Edebiyatımızın önemli kalemlerinden biri olan Refik Halid Karay, 1888 yılında Beylerbeyi’nde dünyaya geldi. Eğitim hayatını Galatasaray Sultanisi ve Mekteb-i Hukuk’ta tamamladı. Mezun olduktan sonra Maliye Nezareti Devair-i Merkez Kalemi’nde kâtip olarak çalışmaya başladı. Yazdığı hiciv yazılarıyla dikkat çeken Karay, Fecri Âti topluluğunun kurucularından biridir.
Fecr-i Âti topluluğu
Fecr sözcüğü “Şafak vakti, güneş doğmadan önceki vakit”, Âti ise “Gelecek” anlamına gelir. “Fecr-i Âti” ise “Geleceğin şafağı, yarının geleceği” anlamına denk düşer.
Bu grup Ahmet Haşim, Refik Halid Karay, Celal Sahir Erozan, Emin Bülent Serdaroğlu, Mehmet Fuat, Tahsin Nahit Erozan, Faik Ali Ozansoy, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Fazıl Ahmet Aykaç, Müfit Ratip, Şahabettin Süleyman gibi isimlerden oluşmuştur.
Fecr-i Âti edebiyatımızda ilk edebi bildiriyi yayımlayan topluluk olarak şöhret bulmuştur. Servet-i Fünûn edebiyatına tepki olarak ortaya çıkmalarına rağmen şiirlerde onların edebi özelliklerini devam ettirirler. Topluluk aynı zamanda “Edebiyat-ı Cedide” ile milli edebiyat ekolü arasında bir köprü görevi görmüştür.
Memleket Hikâyeleri
Refik Halid Karay’ın 18 hikâyeden oluşan bu kitabı, Anadolu’daki yaşamı konu alır. Dönemin sosyal yaşamını ve insanların psikolojilerini okuyucularına aktarır. Karay, hikâyelerinde insanların birbirine yardım etmeleri ve korumaları gerektiğini vurgular:
“Artık âdet etmişlerdi, işi en evvel biten öbürünün kalemine uğrar, sonra odacı ile tüccar Şakir Efendi’ye haber gönderirler, hep birleşip konuşa konuşa Rum mahallesinde yerli ahalinin Yalı dedikleri aşağı çarşıya, Balıkpazarı’na inerlerdi. Kasabanın her tarafından gelen elleri sepetli, sırtları zembilli, karnı acıkmış, aceleci bir halk, önüne gelen tezgâha eğilerek rasgeldiği balığa kavrayıp koklayarak her dükkâncıdan fiyat sorarak uzun uzun, zevkli zevkli dolaşırken balık kızartan bakkalların mangalları etrafa iştah verici duman yayardı. Sabahtan beri iyice karnı doyurmaya vakit bulamadan çalışan üç arkadaşta sokağın havası, unutulmaz bir iştiha bastırılmaz bir açlık adeta midelerine ezaya yakın bir derin eziklik veriyordu.”
Bu kitabı Ziya Gökalp ve Ömer Seyfettin tarafından çok beğenilir. Öyle ki Ziya Gökalp ile Ömer Seyfettin, Refik Halid Karay’ı “İstanbul Türkçesini en iyi kullanan yazar” olarak seçerler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.