İsmet Özel imzalı "Şairin Devriye Nöbeti" serisinin 11. kitabı "Muvazzaf" geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Şairin 1977'den 2003 yılına kadar 30 yıl süreyle yazdığı köşe yazılarından oluşan seri, 12. kitapla son bulacak
2009 yılında Şule Yayınları tarafından 12 kitaplık bir seri olarak planlanıp yayına başlayan "Şairin Devriye Nöbeti" 11. kitabıyla okurlarının karşısında. Şair ve düşünür İsmet Özel'in farklı zamanlarda, çeşitli yayın organlarında yayınlanan makalelerinden oluşan serinin diğer kitapları Tok Kurda Puslu Hava, Bileşenleriyle Basit, Neredeyizm, Ebruli Külah, Evet mi, Hayır mı?, Allah'ın Emri Zaid/ Plus Peygamberin Kavli, Evlenseydik Boşanacaktık, Hayatın Manası Versus Bir Manalı Hayat, Karz-ı Hasen ve Siper Beden başlıkları altında iki yıllık bir süreç içinde yayınlanmıştı. 1977 yılından itibaren günlük yazılar yazmaya başlayan yazar, 2003'ün Ağustos ayında bu yazılarına son verdi. O zamandan bugüne köşe yazısı yazmayan Özel'in külliyatı, takipçisi okurun ilgiyle okuduğu bir seri oldu. Yazarın 30 yıllık fikri birikimini ihtiva eden serinin 11. kitabı "Muzazzaf", 2000 ve 2003 yılları arasında Yeni Şafak Gazetesi ve Milli Gazete'de yayınlanan yazılarından oluşuyor.
MESELE İNŞA PROBLEMİ DEĞİL ARTIK
İslamcılık, Türklük, demokrasi, küreselleşme, kulluk, ahlak, rıza, "Muvazzaf" isimli yeni kitabın anahtar kavramları. Yayınlandığı dönemde büyük yankı uyandırmış olan bu yazıların çoğunun güncelliğini koruduğunu söylemek de yanlış olmaz. Yazarın siyasi tutumlardaki değişiklik ve bunun sosyal alandaki görünürlüğüne dair tespiti önemli: "Artık Türkiye'de 70'li yılların kesin ve keskin siyasi kompartımanlarından bahsetmek mümkün değil. Giderek siyasi tutumlar, mutlak manada birer politik söylem olmaktan uzaklaşıyor; onun yerini siyasete sosyal seğirdimin kattığı söylem alıyor. Laikler ve İslamcılar olarak belirgin bir bölünmeye uğramadık; ama hiçbirimizin gözünden kaba ve sınırları muğlak bir ayrım içinde bulunduğumuz kaçmıyor. Bir yanda laik bir politikanın bayraktarlığını yapmaya hiç hevesli olmadığı halde sadece laik politikaya destek verebilecek toplum kesimi yer alıyor; beri yanda İslamcı bir politikaya ihtiyaç olmadığına inandığı halde sadece İslamcıların politikalarına destek verebilecek ve/ veya sadece İslamcılardan nemalanabilen toplum kesimi var. İki taraf için de mesele Türkiye'nin yeniden inşası olmaktan çıktı. Sadece restorasyondaki yöntem, büyük ölçüde zevk farkları onları birbirinden ayırıyor. (7 Ocak 2000 Yeni Şafak)"
TÜRKLERİ TÜRKİYE MEYDANA GETİRDİ
Özel'in tespitlerinde Türkiye'nin yaşadığı siyasi dönüşümü, bu dönüşüm içinde önemli rol oynayan aktör ve grupların etkilerini net biçimde görmek mümkün. Ve tabii yazarın son dönem söylemleri arasında en çok üzerinde durulması gereken Türklük meselesi kitapta da yoğunluklu olarak işleniyor: "Türkiye Dar-ül İslam olmaklığı sebebiyle gerek Arnavutları, Boşnakları, Makedonları, Dağıstanlıları, Gürcüleri ve gerekse Arapları ve Kürtleri Türkiyelilik içine almış, onları Türk kılmıştır. Yanlış anlaşılmasın! Ne Türkiye bir milliyetler haritasıdır ne de Türklük bir melezlik. İşin asıl şu ki Türkiye'yi Türkler, Türkleri Türkiye meydana getirmiştir. Hangisi hangisine takaddüm eder? Tarihten Türkleri ve Türkiye'yi silmek istiyorsanız ilk soracağınız soru bu olacaktır. Ancak Türkiye yaşadıkça Türklüğün bir anlam taşıyacağını, Türk kimliğinden habersiz kalındıkça da artık Türkiye'den bahsedilemeyeceğini fark edenler bilirler ki ikisi arasında öncelik sonralık, usul füru ilişkisi yoktur. Acaba ne olmuş, nasıl olmuştur Türk ve Türkiye birbirinden tefrik edilemez hale gelmiştir. Esaretle malûl zihinler bu soruya modernleşme ile bağlantılı bir cevap yakıştıracaktır. Özgür zihinlerden sadır olan cevap Müslümanlıktan ibarettir. (11 Nisan 2000 Yeni Şafak)"
Haber: Hale Kaplan Öz ( Zaman ) 24.06.2011































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.