• İstanbul 15 °C
  • Ankara 9 °C
  • İzmir 18 °C
  • Konya 12 °C
  • Sakarya 14 °C
  • Şanlıurfa 19 °C
  • Trabzon 14 °C
  • Gaziantep 14 °C
  • Bolu 9 °C
  • Bursa 15 °C

Seyr Ü Sefa Mı Seyr U Süluk Mu?

Seyr Ü Sefa Mı Seyr U Süluk Mu?

"Bağışlanmayı beklerken vakit geçsin diye affetmeye başlarsın etrafındakileri, delirmeyi beklerken kaçıracağını umduğun aklına yaklaşırsın, duymak istediğin hikâyeyi beklerken sıkılırsın ve kendi hikâyeni anlatmaya başlarsın."

(Balıksırtı Mevzular'dan)

Tevellüdden beri dünya atına binmiş giderken acaba seyr ü sefa mı ediyoruz yoksa seyr ü süluk mu? Seyrimizi bırakalım anlatadursun televizyonlar, gazeteler, sıtoriler; biz sülukumuzu anlatan hikâyeleri arayalım nasipse...

Dünya Atı, Ayşegül Genç'in Ceylan Uykusu'nda sonra ikinci hikâye kitabı. On yedi hikâye var eserde. Daha çok romanlarıyla bilinen yazar; samimi ve bizden bir üsluba sahip olmakla beraber bir kurgu ustası. Hangi romanını baksam ana hikâye parçalı bir kurgu ile okura sunuluyor. Çoğu zaman bilmeceli olsalar da, roman karakterleri ipuçlarıyla yetinip olanı biteni hemencecik anlatmasalar da, dikkatli ve rikkatli okurlar parçaları birleştirerek kurguyu tamamlayabiliyor zihninde. Bu durum dertli, anlaşılmak isteyen ve yaralarımıza/gediklerimize dokunmayı seven yazarımızı memnun ediyordur sanırım.

Dünya Atı, bir hikâye kitabı olmasına karşın yine kurgulanarak yazılmış. Her hikâye bir epigrafla başlıyor. Yani bir giriş yazısıyla... Aslında eski tabirle klasik edebiyatımızdaki bazen kurmaca bazen gerçek bir gerekçe bulunarak yazılan sebeb-i telifi andırıyor. Sanki ilk başta hisse veriliyor ve ardından bir kıssa anlatılıyor. Bu kurgu hikâyeleri kökü mazide olan bir ati kılıyor. Kitabı okurken en çok bu epigraflardan etkilendim. Çünkü yazar âdeta üst kurmaca tekniğiyle anlatısı içinde 'anlatı'nın kritiğini yapıyor. Bu kritiklerden anlatıya dair sorular devşirmek mümkün.

"Duldada Bir Fırtına" hikâyesinin girişinde "Bir dışında buraya kadar söylediklerimizin hepsi belki de yalandır. Bu yüzden her şeyi bilen anlatıcılar olarak toparlanırız, bir oluruz. Lakin yine de kendimizi Hüseyin'in hikâyesine bir şeyler eklemeye çalışırken yakalanırız, dağılırız." derken anlatıcı şu soruyu sorar gibi: Anlatıcı neyi ne kadar bilir?

"İmâ" adlı hikâyede "Anlatan vardı dinleyen yoktu, ama bu delilik dedik, anlatan vardı ama dinleyen konuşmuyordu ama bu vaaz dedik, anlatan vardı ve karşısındakini dinlemeye zorluyordu ama bu gevezelik dedik, anlatan vardı dinleyen de vardı ama ortada hakikat yoktu bu boşboğazlık dedik..." derken anlatıcı şu soruyu sorar gibi: Anlatıcı ve okur hangi sıfatlarla tanımlanabilir?

Bu haber toplam 443 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
  • Yavuz Bülent Bakiler, son yolculuğuna uğurlandı30 Eylül 2025 Salı 08:37
  • Güz Sonatı29 Eylül 2025 Pazartesi 13:14
  • Fatma Gülşen Koçak Hz Hatice’yi Anlattı23 Eylül 2025 Salı 11:20
  • Bursa: Şiir Şehir17 Eylül 2025 Çarşamba 12:09
  • Selim Cerrah Cihannüma Genel Başkanı oldu16 Eylül 2025 Salı 13:43
  • Genç Birikim dergisinin Eylül 2025 (279'uncu) sayısı çıktı.15 Eylül 2025 Pazartesi 11:47
  • Kaybettiğimiz Meçhul; Kendimiz11 Eylül 2025 Perşembe 14:21
  • Yaşayan Dil-Yaşatan Dil11 Eylül 2025 Perşembe 12:08
  • Modern Dünya İnsanın Hikayesi: Yokuşa Akan Sular10 Eylül 2025 Çarşamba 13:39
  • Şiir Ezber mi Bozacak Rahatsız mı Edecek?08 Eylül 2025 Pazartesi 10:43
  • Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
    Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim