Konya’da, Alaaddin Tepesi’nde Selçuklu sultanlarına özel olarak inşa edilen sultanlar türbesi varken I. İzzeddin Keykavus’un neden Sivas’ta kendi yaptırdığı şifahaneye gömüldüğü sorusu, Selçuklu devlet aklının nasıl işlediği hakkındaki merakımı artırıcı etken oldu. Şifaiye Medresesi’nde yaralı gönüllerimize ve tahrip edilmiş bilincimize şifa bulurken, bu şifanın kaynağını Selçuklu asırlarında arayıp özellikle dönemin devlet mekanizmasının zihin dünyasındaki tavır ve anlayışları ortaya koyabilirsek şaşkın pusulamız, tarihin ve tabiatın istikametinde bize tekrar doğru yolu gösterebilir.
Selçuklu sultanlarının belki kendisine verdiği önem sayesinde bugün dahi sultan şehir olarak isimlendirilen Sivas; Divriği Ulu Camii’nden Behram Paşa Hanı’na, Eğri Köprü’den Buruciye Medresesi’ne, Şeyh Hasan Bey’den Kadı Burhaneddin’e, Ahi Emir Ahmed’den Şemseddin Sivasi’ye kültürel irtibat ve sürekliliği barındırması ve aynı zamanda Konya, Kayseri, Erzurum, Ahlat, Diyarbakır gibi Balkanlar ve Orta Doğu coğrafyasını birbirine bağlayan köprü şehirlerden olması sayesinde; gövdesi Anadolu’da olan, bir ucu doğuya bir ucu batıya uzanan çift başlı kartalın esasında Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi’nin yeniden ilahi iklimlere kanat çırpacağı ilk duraklardan birisi olabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.