• İstanbul 19 °C
  • Ankara 26 °C

Şakir Kurtulmuş: Rasim Özdenören ve çok seslilik

Şakir Kurtulmuş: Rasim Özdenören ve çok seslilik
Rasim Özdenören deyince benim aklıma ilk gelen şey güler yüz oluyor. Gülümsemenin yakıştığı, gülümseyen yüzüyle hafızalarda hatırlanan ender insanlar vardır.

 Rasim Özdenören de bu ender insanlardan biridir bana göre. Sonra sade bir dil, ustaca bir anlatım ve öyküler…Ve tabi düşünce kaynaklı denemeler…

İçinde bulunduğumuz toplum insanı çürütüyor gitgide. Ve insan kendinden uzaklaşıyor. İnsana yeniden kimliğini hatırlatan, yaşamı üzerinde düşünmesini isteyen yazarların çabalarının bu anlamda ne kadar katkı sağladığı da öteden beri bilinmektedir. Derdi olan insanladır, bu yazarların işi. Onlar hem kendilerini hem de okuyucularını bu çerçevede değerlendirip böyle görmek istedikleri için kitaplarında daima yaralı bir insanı, derdiyle yaralı olan birisini bulup öne çıkarıp, onun üzerinden konuşuyorlar. Bu yazarların gözünde derdi olan insan değerlidir, ileriye dönük iyi şeyler yapabileceği şeklinde umut taşırlar. Rasim Özdenören’i de bu tavır ve tarzı ile öne çıkan bir yazar olarak gösterebiliriz.

Bir yazarın inancı, dünya görüşü, hayatı ve içinde bulunduğu yaşamı algılaması hangi düzeyde eserine yansır? Bu önemlidir. Elbette her yazarın bir dünya görüşü vardır, bu da çok doğaldır. Ancak eserlerine hangi düzeyde yansıyor bu dünya görüşü, burası da önemli. Yazar eseri ortaya koyarken dünya görüşünden yola çıkarak bir öngörü ya da ideolojiyi mi peşinen getirip koyuyor, öne çıkarıyor, yoksa çok ustalıkla bunu eserin içinde şahısların üzerinde gezdirerek mi taşıyor? Evrensel bir dünya görüşüne bağlı olan yazarlar, bu ilkeyi benimsemişlerse, dayatılan bir ideolojik görüşü değil; ahlâki bir tutumla, kimlik ve öz varlığı ile benimsedikleri görüşleri ortaya koyacaklardır. Bu görüşler, yazarın eserine doğal olarak girecek, yansıyacaktır. Eser; bu anlamda yazarın dünya görüşünü de, günlük yaşantısını ve maddeye, eşyaya bakışını da ortaya koyacaktır. Evrensel bakış açılarına sahip olan yazarlar büyük eserler ortaya koyabilmişlerdir. Rasim Özdenören bu anlamda evrensel bakış açısına sahip olan yazarlarımızla birlikte yerli edebiyatımızın beliren çizgileri içerisinde yeni, farklı bir ses tonu ve çok sesliliği ile iz bırakmıştır. Rasim Özdenören’in de içinde olduğu yazarların bu farklı ve yeni ses tonu ile ortaya koyduğu eserler, taşıdıkları evrensel bakış ve ahlaki tutumun en güzel örnekleri ile donatılmış olarak ortaya çıktılar. Kalıcı olan, uzun soluklu olan ses, bu özellikleri ile yeni kuşaklar için oldukça önemli olan edebiyatımıza dair, özgün nitelikte eserler ortaya koyabilmiştir. Sanatı, edebiyatı evrensel boyutuyla bu eserlere taşıyabilmişlerdir.

Rasim Özdenören’i, yarım yüz yıl öncesinden bugünlere üç önemli eser ve özgün bir ırmak gibi akan hikâye kanalı taşıdı diyebiliriz. Hikâyeleri ayrı bir kanaldan yol aldı ve ‘Çarpılmışlar’ ile ‘Çok Sesli Bir Ölüm’ üzerinden daha onlarca hikâye kitabına ulaştı. Hakeza denemeleri ‘Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler’ ve ‘Müslümanca Yaşamak’ temelleri üzerine kuruldu ve üç geniş koldan ilerleyerek bugünlere geldi. ‘Gül Yetiştiren Adam’ romanı edebiyatımızda romanı yeniden düşünüp önümüze koymamızı sağladı.

Yukarıda bahsettiğimiz evrensel dünya görüşüne sahip olan Rasim Özdenören’in edebiyata yaklaşımı da bu dünya görüşü bağlamındadır. Sanatçı; dünyaya, evrene nasıl bakıyorsa onun parçalarına da aynı şekilde bakacaktır. Özdenören’in edebiyat anlayışı da evrensel dünya görüşünün bir yansıması olarak var olacaktır. Bu görüşü, ‘Ruhun Malzemeleri’ kitabında, “Edebiyat; o uygarlığın eşyayı, olayları, insanı, kısacası tüm varlık alemini, o uygarlığın tüm duyarlıklarıyla ifade etme sanatıdır’,  şeklinde ifade eder.     

Türk öyküsünün önde gelen ustalarından birisi olarak, düşünce yazıları ile de ortaya koyduğu denemelerde de bu ustalığı çok rahatlıkla kullanagelmiştir. Hikâyeciliği gibi denemeleri ile de edebiyatımızın öncülerinden, usta bir deneme yazarı olarak entelektüel bilinçle düşüncelerini ifade eden bir düşünür olarak iz bırakmıştır.

‘Gül Yetiştiren Adam’dan söz ederken, romanı getirip önümüze koydu, demiştim. Öteden beri öyküyle arası pek iyi olmayan okuyucunun bu ürkekliğini yazdığı hikâyelerle giderip iyileştirmiş, ‘Gül Yetiştiren Adam’la yine romanla arası pek iyi olmayan okuyucunun arasını düzelttiği gibi ufukların genişlemesine de imkân sağlamıştır.

Romanlarda kahramanlar aracılığı ile tanımadığımız, görmediğimiz bir çevrenin insanları tanıtılır, anlatılır. Onların iç dünyalarını olsun, dış dünyalarını olsun yakından görebiliriz. O kahramanların görüşlerini, sahip olduğu değerleri öğrenebiliriz. Bunun yanında romanın bize kazandırdığı bir başka şey de bizim göremediğimiz gerçeklerin bize anlatılmasıdır. Bizim göremediğimiz eşyanın, dünyanın ardında gizli olan gerçekleri pekâlâ bir romancı görüp anlatabilir. Herhangi bir insanı diğerlerinden ayıran özellikleri ancak bir sanatçı görüp eserinde gösterebilir, anlatabilir. Rasim Özdenören bu özelliği ‘Ruhun Malzemeleri’ kitabında şöyle ifade eder: ‘Onun (romancının) yaptığı şey, bizim göremediğimizi görmek, bulamadığımızı bulmak olmuştur. Bize anlattığı şeyler eşyada zaten gizli olarak bulunmaktadır. Romancı, kişinin ve toplumun bilinen özelliklerini sergilemesi yanında, onların gizli kalmış özelliklerini ve imkânlarını da keşfeder. Bize yabancı gelmeyen bir dünya içinde, roman dünyası içinde onu bize ulaştırır.’

 

Bu haber toplam 254 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim