahı Şeyhi Osman Vafi Efendi. Mehmet Âkif Edebi ve Fikri Akımlar-Sempozyum Bildirileri, s 204-205 Ankara 2007

[47] Erişilgil, M. Emin, İslamcı Bir Şairin Romanı, s.361

[48] Mithat Cemal Kuntay, Mehmet Âkif Ersoy, Hayatı, Seciyesi, Sanatı, 119

[49] Mehmet Çetin, İstiklâl Marşı ve Mehmet Âkif , s.20

[50] F. Abdullah Tansel, , Mehmed Âkif Ersoy, s. 97

[51] Mahir İz, Yılların İzi, s. 128

[52] Eşref Edib, Mehmed Âkif, Hayatı, Eserleri ve Yetmiş Muharririn Yazıları, s. 129

[53] Hasan Basri Çantay, Âkifname, s. 90-92

[54] Celal Bayar İstiklâl Marşımızın Mecliste Kabulünü Anlatıyor, Türk Edebiyatı, Mart 1983 s. 8

[55]    Erişilgil, M. Emin, İslamcı Bir Şairin Romanı, s.362

[56]    Erişilgil, M. Emin, İslamcı Bir Şairin Romanı, s.363

[57] Adalet Çil: Açıklamalı İstiklâl Marşı, s.30

[58] Erişilgil, M. Emin, İslamcı Bir Şairin Romanı, s.263

[59] Mahir İz, Yılların İzi, s. 129

[60] F. Abdullah Tansel, Mehmed Âkif Ersoy , s.96

[61] Ömer Rıza Doğrul, Safahat s.XX

[62] Ersoy, Emin: Babam Mehmet Âkif, İstiklâl Harbi Hatıraları, s. 70

[63] Hasan Basri Çantay, Âkifname , s.93

[64] Bülent Günal, Vatan şairi unutulmadı, Habertürk, 28.12.2010

[65] Eşref Edib,: Mehmed Âkif, Hayatı, Eserleri ve Yetmiş Muharririn Yazıları, s.135

[66] Erişilgil, M. Emin, İslamcı Bir Şairin Romanı, s.363

[67] YUSUF ÇAĞLAR, 28 Aralık 2008, Zaman Pazar)

[68] Rıza Nur, Hayat ve Hatıratım, c.3, s. 634-635

[69] Kazım Karabekir, İstiklâl Harbimiz, s.1126-1127)

Bu haber toplam 1140 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim