Gündem kendi hızında akarken, bu arada Mehmet Akif’i arada kaybetmemek lazımdır. Aslında Mehmet Akif’in hızlı gündeme ve toplumsallığa da değebilecek örnek yaşamı ve ahlakı belki bu arada tekrar hatırlanabilir.
Mehmet Akif’e karşı içimde bütün yönleriyle izah edemediğim bir yakınlık duyarım. O benim âdeta akrabam gibidir. Hatta daha da somutlaştırarak söyleyecek olursam, onu dedem gibi görürüm. Belki de dedemin bana saatlerce konuşması, hayat dersleri vermesini hatırlar; sakalı, ağırbaşlı tavırları ile onu dedemle aramdaki diyaloğun bir yerine yerleştiririm. Mehmet Akif, elimizde bulunan resimlerine baktığımızda bilgece bir sükuneti, acılara tahammülü, seviyeyi, vakarı gösterir ilk planda. Onun resmine bazan uzun süre baktığım olur. Bu niteliklerini anlamaya ve içselleştirmeye çalışırım.
Şiir yaşamla birlikte gider ve anlaşılır. Fakat bazı şiirler vardır ki, yaşamdan beslenmezler ve ona dair hiçbir şey söylemezler. Çünkü o şiirler, bir yaşanmamışlık edebiyatıdırlar. Fakat Akif’in şiirlerne baktığımız zaman, her mısraının kalpten çıkıp geldiğini, bir hayata tekabül ettiğini ve en önemlisi de bedeli ödenmemiş satırların orada olmadığını rahatlıkla görebilirsiniz. Doğrusu bende onu en fazla etkileyen nokta da burasıdır; hayat ve bedel. Özellikle şimdilerde eksikliğini hissettiğimiz iki anahtar kavram.
Yazının devamı için: http://www.milatgazetesi.com/DEDEM-KIF/50976#.UsEry9JdWSo































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.