• İstanbul 13 °C
  • Ankara 14 °C

Ocaklar sönerken korkmayalım mı?

D. Mehmet DOĞAN

Bir kadın milletvekili TBMM’de şöyle söylemiş: “Kız talebe ne kadar öğrenim görürse görsün, herhangi bir mesleğe girerse girsin, nihayet günün birinde ana olacağını unutmasın.”

Aradım taradım, hangi partiden olursa olsun, mevcut Meclis’te böyle bir söz sarf eden kadın vekil bulamadım.

Kim ve ne zaman, hangi vesileyle söylemişti acaba?

İnkılâp muhafazakârları ve neyi muhafaza edeceğini bilmeyen muhafazakârlar

Türkiye’nin yakın tarihinde muhafazakârlık hoş karşılanmamış, inkılâpçılık, “devrimcilik” övülmüştür. Muhafazakârlık “irtica” ile eş tutulmuştur. Bu yüzden kolay kolay kimse “muhafazakârım” diyememiştir. Zamanla Türkiye’nin taklitçi “inkılâpçı” kadrolarının ve kurumlarının muhafazakârlaştığı da pek fark edilmemiştir. Şu sıralar ülkede en muhafazakâr kesim, atatürkçü olduğunu iddia edenlerdir. Bunlar 90-100 yıl önceyi kutsayan bir devrim muhafazakârlığına kapılmışlardır. Lâfta inkılapçı, esasta muhafazakâr olan bunlardır. Onlar tek parti rejimi muhafazakârlarıdır. Milleti zorla yola getirmek gerektiği fikrini asla terk etmezler, kafalarına uymayan şeyler olursa, istiklâl mahkemelerini yeniden kurmaktan bahsederler, bunlar için darbeden gayri çıkış yolu yoktur.

Sonraki devirlerde muhafazakârlığını ilan eden siyasî akımlara gelince, bunların bir kısmı neyi muhafaza edeceğini bilmez. Ekonomide liberalliği muhafazakârlık olarak görür. Bazı muhafazakârlar dindarlıklarını böyle kamufle ederler, fakat böyle rümuzlu dindarlıktan hayır gelmez.

Şu an Türkiye’yi yöneten parti de muhafazakârlığını ilan etmiştir.

            Kadınlar üzerinde yürütülen modernleşme projesi

Cumhuriyet ideolojisinin kadınlar üzerinden yürüttüğü modernleşme projesi devrinde pek ileriye götürülemedi. 1932’de güzellik kraliçesi seçilen Keriman Hanım’ın ideali iyi bir eş ve anne olmaktı. Onun iyi bir aile kızı olması mühimseniyordu. Dünya güzeli seçildikten sonra, Keriman Hanım’ın yarışma boyunca asla dekolte kıyafet ve mayo giymediği açıklandı. Yarışmaya bugün muhafazakârlara dahi muhafazakâr gelen bir kıyafetle katılmıştı.

Onu dünya güzeli seçen jürinin başkanı da Keriman Hanım’ın kibar, sessizliğini koruyan, dekolte elbise giymeyen, yüzüne pudra sürmeyen, eski İstanbul’un esrarlı zerafetini muhafaza eden, ağır başlı ve cep aynası taşımayan bir genç kız olmasını övdü.

Bu övgülerin şimdi “cumhuriyet kadını” denilen tipolojiye uymadığını anlamak zor değildir. Adeta anlayış ve yaşayış olarak bir Osmanlı kadınından söz edilmektedir. Cumhuriyet modernleşmesinin ise bunun ötesinde bir kadın modeli hedeflediğinden şüphe yoktur.

Aynı yıl Cumhuriyet gazetesi kadınlar arasında bir yüzme yarışması düzenledi. Koskoca İstanbul’dan 20 kişinin katılacağı ilan edilen yarışmaya 11 kadın geldi. Bunların çoğunluğu azınlıklardan ve levanten hanımlardı. Kazanan da zaten bu gruptan bir kadındı. Müslüman hanımlar bu mayolu yarışmadan uzak durmuştu.

            Siyaset üzerinden kadın modernleşmesi

Türkiye’de kadınların siyasete katılması, kadınların hak arama mücadelesi sonucu değil, erkek vekilleri de seçen liderliğin listeye bazı kadınları ekleyerek Avrupa’ya bir gösterişidir. Kendi inkılâp ideallerine en uygun kadınlardan bazılarını Meclis’e dahil etti. İşte bunlardan biri, bir öğretmen hanım, 25 mayıs 1939’da Maarif Vekaleti’nin bütçesi görüşülürken şu esaslı cümleyi sarfetti:

“Kız talebe ne kadar tahsil yaparsa yapsın, herhangi bir mesleğe süluk ederse etsin, nihayet günün birinde ana olacağını unutmasın.”

