Necip Fazıl Kısakürek, yalnızca bir şair ve edebiyatçı değil, aynı zamanda felsefî, metafizik ve tasavvufi meselelere eğilen güçlü bir mütefekkirdir. 1921’de İstanbul Dârülfünun Felsefe Bölümüne yazılan, buradaki eğitimini tamamlayamadan, 1924 yılında yine felsefe eğitimi almak üzere Fransa’ya gönderilen Necip Fazıl, Batı felsefesiyle derinlemesine meşgul olmuş; ancak bu sürecin sonunda felsefeye olan güvenini yitirmiş ve 1934 yılında Seyyid Abdulhakîm Arvasî ile tanışmasıyla tasavvufa yönelmiştir. Onun felsefeye dair düşüncelerini kavramak, aynı zamanda onun dünya görüşünü ve İslam medeniyeti anlayışını da anlamak anlamına gelir.
Felsefe bir arayıştır ve yolda olmaktır, denir. Aramaktan yılmayan, soruların peşinden giden bir zihnin yürüyüşüdür. Ne var ki bu yürüyüş, her zaman bir menzile varmaz. Kimi zaman karanlık dehlizlerde kaybolur insan; kimi zaman da hakikatin gölgesini hakikatin kendisi sanır.
Necip Fazıl, 1978 tarihli bir yazısında felsefeyi şu metaforla açıklar:
“Felsefe deyince gözümün önüne şöyle bir manzara gelir: Feza büyüklüğünde bir çuval. Çuval, yalnız bir tanesi sağlam, gerisi çürük cevizlerle dolu.”
Necip Fazıl, işte bu çarpık yürüyüşe itirazını, “çuval dolusu çürük ceviz” metaforuyla dile getirir. Ona göre felsefe, o çuvaldan sağlam bir cevizi boş yere aramaktır; çünkü doğru, o çuvalda değildir.
Bu metafor, sadece felsefeye değil, hakikat arayışının yöntemsizliğine, temelsizliğine ve sınır tanımazlığına da bir eleştiri gizlidir. Necip Fazıl’ın gözünde hakikat; rastgele, başıboş bir arayışla bulunabilecek bir şey değildir. O, ilahi sistemin bir parçası olan hikmete inanır. Felsefe, sınırsız aklın oyunu; hikmet ise sınırların içinden gelen bir çağrıdır. Ve bu çağrı, ancak teslimiyetle duyulabilir.
Necip Fazıl’ın felsefeye yönelik bu eleştirisi, modern insanın düşünce çıkmazlarını anlamamız açısından büyük önem taşır. Günümüzün entelektüel krizi, her fikrin eşit değer gördüğü ama hiçbirinin kalbe inmeyi başaramadığı bir atmosferde yaşanıyor. Oysa Necip Fazıl’ın felsefeye itirazı akla ve aklın kullanımına değil, “rasyonalist akla” yöneliktir. O, aklı inkâr etmez; fakat aklın mutlak bir değer haline getirilmesine itiraz eder. Bu itirazında yalnız değildir: Gazali gibi büyük bir öncüyü takip eder; tıpkı Gazali’nin filozofları anlamak için onların eserlerini okuması gibi, Necip Fazıl da yirmi beş yıl boyunca “sinemaskop” perdede felsefenin gölgelerini incelemiştir. Ama sonuç yine aynı olmuştur: çürüklük, eksiklik ve nihayetinde inkisar.
Necip Fazıl’ın bu tavrı, modern Batı düşüncesine karşı bir savunma refleksi değil, İslam irfanına yaslanan sahih bir duruştur. Çünkü o, felsefeyi ne sadece bir düşünce faaliyeti ne de bir entelektüel uğraş olarak görür. Felsefe onun için doğruya götürmeyen yolların haritasıdır. Ve bu harita, insanı yalnızlığa mahkûm eder. Oysa tasavvuf, yalnızlığın ortasında bir vuslat kapısıdır. Hikmet, çürük cevizlerin arasında değil, gönlün derinliklerinde aranmalıdır.
Necip Fazıl için tasavvuf, iç dünyanın inşasıdır; nefsin terbiye edilmesi, ruhun yüceltilmesi ve nihayetinde hakikatin kendisiyle bütünleşme hâlidir. Bu yönüyle o, felsefeyi bir araç değil, bir amaç haline getiren modern zihin yapısına karşı çıkar. Demokrasi için demokrasi ne kadar anlamsızsa, felsefe için felsefe de o kadar beyhudedir. Ona göre doğru tektir, yanlışlar ise çoktur. Ve her filozofun bir diğerinin yanlışını bulma çabası, hakikatin değil, çelişkilerin çoğaltılmasıdır.
Necip Fazıl’ın felsefeye yönelik bu yaklaşımı, birçoklarının gözünde anti-entelektüel bir duruş gibi görülebilir. Ancak bu, aslında hakikatin biricikliğine duyulan sadakatin dışavurumudur. Çünkü onun için hakikat, ilk insandan bu yana peygamberler eliyle gelen bir emanettir. Ve bu emanet, ancak hikmetle anlaşılabilir.
Sonuçta Necip Fazıl, bir çuval dolusu çürük cevizin arasından tek bir sağlam cevizi değil, o cevizin ait olduğu ağacı arar: kökü vahiyde, dalları irfanda, meyvesi hikmette olan bir ağacı. Felsefeye değil, hikmete sığınır. Çünkü bilir ki, hakikat bulunmazsa hiçlik başlar. Ve hiçbir filozofun kurduğu sistem, o hiçliği aşındıracak kadar derin değildir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.