• İstanbul 25 °C
  • Ankara 30 °C

Oruç sizsiniz!

D. Mehmet DOĞAN

8 yıl önce yayınlanmış bir yazımız kendini hatırlattı. Ramazan hatırlama mevsimidir!

Yine ramazan...Hem de geçen yıldan on gün önce. En uzun ve en sıcak günler...

Orucu zorlaştıran bunlar mı?

İslâm dünyasının durumu, sıcak havanın kaç katı yakıcı ve menhus fetret ne kadar uzun... Asıl mesele, sahte cihatçıların fink attığı bir zamanda, nefsiyle savaşan mücahidlerden olmak. Buna rağmen hilâli görmek, ramazanı hissetmek, nefs muhasebesi, murakabesi yapmak. Varlığını böylece bir daha sınamak...

Ramazan kelimesinin arapça “ramda”yla ilişkisi olduğu söylenir. Yazdan güze geçerken yağan ve tozları, kirleri temizleyen, tabiatı cilâlayan yağmur...

Ramazan böylece bizi günahlarımızdan arıtır. Bir beden sekineti ve ruh cilâsı ramazan.

Bir görüş de ramazanın “ramad”dan geldiğine dairdir.

Güneşin şiddetinden taşların yanarcasına kızgınlaşması...Bu taşlar üzerinde yürüyenin ayakları yanar, şiddetli zahmet ve meşakkat çeker. Ramazan zahmet ve meşakkat ayıdır. Bu zahmet ve meşakkat, günahları da yakar yok eder; rahmete yol açar...

Şu sıcak günlerde ramazan bir sabah rüzgârı esintisi. Oruç ibadetlerin en dirilticisi…Hayatî ihtiyaçlardan feragat üzerine kurulmuş bir ibadet.

Ramazan için “rahmet ve bereket ayı” denilir. Bu rahmet ve bereketin kaynağı, Kur’an-ı Kerim’in ramazanda insanlığa bağışlanmaya başlaması olmalıdır. Aslında biz ramazanda oruç tutarak, bilerek bilmeyerek bir kutlama yapıyoruz.

Orucun hissedildiği bir ülkede yaşıyoruz, elhamdülillah. Bu ramazanın hayatımızın bir parçası olduğu anlamına geliyor. En kozmopolit şehirlerimizde bile ramazan kendini hatırlatıyor. Bütün hayatî ayarlar ona göre yapılıyor. Oruçlunun yüzü suyu hürmetine herkes kendine çeki düzen veriyor.

Bakın şehrin sokaklarına...Orada oruçlu insanlar göreceksiniz. Orucun hayat verdiği insanlar... Bu bir aç kalma vak’ası veya iddiası değil. Yani açlık grevi ile benzerliği hiç bir şekilde yok. Diyet veya rejime de teşbih edilemez asla.

Nefsinin arzularını gün boyu geri çevirmek. Allah rızası için meşrû olan şeyleri bilerek terk etmek...Hatta daha ötesi, mesela dilini sakınmak gibi. 

Oruç hayat tarzı değil, hayattır. Hayatı anlamak, açlığı tokluğu bilmek üzerinden sürdürülen bir imtihandır.

33 yıl önceki bugünlere rastlayan ramazanı hatırlamıyoruz...33 sene sonranın aynı aya rastlayan ramazanı idrak edenler bugünleri hatırlayacak mı acaba?

İdeal insan ömrü iki ramazanlık...Daha fazlası çocukluk veya geç çocukluk!

Ramazan edeb ayı, bu yüzden edebiyatın konusu olmaması beklenemezdi. Birçok şairimiz ramazan şerefine ramazaniyeler yazdı.

İşte 15. Asırdan divan şiirinin büyüklerinden Zatî:

Gönderdi Hüda çün bize mihman ramazanı

Hoş tutmağa niyyet edelim biz dahi anı

Ve 20. asırdan Yahya Kemal...Ramazanın hayattan kovulduğu bir devirde, oruçsuz modernlikten oruçlu geleneğin semtine iltica ediyor:

İftardan önce gittim Atik-Valde semtine

Kaç defa geçtiğim bu sokaklar, bugün yine

Sessizdiler. Fakat ramazan maneviyeti

Bir tatlı intizara çevirmiş sükûneti

 

Artık şuara, üdeba ramazanla ilgilenmiyor, edeb ortadan kalkalı edebiyatın ilgi sahası değişti desek mi?

 

29.06.2014 Yeniakit

Bu yazı toplam 95 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim