O döneme damgasını vuran “cumhuriyet mitingleri” hafızalardaki tazeliğini korumaktadır. Mitingler birçok şehirde düzenlenmiş olmakla birlikte İzmir’de toplanan kalabalık, CHP tabanında sürükleyici bir siyasî atmosferin varlığını işaret ediyordu. Dönemin koşullarını göz önünde bulundurduğumuzda kitlelerin coşkusunun, siyasî olayları yönlendirebilecek bir seviyeye ulaştığını düşünebilirdik. Bu coşkunun, muhakkak, siyasî sonuçları olmalıydı ve bu da parti aklını temsil eden kadroların üretkenliğine bağlıydı.
CHP’nin siyasî aklına yönelik bir değerlendirme yapacak değilim fakat o dönemde yakaladıkları siyasî heyecanı boşa harcadıklarını söyleyebilirim. Dönem, Türkiye’nin genelini kucaklayan sonuçlar çıkarmaya müsaitti. Fakat onların böyle bir niyeti yoktu. Zaten yakaladıkları siyasî heyecan da Türkiye’nin tamamını kucaklayıcı bir fikirden doğmuyordu. Tam aksine yeni cumhurbaşkanının eski alışkanlıkları devam ettirecek bir kimliğe sahip olmasını istedikleri için meydanlara dökülmüşlerdi.
Kısa bir zaman sonra AK Parti meydanlara inmiş, İzmir’in sokaklarında ve meydanlarında bambaşka bir hava oluşmuştu. Sayın Erdoğan, Gündoğdu Meydanı’na çıktığında o zaman da İzmirlilere seslendiğinin farkındaydı. Erdoğan, meydandaki kalabalığı görünce sevincini gizleyemedi. Hâlbuki Philip Mansel’in “Levant Akdeniz’de İhtişam ve Felaketler” adlı kitabında dile getirilen ikilik tam da böyle bir durumu işaret ediyordu. İzmir, bir taraftan kozmopolit eğilimleri bünyesinde barındırırken diğer taraftan millî hislerin en güçlü temsilcilerini de bağrından çıkarır. Bu şehrin kimliği böyle bir ikiliğin üzerinde oluşmuştur.
Devamı: https://www.yenisafak.com/yazarlar/selcuk-turkyilmaz/gundogdu-meydanina-yansiyan-hangi-izmir-4527056
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.