Onu, Ay Şafağı Çok Çiçek’le tanıdık daha çok. Belki de “Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman” onun en bilinen zamanıydı. Kürsüde ak saçlı delikanlıydı, masada bilge, sofra aile reisiydi. Her görüşmemizde bir genç edasıyla konuşurdu. Vefatından önceki gün Maraş kitap fuarının açılışına katılmıştı; dostlarının eve gitmesi gerektiği uyarısına, ben iyiyim diyerek fuarda kalma isteğini belirtecek kadar yiğitlikten taviz vermeyen biriydi. Dürüst, samimi bir dili vardı.
Coşkun akan dereler gibi akar şiiri. Gelenekle modern onda bir araya gelir ve yeni hayata uyan bir sentez ortaya çıkar. Çağın gerisinde kalmaz çağdaşlaşma uğruna değerlerinden taviz vermez. Bahattin Karakoç, Türk şiirinin aksakalıydı, Dede Korkut’uydu, Beyaz Kartalı’ydı. Rahmetle anıyoruz. Bir güz mevsiminde yumdu gözlerini hayata, oysa ıhlamurlar çiçek açınca geçmek istiyordu o dar kapıdan:
ıhlamur çiçek açtığı zaman
ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan
kimseye uğramam ben sana uğramadan
kavlime sadığım, sadığım sana
takvim sorup hudut çizdirme bana
ben sana çiçeklerle geleceğim
ıhlamurlar çiçek açtığı zaman
Şiirimizin yiğit sesiydi
Şiirimizin Türkmen Dervişi Bahaettin Karakoç’a bugüne kadar “Türk şiirinin aksakalı”, “şiirimizin ak kanatlı kartalı”, “Türk Şiirinin Yaşayan Dede Korkut’u”, “Türkmen Dervişi” gibi isimler verildi.
Şiirimizin o yiğit sesi Anadolu’nun uç beyi sayıldı. Bu gür sesli çağlayan için farklı yakıştırmalar, değişik isimlendirmeler yapıldı. Şiirimizin karasevdalı beyaz saçlı delikanlısı, sanatıyla ve taviz vermeyen duruşuyla, bükülen beline rağmen her zaman yeni, her zaman genç, her zaman diri yaşadı.
Onu şiir şölenlerinde dinlediyseniz yürekten gelen mısralarına kulak verdiyseniz ömrünüzün en bereketli zamanlarından birine sahipsiniz demektir. Kahramanmaraş’ın bu yiğit evladı denilebilir ki Anadolu’da yaşayan şâirlerin en verimlisidir. Bahaettin Karakoç’u bütün vasıflarıyla târif etmek kaleme sığmaz. Şiir sanatı ayrı bir hayat, sohbeti farklı bir dünya, dostluğu bambaşka bir tat…
Şiire nasıl baktı?
Kendi ifadesi ile halk hikâyeleri okuyarak, âşık tarzı şiirler soluklanarak, edebiyat dünyasına edepli anakapı seçerek şiir dünyasını kurdu. Asla doğuş çizgisine kilitlenip kalmadı. Türk ve dünya şiirinin seyir çizgisini çok iyi takip etti. Koştukça daha çok soluğu arttı; ufukları genişledikçe daha yükseklerde uçmaya başladı. Bilgisi, birikimi arttıkça cesareti de arttı. Yeni biçimler, yeni söylemler geliştirdi ve etkilerden arınarak kendi üslûbunu pekiştirdi. Ne klasik tarzı yatsıdı, ne de modern şiire şaşı baktı.
Farklı mahlaslar kullandı. Ekinözlülü Âşık Rahmanî, Erzinli Gezgin Ozan, Özer Semercioğlu, Said Yaylalı onun “kalem tutan, dili lâf yapan bir türevi”dir. Baha Deliormanlı imzasıyla da çok yazı yazdı. Sanat değeri yüksek, kültür ağırlıklı, oldukça iddialı şiirlerinde ise daima gerçek adını kullandı.
Devamı: https://www.dunyabizim.com/portre/son-dede-korkut-bahaettin-karakoc-h31025.html
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.