Bizi daha yakın zamanlarda makabline şâmil, yani geriye dönük soykırımcı ilan edenler nerdesiniz?
Bize her fırsatta hak hukuk dersi verenler neredesiniz?
Laiklik tantanası ile ensemizde boza pişirenler, neden sesiniz çıkmıyor?
Elbette biz “soykırım”ın ne olduğunu bilmeyiz. Fakat bu sizin ezberinizdir. Yüzlerce yıllık pratiğinizdir. En âlâsını bilirsiniz. Yer yüzünde hiçbir kıt’a sizin katliamlarından masun kalmamıştır!
Biz hak hukuk da bilmeyiz.
Çünkü hak da sizindir, hukuk da!
Hak bizim nemize, hukuk bizim neyimiz olur?
Müslümana tanınan nihai hak ölmek!
Hele devletler hukuku? Uluslararası hukuk?
Raconu siz kesersiniz. İsrail’in devlet terörünü görmezsiniz, teröre karşı sapanla, taşla direnen mazlum halkı, çoluğu çocuğu suçlu ilan edersiniz.
“Meşru müdafaa” da neyin nesi ki?
“Varlığı gayri meşru olanların mazlumlara saldırısına meşru müdafaa denir!”
On yıllarca laiklik mavalları ile kafamızı ütülediniz.
Gördük ki sizin laikliğiniz de artistlikten ibaretmiş.
Devlet dine müdahale etmez öyle mi? Müdahale az kalır: Saldırır!
Ancak sizin dininize müdahale etmez. Fakat Müslümanın dinine her türlü karışır.
Terör devleti en kutsal mekânları kan ve ateşe boğar, kılınız kıpırdamaz. Kazara Türkiye’de bir sinagogun önünden üç beş kişi geçse ve İsrail zulmünü lânetlese, kıyameti koparırsınız.
Biz ki mazlum Yahudi masalları ile büyütülük. 2. Dünya Savaşı ile ilgili binlerce film yapıldı. Bu filmlerde Yahudi hep mazlumdu. Zavallılar sürülüyor, toplama kamplarına gönderiliyor, işkenceye maruz kalıyor ve hatta fırınlarda yakılıyorlar!
Öyle etkili filmler ki, mazlum eşittir Yahudi dedirtiyor!
Onlara katliam uygulanıyor. Hatta katliam bile az geliyor “holokost” diye sırf onlara yapılan kıyımı anlatan bir kavram icad ediliyor.
Bunların hakikat olduğuna o kadar inandırıldık ki, başka türlüsünü imkânsız olarak kabullendik.
Hitler, Naziler Yahudilere soykırım uyguladılar mı?
Şimdiki kanaatimiz: Filmlere bakarsanız evet!
Seksen yıldır sürdürülen propagandaya kulak verirseniz kesinlikle!
Bizim artık film seyredecek, kitap okuyacak, maval dinleyecek halimiz yok!
Hakikat tabak gibi gözlerimizin önünde.
Bu seyrettiğimiz film değil, kurgu yani “fiction”[1] yok, canlı yayın, naklen yayın!
Ortada mazlum Yahudi görülmüyor. “Mazlum”la “Yahudi” kelimesi asla bir araya gelmiyor. Fakat eli kanlı zalimler gözlerimizin önünde resm-i geçit yapıyor.
Münferiden zulüm yapanlar var; gariban bir Müslümanı sokakta sıkıştırıp üzerine çullanan, onu linç eden Siyon çocukları var.
Hitler bir kişiydi, İsrail kıyıcılıkta Hitler’e rahmet okutan canavarlar fabrikası.
Gözerimizi yumsak, hakikat kulaklarımızı tırmalıyor.
Kulaklarımızı tıkasak vicdanımızın sesi ayyuka çıkıyor.
Bir de bunun sistemlisi, devlet gücüyle yapılanı var.
Sistemli zulüm nedir? Tarifini merak eden, Filistin’de sürdürülen vahşete gözünün önüne getirsin.
Sonuç?
Başlığı okuyun!
[1] “Fiction”u Şemseddin Sami Kamus-ı Fransevi’de şöyle çeviriyor: Uydurma, asılsız şey. Yalan, ürcüfe, efsane.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.