Düşünce özgürlüğü kadim bir mesele. Bunda şüphe yok.
Bir ülkenin özgürlüklere saygılı olup olmadığını düşünce özgürlüğü konusundaki performansına bakarak ölçebilmek mümkün.
Bu ölçümü yaptığımızda tablonun güzelim memleketimizde pek de iyi olmadığı aşikâr.
1925'ten başlayarak, dönemin yargısı ve güvenlik bürokrasisinin pratikleri yüzünden, neredeyse yüzyıla yakın bir zamandır bu ülkede düşünce özgürlüğünün tanınması için mücadele verdik.
Bugün gelinen noktada, artık düşünce özgürlüğünün tanınmasını değil, sınırlarının aşılıp aşılmadığını ve diğer özgürlüklerle ilişkisini tartışıyoruz. Bir dönem düşünce suçu mimarlığı yapmış zevat, bugün tersini savunsa da bu gerçek değişmiyor.
Demokratik sistem kuramamış ülkelerde, her bir özgürlük tartışması, aynen hukuk tartışmalarında olduğu gibi, sadece bir özgürlük tartışması değil. Bugünün tüm tartışmalarında bunu net olarak görüyoruz.
Örneğin “Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar” gibi ideolojik niteliği tartışmasız olan bir kanun nedeniyle internet sitelerinin yasaklanmasına esaslı bir itiraz gelmiyor. Keza aynı zevatın ilgili kanun hazırlanırken “Anayasanın 174. Maddesi'nde yer alan inkılap kanunlarına” aykırı veya Kürt siyasal muhalefetiyle ilişkili sitelerin yasaklanması istekleri unutulmuş değil.
Kuşkusuz beri cenahın da muhafazakâr değerlere ters düşen TV yayınları ile internet sitelerinin yasaklanması konusundaki kabul edilemez iştahı malum.
İktidarların eleştiriler karşısındaki kadim huzursuzluğu da ayrı bir evrensel vaka...
Bu hafta AK Parti grubunun desteğiyle kabul edilen internet düzenlemeleri 17 Aralık operasyonuyla ilgisiz değil.
Yazının devamı için: http://www.aksam.com.tr/yazarlar/osman-can/internet-mahremiyet-ve-denge-c2/haber-283086































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.