• İstanbul 16 °C
  • Ankara 12 °C
  • İzmir 16 °C
  • Konya 10 °C
  • Sakarya 14 °C
  • Şanlıurfa 20 °C
  • Trabzon 16 °C
  • Gaziantep 18 °C
  • Bolu 12 °C
  • Bursa 16 °C

Sema Karabıyık'tan: Yerli diziler ve ekme teorisi

Sema Karabıyık'tan: Yerli diziler ve ekme teorisi
Yapılan araştırmalarda, televizyonun kişileri uzun dönemde etkilediği; davranış değil tutum değişikliğine sebep olduğu, fakat bu küçük dolaylı etkilerin üst üste birikerek anlam kazandığı belirlenmesine rağmen, hemen her tartışmada etkisinin dolaylı olmas

Günlük yaşamın gerçeklerini tanımlamada TV hiç bu kadar egemen bir konuma yükselmemişti.

Sinema yönlendirerek veya yansıtarak toplumun bakış açısına katkıda bulunur. Hakkında çok az şey bilinen bir konuda ortak görüş oluşmasını sağlar. Örneğin tüm İtalyanlar gangsterdir; bütün Fransız kadınları aşık olmaya meyillidir; Almanlar güçlü sarışın ve serttir; İngiliz erkekleri şaşkın ve iyi terbiye görmüştür gibi imajlar tamamen popüler kültürün klişeleridir fakat sinema içinde anlam kazanır.

Belli bir maliyeti olan sinema, evin başköşesine kurulan, maliyeti düşük, her an el atında bulunan televizyona tahtını kaptıralı uzun zaman oldu. Özellikle belli bir kesim için sinema filmi televizyonla hayat buluyor. Hiç sinemada film izlememiş geniş bir kitle mevcut ki izlenme fırsatı yakalananlar da gişe filmlerinden başkası değil.

Gerbner'in 'ekme tezine' göre TV gelecekteki tercihleri etkileyen tutumları ekiyor izleyicinin bilincine. Tez, televizyon başında fazla zaman geçirenlerin, televizyonun ortak paydasını oluşturan ve çokça tekrarlanan mesajlarından yansıyan bir dünya görüşüne sahip olacaklarını anlatır. Televizyonun düşsel dünyasına bağlı kalmanın uzun dönemli rolünü sorgular.

Televizyon karşısında en fazla zaman yerli diziler karşısında geçirildiği için tüm tartışma diziler üzerinden yapılıyor. Ki oldukça yerinde bir tartışma bu, çünkü Gerbner'in ekme tezi yerli dizilerde hayat buluyor. Kumanda elinde televizyonu yönettiğini düşünen izleyici, televizyonun güdümüne girdiğinin farkında olmadığı gibi; kanal değişse de değişmeyen temalar ve alt metinler sebebiyle zaman içinde seyrettiği şeylere benzemekten kaçınamıyor. Değişmeyen temalar 'aşk için her şey mubahtır', 'para ile satın alınmayacak kimse yoktur', 'resmi kurumlara güvenme', adaletini kendin sağla'. Hikaye neyi anlattığını savunursa savunsun, nerden başlarsa başlasın, aynı temalar ve savlar üzerinden aktığından yaptıkları tahribat büyük ve onarılmaz oluyor. Çeşitliliğin olmaması, tutmuş proje taklitçiliği; tutmuş projenin posasını çıkarma gayretiyle mantıktan gerçeklikten uzaklaşılması; dokuz ay ekranda kalan dizilerin sezonda 36 bölüm çekiliyor olması; senaryoların neden birbirine benzediğini, neden derinleşemediğini, neden seyredilme uğruna yanlış yollara sapıldığını açıklamaya yetiyor.

Dizi süreleri ile birlikte bir sezonda kaç bölüm çekilmeli ve yayınlanmalı konusunu da tartışmak gerekiyor acilen.

13.09.2012 Yeni Şafak
Bu haber toplam 856 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim