Mehmet Güner'in şöyle dediği iddia edilmekte:
-Çamlıca Camiî'nin kubbesi de minaresi de Mescidi Nebi ve Süleymaniye gibi mabedlerden yüksek yapılacak, minareleri altı, belki de daha fazla olacak, projeyi üç ayda toplamaya çalışıyoruz.
Deniyor ki: "O camileri kıymetli yapan, minare sayısı, kubbe yüksekliği vs. değildir. Onları kıymetli yapan mimari hususiyetleridir."
Bu sözler aynen doğrudur. Ama Çamlıca'da camiye ne gerek var? itirazı yanlıştır. Hadise tek başına cami ihtiyacı değil. Vaktiyle ve bugün Boğaz'a köprü, Taksim'e cami yapılmasına karşı çıkanlar, içkisiz lokanta işletilmesine köpürenler şimdi de İstanbul'a bir kere daha mülkiyet mührümüzü vuracak bir eserin inşasına şiddetle muhalefet etmeye başladılar. Mimarlar Odası, mahkemeye gideceğini söylüyor. Mimarlar Odası, o demir direklerin kaldırılması için neden mahkemeye gitmedi?
Bu muhalefet, Mehmet Güner ve onun arkasındaki iradenin sorumluluğunu çoğaltmakta. Çamlıca'ya tarihten kopya betonarme bir cami dikilmemeli. Keza modernlik adına bir ucube de yapılmamalı. Yapılması gereken klasik mimarimizi olanca estetiği içinde devam ettiren bir külliyedir.
Bu da öyle üç ayda, on beş ayda olmaz.
Bir süre evvel Özbekistan'da İmamı Maturidi Hazretlerinin türbesini ziyaret ettik. Muhteşem olmuş. Bir yeni eser olduğu halde bakınca beş asırlık zannedilebilir. O mimari damar, SSCB'ye rağmen Türkistan'da aynen yaşamış. Bu üslub devamlılığı, bizde Cumhuriyet döneminde yaşamadı, aksine her alanda gelenekle bağlar koparıldı. Çamlıca Camiî, klasik mimarimizin dirilmesine başlangıç olmalıdır.
> Şiirlere, şarkılara konu olmuş güzelim tepe, bir demir direk kirliliğine bürünmüş, İstanbul ufku bozulmuştu. Çamlıca'ya tarihten kopya betonarme bir cami dikilmemeli. Keza modernlik adına bir ucube de yapılmamalı...
06.07.2012 Türkiye































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.