Sezai Karakoç’un ruhuna ithaf
Gagasında yüzlerce muştuyla gelmişti: “Allâh’a inanmak bir müjdedir.” dedi. Kalplere diken ekenlere inat gül muştusu verdi. “İnkâr tutsaklık, inanç özgürlüktür.” dedi. Dikeni değil gülü suladı.
“Gönüller birliğini muştu kuracaktır.”
Şiirle rûhlarda kapanmış kapılar, semâya açılacaktı. Rûhun Ayasofyaları, rûhun Süleymaniyeleri yükselecekti yeniden.
“Şiir, rûh pencerelerini Allah’a açtıkça şiirdir. Yoksa balmumundan peteklerdir, bal değil” dedi.
Rûhunun ilham seferi, Cebrail soluğuyla destekli. “Peygamber çiçeğinin aydınlığında” söyledi şiirlerini. Çağdaş şiirin formuyla eski şiirin ferah-efzâ esintisini getirdi. Kaknüs gibi “o şarkıya özenip” nağmeli mısralar terennüm etti.
“Gözlerin
Lale Devrinden bir pencere
Ellerin
Bâkî’den Nef’î’den Şeyh Gâlib’den
Kucağıma dökülen
Altın leylak”
Şiirin kalbi durdu!
Yeni bir nefes üfledi şiire, can verdi. Önce İkinci Yeni şâirleri arasında anıldı adı, sonra kendine has söyleyişle sivrildi. Özgün imgelerle örülü mısralarında duman duman çağrışımlar yükseldi, mistisizm ve lirizm tütsülendi.
Devamı: https://www.dunyabizim.com/portre/sozun-mskri-sustu-h44720.html
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.