Konuşmanın devamında kız talebelerin ileride ne olacaklarına dair sorulan sorulara doktor, hâkim, öğretmen gibi cevap verdiklerini, hiçbirinin analık vazifesinden bahsetmediğini, Maarif Vekâleti’nin enstitüler kanalı ile kız öğrencilere bu vazifeyi hatırlatması gerektiğini belirtti.

Peki günümüzde muhafazakâr parti(ler)in kadın vekilleri neler söylüyorlar, neler yapıyorlar? Zamanenin kadın ideolojisinin üstüne çıkarak muhafazakârlıklarını, hadi daha açık söyleyelim, dindarlıklarını konuşturabiliyorlar mı?

Şu sıralar en çok kadın milletvekiline sahip parti iktidar partisi. Mevcut iktidar kadınlara çeşitli bakanlıkları ikram etti. 20 yıl içinde bakan olan bu hanımlarla ilgili hafızamızda kalan başarılı bir örneği hatırlayan var mı?

Hele aile bakanlığı onların tekelinde. Kendilerine yakın kadın dernekleriyle ilişkileri yüksek seviyede. Partilerinin muarızları LBGT davası güden kuruluşlarla da bir sıkıntıları yok.

Bakanlığın adında “aile” geçiyor. Fakat icraatta aileden kadının nasıl ayrıştırılacağı yönünde uygulamalar ağır basıyor.

Hiçbir aile bakanından çocukların yetiştirilmesi konusunda işe yarar bir söz işitmedim. Anası kariyerciliğe kapılmış çocukları nasıl bir gelecek bekliyor veya bu çocuklar geleceğimizi nasıl etkileyecek?

Verdikleri rakamlar kadın istihdamı ve öğretim gören kız çocuklarının sayı artışları ile ilgili. Bunların sayılarının artması iyi de son yıllarda toplumun temelini, aileyi sarsan konularla ilgili ne yapılıp ediliyor? Bu hususta ne yapıldığı hakkında tek satır bilgi yok.

İşte hakikat: Evlenenler azalıyor, yani aile kurmaktan kaçış var. Boşanmalar çoğalıyor, kadın ve erkeğin meşru olarak bir arada bulunması konusunda bir şey yapılamıyor. Gayri meşru ilişkilere meşruiyet tanıyan bir anlayış hızla yayılıyor. İşin ucu gidiyor, Avrupa-ABD merkezli LGBT’ciliğe dayanıyor. “Toplumsal cinsiyet eşitliği”nin gittiği yer erkeği erkeklikten, kadını kadınlıktan uzaklaştırmak. Bu ise aile bakanlığının günümüzde en mühim mücadele sahasıdır.

Ufukta böyle bir mücadelenin emareleri var mı?

Türkiye genç nüfusu ile öğünen bir ülke idi, bu geride kaldı; çünkü artık nüfus artışı durmuş bir ülkeyiz. Avrupa’nın bir asırda aldığı mesafeyi biz çeyrek asırda aldık, onlara yetiştik, hatta geçmeye başladık.

Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak!

İstiklâl Marşı’nın bu ilk mısralarını herkes ezbere bilir. Ocak söndürmek bu sistemin en esaslı işi. Ocak, yani ev, yani aile…

Aile milletin en küçük ve temel birimidir.

Bugün aile kurumu yok olmaya doğru gidiyor, milleti yaşatan ocaklar sönüyor ve biz çöküşü seyretmekten başka bir şey yapamıyoruz!

Şehime Yunus’a rahmetler!

Yukarıda sözünü ettiğimiz konuşmayı İzmir Meb’usu Şehime Yunus Hanım yapmış. İbretlik bir konuşma. Kendisi ile ilgili çok fazla bilgi bulamadık. İstanbul Darülfünunu Fen Şubesi hayatî ilimler bölümü mezunu imiş. Bolu Adapazarı, İzmir Kız Lisesi öğretmenlikleri ve müdirelikleri var, İzmir Halk Evi Başkanlığı yapmış, TBMM’de VI. ve VII. Dönem İzmir milletvekili olarak bulunmuş. Tabiî o zaman CHP’den başka parti yoktu…

"Gerçek Hayat ağustos sayısı"

gercek-hayat-agustos-2022-gercek-hayat-ketebe-dergi-gercek-hayat-dergisi-6283-33-o.jpg

Bu yazı toplam 164 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim