• İstanbul 18 °C
  • Ankara 21 °C

Prof. Dr. Ali Yılmaz: Mehmed Âkif'in Penceresinden Geleceğimize Güvenle Bakabilmek

Prof. Dr. Ali Yılmaz: Mehmed Âkif'in Penceresinden Geleceğimize Güvenle Bakabilmek
Âzim ve kararlılık, hem fert fert insanlar için, hem de toplum için en önemli itici güçtür. Azim ve kararlılık içinde olan insan önüne çıkan bütün engelleri aşmanın yollarını arar ve bulur. Toplumlar da aynı şekildedir.

Azimli, kararlı ve ümitvar insanların oluşturduğu toplumlar, her bakımdan dâimâ önde giderler. Birtakım sıkıntıların içine düşseler de, toplumsal azim ve kararlılıkla o sıkıntıların aşılması işten bile değildir. Topyekun bir inşa hareketi, sıkıntı ister maddî olsun ister manevî olsun, o toplumu mutlaka diğer toplumların önüne geçirir. Gelebilecek sıkıntılar da, azimli ve kararlı bir karşı koyuşla bertaraf edilebilir ve uzaklaştırılabilir. Bunların insanların kendi hayatlarında ve toplumların tarihî geçmişlerinde birçok örnekleri vardır. 

Bunun aksine, ümitsizlik ve karamsarlık içine düşmüş insanlar ve toplumlar da başarısızlığa, çökmeye, yenilmeye, ezilmeye ve hatta bir gün yok olup gitmeye mahkûm olurlar. Böyle kişiler önüne çıkacak hiçbir engeli aşamaz, sıkıntıyı gideremez, kendini geliştiremez, dâimâ başkasının yardımına, desteğine ve yol göstermesine ihtiyaç duyar.

Toplumların başına zaman zaman, maddî ve manevî sıkıntılar gelebilir; ekonomik çöküntü ve geri kalmışlık, siyâsî ve askerî yenilgi geçmişte de günümüzde de, toplumlar üzerinde görülebilen hallerdir. İşte bu durumlarda fertlerin ve toplumların yegâne kurtuluş yolu azimli ve kararlı olunmasıdır. Ümitsizlik, karamsarlık ve moral çöküntüsü ise düzelme ve ilerlemeyi getirmediği gibi, aksine sıkıntıların ve geri gidişin daha da artması sonucunu doğurur.

Dinimiz Ümitsizliği Hoş Karşılamaz 

Ümitsizlik ve karamsarlığı dinimizde hoş karşılamamaktadır. Hz. Peygamber, hayatı boyunca hiç ümitsiz ve karamsar olmamıştır. Özellikle Mekke döneminde, müşriklerin akıl almaz ve normal şartlarda dayanılmaz işkence, eziyet ve topyekun karşı koymaları karşısında hiç ümitsizliğe düşmemiş, karamsar olmamış ve yılmamış; kendisine inananlara da dâimâ bu şekilde olmayı telkîn etmiştir. Bilindiği üzere, hicret yolculuğu esnasında, Sevr mağarasında saklandıkları esnâda, yanında bulunan sâdık dostu Hz. Ebu Bekir (r.a.), bir ara telaşlanmış; işte bu sıkıntılı anda, âyette belirtildiği şekliyle, Hz. Peygamber onu,"... Üzülme, çünkü Allah bizimle beraber.. diyerek tesellî etmiş, ümitsizliğe kapılmasını istememiş ve önlemiştir. 

Kur'ân-ı Kerim'de çeşitli âyetlerde, ümitsizliğe düşmemenin ve Allah'tan ümidi kesmemenin gerektiği çeşitli şekillerde belirtilmektedir. Yûsuf sûresinde Hz. Yûsuf kıssası anlatılırken, oğullarının Hz. Yakub'a/'Allah'a yemin ederiz ki, sen hâlâ Yûsuf'u anıp duruyorsun, sonunda üzüntüden eriyip gideceksin veya helâk olacaksın!'demeleri üzerine, Hz. Yakub'un onlara şöyle dediği belirtilmektedir:

"Ben tasa ve üzüntümü ancak Allah'a arzederim. Ben Allah (tarafından verilen bilgi ile) sizin bilmediklerinizi biliyorum. Ey oğullarım! Yûsuf'u ve kardeşini araştırın. Allah'ın rahmetinden üm it kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden üm idini kesm ezi'2

Görüldüğü gibi Cenab-ı Allah, peygamberi Hz. Yakub'un ağzından kendisinden ümit kesilmemesi gerektiğini, O'ndan ümit kesmenin ancak kâfirlerin işi olduğunu belirtiyor. Başka bir âyette de Hz. İbrahim'in ağzından, Allah'ın rahmetinden ümit kesmenin ancak "sapıkların işi"olduğu ifade edilmektedir.3

Yine diğer bir âyette Cenâb-ı Allah, peygamberimiz vasıtasıyla doğrudan bize ümitsizliğe kapılmamamızı telkin etmektedir:

"(Ey Muhammed) de ki: Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden üm idinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günahları affeder. Çünkü O çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edendir!'* 

Buna rağmen insanoğlu zayıftır ve hemen ümitsizliğe kapılıverir. Kur'ân-ı Kerim’de insanoğlunun bu durumu şu şekilde dile getirilir: 

"insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman ona sevinirler. Eğer kendi işledikleri şeyler sebebiyle başlarına bir kötülük gelirse, birde bakarsın ki, ümitsizliğe düşerler'."'

Milletin Ümitsizliğine Mehm ed Âkif Neşteri 

Bilindiği üzere I. Dünya Harbi sonunda Osmanlı devleti yenik düşmüş, ülkenin dört bir yanı düşmanlar tarafından işgal edilmiş; Anadolu'nun bile büyük bir kısmı düşmanlar tarafından ele geçirilerek Osmanlı tebaası olan milletler adetâ esir hâle düşürülmüş idi. Bu durumda Türk toplumunda büyük bir ümitsizlik ve karamsarlık hâkim olmuş, toplumun büyük çoğunluğunda, son aktardığımız ayette de belirtildiği gibi, büyük bir moral çöküntü meydana gelmişti. Bu, Müslüman bir topluma hiç yakışmayan bir durum idi. Toplumun bu ümitsizlik, karamsarlık ve moral çöküntüden mutlaka kurtarılması gerekiyordu. Milletin bu durumdan kurtarılması gerektiğinin idraki içindeki önderler hemen harekete geçerek, insanları ayağa kaldırdılar ve kaybedilen bütün topraklar olmasa da, Anadolu ve Trakya düşman işgâlinden kurtarıldı. İşte bu toplum önderlerinde biri de, millî şâirimiz Mehmed Âkif Ersoy'dur.

Mehmed Âkif, diğer üstün vasıfları yanında, aynı zamanda büyük bir şâirdir. Aslında Türkçe için zor bir vezin olan aruz veznini, bu özelliğine rağmen çok kolayca kullanabilmiş; konuşmaları hiç zorlanmadan aruz vezni içinde kalarak nazımla aktarabilmiş, olayları insicamını bozmadan nakledebilmiştir. Onun şâirliğinin en önemli yanı da,"sanat için sanat"değil de,"toplum için sanat"anlayışı ile şiiryazmış olmasıdır. O şiirlerinde hep toplumsal meseleleri ele almış, onları dile getirmiş, bu konuda özeleştiri yapmış ve sık sık da çözüm yolları göstermiştir. İşte onun ele aldığı toplumsal konulardan biri de, milletin içine düşmüş olduğu ümitsizlik ve karamsarlık meselesidir. 

Dünya Harbi sonunda insanımız büyük bir ümitsizlik ve karamsarlık içine düşmüştür. 

Yukarıda da belirtimiz gibi, altıyüz yıllık Osmanlı Devleti birçok cephede mağlup olmuş, topraklarının büyük bir kısmı işgâl edilmiş, ordu darmadağın hale gelmiş; içte de asırlarca bir arada ve yan yana yaşadıkları ve dost bildikleri bazı unsurlar düşmanla işbirliği yaparak karşılarına geçmiş, fakirlik ve ekonomik sıkıntı hat safhaya ulaşmış durumda idi. Bu durumda Anadolu insanı nasıl ümitsizlik ve karamsarlığa düşmesin? Önce milleti bu ümitsizlik ve karamsarlıktan kurtarmak gerekirdi. İşte büyük insan Mehmed Âkif diliyle ve kalemiyle bunu başarmaya çalışmıştır. Onun, birçok konuda olduğu gibi bu hususta yazdıkları da bugün bile ibret ve ders alınacak niteliktedir. 

Ümitsizlik ve Kendine Güven 

Mehmed Âkif öncelikle ümitsizlik, karamsarlık ve kendine güvensizliğin ne kadar kötü bir durum olduğunu anlatmaya çalışmış; hatta "Yeis Yok" diye haykıran bir şiir yazmıştır. Onun ümitsizliğin insanı düşürebileceği hâlleri anlattığı mısraları şöyledir: 

Ye'sin sonu yoktur, ona bir kerre düşersen

Hüsrana düşersin, çıkamazsın ebediyyen

Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak...

Alçak bir ölüm varsa, eminim budur ancak.

Dünyâda inanmam, hani görsem de gözümle:

îmânı olan kimse gebermez bu ölümle.

His yok, hareket yok, acı yok... Leş mi kesildin?

Hayret veriyorsun bana. ..Sen böyle değildin.

Kurtulmaya azmin, niye bilmem ki, süreksiz?

Kendin mi senin, yoksa, ümidin mi yüreksiz?

Mehmed Âkif kurtuluşun ancak insanın ve toplumun kendine güvenmesi ile mümkün olduğunu şöyle anlatmıştır:

Bugün, sen kendi kendinden ümîd et ancak imdâdı;

Evet, sen kendi ikdâmınla kaldır git de bidâdı.

Cihân kânûn-ı sa'yin, bak, nasıl bir hisle münkâdı!

Ne yaptın? "leyse li'l-insâni illâ mâ-seâ,/s vardı!

Mehmed Âkif insanlardaki ümitsizlik ve karamsarlık duygusunun daha çocukken onlara aşılandığı kanaatindedir. Bunu şu şekilde belirtir: 

Niye? Zerk etmediler kalbime bir damla ümîd.

Hoca, dünyâda yaşanmaz, yaşamaktan nevmîd.

Daha mektepte çocuktuk, bizi yıldırdı hayât;

Oysa hiç korku nedir bilmeyecektik, heyhâtI

Neslim ürkekmiş, evet, yoktu ki ürkütmeyeni;

"Yürü oğlum!" diye teşcî' edecek yerde beni,

Diktiler karşıma bir kapkara müstakbel ki,

Öyle korkunç olamaz hortlasa devler belki!

Bana dünyâya çıkarken "Batacaksın." dediler...

Çıkmadan batmayı öğren, ne kadar saçma hüner!

Ye'si ezber bilirim, azmi yüzünden tanımam

Okutan böyle okutmuştu; beğendin mi İmâm?’

Mehmed Âkif daha ilk mektepte iken aşılanan ümitsizlik duyguları yerine, gençlere umut ve azim aşılanması gerektiğini de şöyle ifâde etm ektedir:

Bir ışık gösteren olsaydı eğer, tek bir ışık.,

Biz o zulmetleri bin parça edip çıkmıştık,

iki-üç yüz senedir serpemiyor bizde şebâb;

Çünkü bî-çârenin âtisine îmânı harâb.

Hissi yok, fikri bozuk, azmini dersen, meflûc

Hani rûhunaa o haksızlığa isyân o hurûc? 

.............

Ye'si tekfir eden îmânıma olsun ki yemin,

Bize telkin-i ümîd etmediler, yoksa bu dîn,

Yine dünyâlara yaymıştı yeşil gölgesini;

Yine Hakk'ın sesi boğmuştu dalâlin sesini

Bu ümitsizlik telkinlerinin sonucunda ortaya çıkan durumu da şu şekilde özetler: 

Hani Kur'ân'daki ruhun şu heyûlâda izi?

Nasıl İslâm ile birleştiririz kendimizi,

Ye'si tedriç ile zerk etmiş edenler dîne

One mel'ûn aşı, hiç benzemiyor, hiç birine.

Lâkin hani bir nefhası yok sende ümidin!

"Ölmüş" mü dedin? Âh onu öldürmeli miydin?

Onsuzyürürüm dersen, emin ol ki yürünmez.

Yıllarca bakınsan bir ufak lem'a görünmez.

Beyninde uğuldar durur emvâci leyâlin;

Girdaba vurur alnını, koştukça hayâlin!

Hüsrân sarar âfâkını, yırtıp geçemezsin.

Arkanda mı karşında mı sâhil, seçemezsin.'

Tek Kurtuluş Yolu Kendimize Güvenmek 

Bu ümitsizlikten, kararsızlıktan ve içinde bulunulan sıkıntılardan kurtulmanın en önemli yollarından birisi de toplum olarak birlik, beraberlik ve kararlılık içinde olmaktır:

Ey dipdiri meyyit! “iki el bir baş içindir"

Davransana... Eller de senin, baş da şenindir!

Âtiyi karanlık görüvermekle apıştın;

Esbâbı elinden atarak ye'se yapıştın.

Karşında ziyâ yoksa, sağından, ya solundan,

Tek bir ışık olsun buluver... Kalma yolundan.

Âlemde ziyâ kalmasa halk etmelisin halk!

Ey elleri böğründe yatan şaşkın adam kalk!

Herkes gibi dünyâda henüz hakk-ı hayâtın,

Varken, hani herkes gibi azminde sebâtın?

Ye's öyle bir bataktır ki, düşersen boğulursun.

Ümmide sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!

Azmiyle, ümidiyle yaşar hep yaşayanlar;

Me'yûs olanın ruhunu, vicdânını bağlar.

Bir seyyie yoktur sana, ey unsur-ı îmân!

Nevmîd olarak rahmet-i mev'ûd-ı Hudâ'dan,

Hüsrâna rızâ verme... Çalış... Azmi bırakma;

Kendin yanacaksan bile, evlâdını yakma!

..........

Sâhipsiz olan memleketin batması haktır; 

Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır. Feryâdı bırak, kendine gel, çünkü zamân dar... Uğraş ki: Telâfi edecek bunca zarar var. Feryâd ile kurtulması me'mûl ise haykır! Yok yok! Hele azmindeki zincirleri bir kır! “iş bitti... Sebâtın sonu yoktur." deme;yılma! Ey millet-i merhûme, sakın ye'se kapılmak

İnsan kurtuluşu kendinde aramalıdır: 

Ey yolda kalan yolcusu yeldâ-yı hayâtın! Göklerde değil, yerde değil sende necâtın: Ölmüş dediğin rûhu alevlendiriver de, Bir parça açılsın şu muhitindeki perde. "Bir parça açılsın."diyorum, çünkü bunaldın; Nevmîd olarak nûr-ı ezelden donakaldın! Ey Hakk'a taparken şaşıran, kalb-i muvahhid! Birsine emelsiz yaşar ancak, o da, mülhid. Birleşmesi kâbil mi ya tevhîd ile ye'sin 1 Hâşâ! Bunun imkânı yok, elbette bilirsin. Öyleyse neden boynunu bükmüş duruyorsun? Hiç merhametin yok mudur evlâdına olsun?

.............

Âfâkına yüklense de binlerce mehâlik, Batmazdı bu devlet,"Batacaktır."demeyeydik. Batmazdı, hayır batmadı, hem batmayacaktır; Tek sen uluyan ye'si gebert, azmi uyandır. Kâfî ona cân vermeye bir nefha-i îmân; Davransın ümîdin, bu ne haybet, bu ne hirmân? Mâzîdeki hicranları susturmaya başla; Evlâdına sağlam bir emel mâyesi aşla, Allah'a dayan, sa'ye sarıl, hikmete râm o l... Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol. 

"Mehmet Âkif, Türkiye'de Modernleşme ve Gençlik" 70 yıl sonra Mehmet Akif bilgi şöleninde sunulan bildirilerinden oluşan TYB'nin 30. Mehmet Akif Ersoy Araştırmaları Merkezinin 1. kitabı. Mart 2007

Bu haber toplam 470 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim