İnsanlık sanayi toplumu merhalesine ve bunun sonucu olarak modernite devrine gelip kan bağı olmayanlar bir arada çalışmaya başlayınca, çalışma ortamında, insanın insana tahakkümü başlamıştır. Erken modernite döneminden itibaren ve yoğunluklu olarak sanayi toplumlarında, "birlikte çalışma" şartları, kurumun zirvesi tarafından belirlenmiş ve yukarıdan aşağıya bir yaptırım gücü paylaşımı oluşmuştur. Bu safhada, bireyin çalışma ilişkisini kendisi veya tabiat şartları değil, kurumlar belirlemeye başlamıştır. Modernite döneminde, gerek üretim ve gerekse hizmet alanlarında iş bölümünün daha da artmasıyla, birey, iş hayatında, kurumsal hiyerarşi tarafından kuşatılmış; belirlenen çalışma saatleri içindeki bütün davranış ve hareketleri, kurumlarca belirlenir olmuştur.
Bu belirleme de, kanun, yönetmelik ve yönerge gibi ortak metinlerle sağlanmıştır. Bu tür bir hiyerarşik yapılanmada, her zaman, üsttekinin yasal "yönetme yetkisi", alttakinden daha fazladır. "Meslekî taciz" de denilen "mobbing" işte bu noktada dikey olarak ortaya çıkmaktadır. Yani, "yönetme yetkisi verilen" kişinin, yasanın kendisine verdiği yetkiyi, yönetilenler üzerinde, kişisel hırs ve intikam amaçlı kullanıp astlarını, iş çerçevesinde taciz ederek bıkkınlık ve bezdirmeye sevk eder. Bu "dikey mobbing"dir. Dikey mobbing'den başka, bir de "yatay mobbing" vardır. Yatay mobbing, yasal gücü elinde bulunduran yetkilinin, bu güç etrafında topladığı diğer ortak çalışanları vasıtasıyla gerçekleştirdikleri bezdirme, bıkkınlık ve yıldırmadır ve sonuçta yine hırs ve intikam amacıyla gerçekleştirilir. Sosyal organizasyon yapıları gereği, avcı-toplayıcı ve tarım toplumlarında yaşanmayan "mobbing", bireyin meslekî hayatını organize eden modern toplumlarda, modernitenin ortaya çıkardığı bir "hastalık" veya "suç"tur ve bu suç sadece Borçlar Kanunu'nda var; hâlâ Türk Ceza Kanunu'nda yok!..
23.09.2012 Yeni Akit































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.