• İstanbul 13 °C
  • Ankara 15 °C

Ramazan Sevinci, Bayram Hüznü

D. Mehmet DOĞAN

"Merhaba ya şehri ramazan merhaba"dan ne kadar çabuk

"Elveda ya şehri ramazan elveda

Elfirak ya şehri gufran elvada"ya geldik?

Mübarek ramazan ayı, kuşatıcılığını bütün mehabetiyle gösterdi, inanan inanmayan tüm halk kesimlerini sarıp sarmaladı, fakir fukaraya nefes aldırdı, inananlara mükellefiyetin hazzını tattırdı, her şeye rağmen bir ve beraber olduğumuzu hatırlattı ve elhamdülillah bizi şadlık ile bayrama ulaştırdı.

Lâfı güzafın âlemi yok… Bu ülkede hiçbir kanun emri veya zaptiye baskısı ile yapılan faaliyet, hiçbir bayram veya şenlik "kendiliğindenlik"ten başka vasfı olmayan ramazanla ve onun mütemmimi bayramla yarışamıyor; yarışması da mümkün değil.

Kuşatıcılık zorda değil, gönülde. Gönüllerin kanununu hiçbir kalem yazmadı, yazamaz.

Birileri "eğerçi gönüllü, eğer gönülsüz" toplumu bir yola sokmak, milleti bir kalıpta dondurmak isterken, bunun için haldır haldır anayasalar, kanunlar, tüzükler, yönetmelikler, yönergeler kaleme alıp metinlerini kalın ciltler halinde önümüze koyarken, dinî hayat kendiliğinden, kendiliğinden olmanın ötesinde bütün karşıt faaliyetlere, menfi tavırlara rağmen toplumu sarıp sarmalıyor. Sürekli iyileştiriyor, sağaltıyor, onarıyor; asla yıkmıyor, kırıp dökmüyor. Kul olan herkese hiçbir vatandaşlık hakkının sağlamadığı imtiyazları sağlıyor.

Ramazan öyle bir kamu alanı meydana getiriyor ki, istisna tanımadan bütün halkı, “herkes” manasıyla kamuyu kapsıyor. Dindarı kapsıyor, dindar olmayanı dışlamıyor, farklı dinlerdekini rahatsız etmiyor, hatta dinsizi de dışarıda bırakmıyor. Ramazanda Müslümanlar mükellefiyetlerini yerine getirirken, sonsuz bir hoşgörü ile toplumun diğer kesimlerine ulaşıyorlar. Damarlara tekrar kan yürüyor. Herkes elinin erdiği, gücünün yettiği kadar, karınca kararınca topluma bir şeyler veriyor. Alan aldığının baskısını hissetmiyor, veren verdiğinin hesabını istemiyor.

İşte gerçek kamu alanı bu. İşte gerçek toplumsal uzlaşma ve birliktelik bu. Hot zot olmadan, polis jandarma karışmadan ışık hızı ile olup biten iç içe geçmiş bir beraberlikler yumağı. Yumak öylesine sarılıyor ki, çekirdekten ipin son dolanışına kadar bütün toplumu sarıp bütünlüyor. Bu ülkeyi din dışı (laik) ilkelerle yönetmek iddiasında olanların yatıp kalkıp "iyi ki bu halk müslüman! İyi ki inananlar var!" diye dua etmesi lazım.

Ve nihayet bayram…

Bayramî imdi, Bayramî imdi/

Bayram ederler yar ile şimdi

Hamd ü senâlar hamd ü senâlar

Yar ile bayram kıldı bu gönlüm!

Gönüller bayrama ulaşıyor. En çok sevinç ramazanda hissediliyor, ençok hüzün bayramda yaşanıyor.

Bu nasıl iş? Bu türkü niye böyle inliyor?

Bayramlar bayram olsa

Anam anam garibim!

Bayram garipliği, ferdi garipliğin ötesinde milletçe garipliğimizi de önümüze döküyor. Yeryüzünde bayram namazından çıkan milyarlar, her yerde bayram neşvesinin içine karışmış garipliğini, hüznünü derinden hissediyor.

Filistin'i hissediyor, Bosna'yı hissediyor, Uygur'u hissediyor, Afganistan'ı hissediyor. Iraklı çocuğu hissediyor, Mısırlı genci hissediyor, Suriye'li kadını hissediyor.

Şair Nedim,

Gel benim kaşı hilâlim bize bir ıyd edelim…

“Hilâl kaşlım, bize gel bayram edelim” diyor. Kaşlarımızın şekli bozuldu, bayramlarımızın tadı kaçtı!  

Bayramlarımız buruk…Derdimiz dağlar gibi, hüznümüz bayram tanımıyor. Bir taraftan dünyanın ahvali, coğrafyamızda bitmek tükenmek bilmeyen kirli savaşlar, yüzlerce yıllık yurtlarından sökülen insanlar, Müslümanlar…

İçeride karşılıklı veya karşılıksız kardeşlik ve hatta vatandaşlık hukukunu hiçe sayan ithamlar, küfürler, saldırılar... Aynı ülkede yaşamanın gerektirdiği asgarî nezaketin dahi zaman zaman yok sayıldığı bir zamandayız.

Ezcümle: Bayram geldi fakat onu karşılamaya hiç de hazır değiliz.

Hani derler ya, “bayram barışma, kucaklaşma, küslükleri geride bırakma günüdür…”

Kucaklarımız sırf kendimiz gibi olanlara açık. Böyle giderse, kendimizden başka kucaklayacak kimse bulamayacağız!

Zulüm makinalarının, zorbalık silindirlerinin sürekli çalıştığı, İslâm dünyasının üzerinden buldozerlerin geçtiği bir dünyada Müslüman halkların ensesinde pişirilen bozaların külliyen adaletsiz bir dünya sistemini yaşatamaya devam ettiğini herkes biliyor. Bunu biliyor ve bir gün zincirin bir noktadan kırılmasını bekliyor.

İşte o zaman bayramlar bayram olacak! Zorbanın bütün dünyayı ahtapotçasına sarmış olan elleri, ayakları, kolları, dalları, damarları, kılcalları bütün gücünü yitirecek…

O bayrama ulaşmak için her ay ramazan olsa, her gün oruçlu olsak razıyız!

 

Bu yazı toplam 113 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim