• İstanbul 20 °C
  • Ankara 13 °C

SEZAİ KARAKOÇ’UN SÜRGÜN ÜLKESİ

SEZAİ KARAKOÇ’UN SÜRGÜN ÜLKESİ
Bir şairi tanımanın en iyi yolu onun şiirini çok iyi okuyup analiz etmekten geçer. Şiir ki şairin aynasıdır. Şiirlerinin dünyasına girildikçe şairin ruh dünyası da çözümlenmeye başlar. Şairi tanıma, dize dize gerçekleşmiş olmakla şiirin tadına varılır.

Nesillerin yetişmesi ve kültürle donanması için sosyolog ve pedagoglar, 25 yıl dilimini temel alırlar. Bir neslin idealist ve inançlı yetişmesi için bu zaman dilimine ihtiyaç olduğu çok açıktır.

Üstad Necip Fazıl, bu gerçeğe değinirken, “köksüz ve başıboş liberallerin, kanser virüsü siyonistlerin, iç tahrip ajanı devrimcilerin ortaklaşa düşmanı olduğu ve sistemli şekilde âdeme (yokluğa)mahkûm ettiği, okuma kitaplarından ismini kazıdığı fakat buna rağmen meltemler, ürpertiler, zelzeleler sermeyi ve etrafına çelikten bir gençlik hisarı çekmeyi gaye edinmiş ve tam 44 yıl (sene 1983) tek derece yön değiştirmemiş belalı adamım ve bedbaht olduğum kadar mesudum!” der. Demek ki bir neslin yetişmesi için en az 25 yıllık bir zaman dilimine ihtiyaç vardır.

Üç katlı evin alt katında 25’likler, orta katında 50’likler, üst katında 75’likler birbirini boğazlayan ve kötüleyen nesillerle çatırdadığı bu efsanelik iklimde…​

Üstad: “Benimsenme imkânını kendisine hazırlayan bizzat devlet değildir. 25’lik ve 50’lik iki nesil arası, köprü nesil vaziyetinde selim akıl ve duygu sahiplerinin kurmuş olduğu bir toplumdur.” Diyerek bir gerçeği dile getirir.

​Sezai Karakoç ta: “Yirmi yılda bir, insanoğlu yirmi yıl öncesini yaşama arzu ve zaruretini mi duyuyor? Yoksa şartlar ağırlaşınca, insan, realiteden kaçma psikolojisi içinde, şuuraltı etkisiyle, geriye dönmek, belli yılları yeniden yaşamak mı istiyor? Öğrencilik yıllarımın Ankara’sını, acıyla dolu da olsa nispeten serazat olduğum o yılları yeniden yaşama benim için adeta ekmek ve su gibi bir ihtiyaç olmuştu.”

​Böyle bir psikoloji içinde 1965 yılında kendi idealine, dünya ve hayat görüşüne hizmet etmek için istifa etmişken, 1971 yılında arkadaşı İhsan Babalı’nın da teşvik ve önerisiyle tekrar Maliye Bakanlığı’nda bir göreve dönmek ister. Kendi ifadesiyle: “1971 baharına girerken, belki ilkbaharın hayalleri ve yüreği karıştıran etkisiyle dev gayri ihtiyari Ankara seferlerine başladım. O yıl, tam yirmi kez Ankara’ya gidip geldim. İstanbul’da duramıyordum, Ankara’ya gidiyordum. Ama Ankara’da da bir kaç gün kaldıktan sonra İstanbul’a dönüyordum. Aslında İstanbul hayatımın bittiğini hissediyordum. 1965’te memuriyetten ayrılmamdan sonraki altı yıl içinde neler neler olmuştu. Dergi çıkarmıştım, kitaplar yazmıştım, günlük gazetede yazmıştım. Gizli açık mücadeleler, maddî sorunlarla yorulmuştum. İki Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmıştım. Ve bir türlü bitmek bilmeyen mahkemelerdi bunlar. Fikirlerimiz ve ideallerimiz tertemiz ve dosdoğruydu. Ama acaba metotta mı bir yanlışlığımız vardı? Devlet, yardımcı olmak şöyle dursun, adeta her an, insanı zindana atmak için fırsat kolluyormuş gibi bir izlenim veriyordu. Toplumsalı siyasi, ekonomik ve kişisel tüm şartlar bir dönem hayatının bittiğini, bir başkasının başlaması gerektiğini haber veriyordu adeta benim için.”

  ​“Bu amacı belli olmayan, daha çok nostaljikgörünüşlü gidiş ve gelişlerimi bilen arkadaşım İhsan (Babalı), memuriyete geri dönmemi önerdi. Bu, bana ilk anda çok uzak bir hayal gibi geldi. Memuriyet sanki benim için milattan önce yaşadığım bir hayat şekliydi. Tüm memuriyet alışkanlıklarını kaybetmiştim. Ona dönmek bana haşirden sonra hayata yeniden başlamak gibi geliyordu. Ama giderek başka çare olmadığımı da anlıyordu İşte tam bu sırada, yani Ankara’ya gidiş gelişlerimin devam ettiği bu günlerde 12 Mart Hükümet Darbesi oldu.”

Devamı: https://www.insaniyet.net/sezai-karakocun-surgun-ulkesi/

Bu haber toplam 552 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim