• İstanbul 23 °C
  • Ankara 27 °C

Prof. Dr. Namık Açıkgöz: Türkçe Şûrası ve Teknolojik İmkânın Kullanılması

Prof. Dr. Namık Açıkgöz: Türkçe Şûrası ve Teknolojik İmkânın Kullanılması

26-27 Kasım 2021 tarihlerinde Ankara’da, Türkiye Yazarlar Birliği’nin düzenleyip Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi, Yunus Emre Enstitüsü ve Türkiye Dil ve Edebiyat Derneğinin gerçekleştirdiği Türkçe Şûrası’nda Türkçe’nin içinde bulunduğu durum tartışıldı.

Şûra’nın temel meselesi, Türkiye Yazarlar Birliği Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan’ın açılış konuşmasında da belirttiği gibi,  Türkçe’nin 80 yıldır düştüğü açmazlar idi. Muhtelif başlıklar altında toplanan konuşmaların hepsinde müşterek nokta dilde yapılan kıyım idi.  Ben konuşmam esnasında “Bir dil için bunca yıldır yanlış harcanan enerjiyi, olumlu çalışmalara aktarsaydık dilimiz açısından çok büyük kazançlarımız olurdu.” diye özetledim.

Şûra’da konuşmalar kendi aralarında ilişkilendirilerek kümelendirilmişler. 14 oturumda gerçekleşen şûrada konuşmalar felsefe dili, edebiyat dili, devlet dili, konuşma dili, dil bilgisi, eğitim-öğretim dili, akademik dil,  din dili, tıp dili, tercüme dili, hukuk dili, medya dili gibi başlıklar altında bir araya getirilmiştir. “Anadolu Mektebi”ne mensup gençlerin konuşmaları, şûraya ayrı bir nitelik katmıştır. Genç beyinlerin, imkân verilirse güzel ve nitelikli işler yapacağının bir timsali olarak bu oturumu bir yere kaydedelim.

Şûrada Türk dili ele alınmasına rağmen, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümleri toplantısına indirgenmemiş olmak isabetli bir karardı. Çünkü dil ve Türkçe konusunda mezkûr bölümler bir araya geldiklerinde daha çok kamuoyunu hiç ilgilendirmeyen teknik konular arasında çırpınıp kalıyorlar ve akademisyenlerin büyük bir kısmı da “Söylediğim önemli değil ama orada olursam iyi olur” düşüncesiyle “mala davara zararı olmayan” ama “faydası da olmayan” konuşmalar yapıyorlar. Dilciler  “falanca ekin tarih boyunca kullanımı”; klasik Türk edebiyatçıları “falancanın divanında kullandığı vezinler”; halk edebiyatı alanında “filanca metinlerde motifler”; yeni edebiyatçılar “falancanın romanlarında anlatı teknikleri” gibi konular gibi sosyal etkisi olmayan, laf aramızda kendi sahalarında da pek etkisi olmayan, konuşmalar yaparlar. Türkçe Şûrası’nda böyle olmadı ve “ek-kök”çü, “özne tümleç yüklem”ci dilciler ile diğer alanlarda havanda su döven konuşmalar yapılmadı. Özellikle sahaların dilleri (din, tıp, hukuk, medya) konusunda konuşmaların yapılması, milletlerarası akademik dil ile Türkçe’nin irtibatlandırılması açısından önemliydi. Tabii ilk konuşmalarda mesele çözülemez; bu konuda adım atılması isabetli olmuştur.

Bendeniz, bütün dillerdeki temek meselenin kelime olmayıp kelimeyi doğuracak olan kavramın fark edilmesi ve bu kavramın fark edilmesi için de eşyaya soru sorma zihniyetinin dinamik tutulması gerektiğini ifade ettim ve kullandığımız bir şeyin adını sorgulamadığımız konusunda örnekler verdim. Mesela kolumuzun dirsek ile omuz arasındaki kısmına “pazu” dediğimizi ama dirsekle bilek arasındaki kısmı ifade edecek bir kelimemizin olmadığını; çünkü kolumuzun o kısmına “Senin adın nedir?”  diye soru sormadığımızı söyledim. Tabii başka dikkat çeken örnekler de vardı.

Şûradaki 3 konuşmadan kısaca söz etmem lazımdır:

Felsefeci Enes Kala, “Kültürü bilgiyle, bilgiyi dille inşa etmek” başlıklı konuşmasında, dilin üretim yönünü ve bunun arkasındaki düşünce ve ihtiyaç durumunu çok güzel tespitlerle sundu.

Ayhan Pala, Türkiye Türkçesi’nden “arılaştırma” cinayetiyle atılan kelimeleri dilimizden atmakla Asya Türk toplluklarıyla aramıza bir de dil engelinin inşa edildiğini çok güzel örneklerle açıkladı.

İskender Pala, Türk dünyası ile dil üzerinden sağlıklı bir iletişim kurmanın yolunun sanat eserleri olduğunu vurguladı. Öyle ya, sanatta birleşen insanlar, diğer alanlarda da çok rahat bir araya gelirlerdi.  Özellikle sinemanın etki gücüne temas eden İskender Pala, Yedinci Sanat’ın etkili bir şekilde kullanılmasının Türk dünyasının ortak hareket etmesinde büyük rolü olacağını söyledi

Aslında uzun uzun Anadolu Mektebi projesine mensup gençlerin konuşmalarından söz etmem lazımdı ama inanın onları burada anlatmak zaittir; internette seyretmenizi tavsiye ederim.

Bu şûranın bir özelliği, internet sistemiyle dünyanın her yerinden kolayca dinlenebilmesi idi.  Daha önceleri de bilinen bu teknik ve mevzii olarak çok az kullanılmış; ancak yaygınlaşmamıştı. Covid-19 salgınının zorlamasıyla kullanımı yaygınlaşan internet üzerinden yayın ile iletişim dünyasında yeni bir alan yaygınlaşmaya başlayınca şûra düzenleyicileri de bu fırsatı çok iyi değerlendirmiş ve konuşmaları anında meraklılarına iletme yolunu seçmişlerdir. Görülen o ki normal hayata dönüldüğü zamanlarda da internet üzerinden yayın devamlılık kazanacağa benzer. İnternet üzerinden yayının gerçekleşmesinin bir faydası da konuşmaların kayıt altına alınması ve gene her zaman ulaşılabilecek şekilde internette bulunmasıdır. Nitekim ben takip edemediğim konuşmaları, internet sitelerinden dinleyerek bilgilendim.

Sonra gerçekleştirilecek şûrada, konu başlıklarının daha da sınırlandırılması ve konuşmacı ve tartışmacı sayısının abartılmadan ve özgün fikirler söyleyebilecekler dışına taşırmadan konuşacakların bir araya getirilmesi faydalı olacaktır. Yarım günlük bir oturumda 3 konuşmacı ve 10 kadar tartışmacının ileri sürülen fikirleri enine-boyuna tartışması ve sonunda akademik ve popüler geçerliği olan bir sonuca ulaşması, şûra fikrinin özüne de uygun olacaktır.

Bu haber toplam 354 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim