Malum bedduayı sağda solda konuşanlar, eleştirenler, kafa bulanlar, muaheze edenler gırla gidiyor.
Bediüzzaman Said Nursî'nin birinci kuşaktan tanınmış talebelerinin de söz konusu bedduayı (en hafif ifadeyle) çok yakışıksız bulduklarını medyadan okuduk.
Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır da son hak din olan İslam'da bedduaya yer olmadığını dile getirdi.
Malum medyada bunun beddua değil, mülâane ve mübâhele olduğu dile getirildi ama hiç kusura bakmasınlar, kimsecikler bunu temellük etmedi.
O kadar ki...
Din adamlarından kanaat önderlerine, yazarçizerlerden sokaktaki sade vatandaşa kadar herkes bunu 'beddua' olarak değerlendirdi.
Vakit gazetesinden Hasan Karakaya da geçen gün fakire bu konuda bir hayli sert sitemde bulundu.
Dedi ki: 'Şu hâle bakın; tüm Türkiye, 'Beddua'ya Lânet' ediyor ama Salih Tuna, bu bedduayı, hâlâ 'dua'ya 'tevil' etme gayretinde!..'
Yazının devamı için: http://yenisafak.com.tr/yazarlar/SalihTuna/bir-bedduanin-anatomisi/45743































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.