• İstanbul 14 °C
  • Ankara 21 °C

Tanpınar'ın metinleri Türk Sineması'na neden uyarlanmadı?

Tanpınar'ın metinleri Türk Sineması'na neden uyarlanmadı?
"Tanpınar’ın Anadolu’nun romanından çok İstanbul’un romanını yazdığı söylenebilir ve bu romanların ana ilham kaynağı klasik Türk müziğidir.

 Şimdi Tanpınar’ın İstanbul’un romanını yazması onun Türk sinemasıyla ilişkisine dair ne söyler? Öncelikle Türk sinemasının halkla yani geniş toplum kesimleriyle yoğun ve sıcak bir ilişki kurduğunu ve aslında tam olarak bu ilişkiden kaynaklandığını göz önünde bulundurmamız lazım." Mesut Bostan'ın yazısı.

Ben biraz dünkü tartışmalardan bağlantı kurarak sunumumu yapmak istiyorum. Dün Mahmut Hakkı Akın’ın Tanpınar’ınşehirli muhafazakarlığı ile taşra muhafazakarlığı arasında ayrım yaparken arada söyleyip geçtiği bir durum vardı. Tanpınar klasik Türk müziğine çok atıf yapar, türkülere de atıf yapar ama onun asıl olarak ilham kaynağı klasik Türk müziğidir.Tanpınar’ın romanlarına hissiyatını veren o müziktir. Bugün de sunumlardan birinde Mahur Beste’den yola çıkarak bu konuya değinildi mesela. Mahur Beste çok temel bir zihinsel mekanizma ve anlatıdır Tanpınar romanlarında ve bunun kaynağı klasik Türk müziğidir. Türkülere geldiğimizde Anadolu’ya yö-nelik bir tür sempatinin göstergesi olarak Tanpınar romanlarında yer aldıklarını görürüz. Yani Tanpınar, Mahmut HakkıAkın’ın da söylediklerine atıfla denebilir ki tam olarak bir Türküinsanı değildir. Türküler romanlarında önemli de bir yer tutar.

Anadolu insanıyla, daha geniş manada halkla ilişki kurma anlamında. Ve şunu da söyleyen Tanpınar’dır: “Anadolu’nun romanını yazmak isteyenler ona mutlaka türkülerden gitmelidirler". Ama Tanpınar’ın romanlarına baktığımızda türkülerin o kadar da merkezi olmadığını görürüz. Dolayısıyla Tanpınar’ın Anadolu’nun romanından çok İstanbul’un romanını yazdığı söylenebilir ve bu romanların ana ilham kaynağı klasik Türk müziğidir. Şimdi Tanpınar’ın İstanbul’un romanını yazması onun Türk sinemasıyla ilişkisine dair ne söyler? Öncelikle Türk sinemasının halkla yani geniş toplum kesimleriyle yoğun ve sıcak bir ilişki kurduğunu ve aslında tam olarak bu ilişkiden kaynaklandığını göz önünde bulundurmamız lazım. Tanpınar ise imparatorluktan cumhuriyete intikal eden şehirli ve hassaten İstanbullu bir seçkin zümresinin romanını yazmıştır. Dolayısıylaonun halkla irtibatı Türk sinemasının halkla irtibatıyla aynı fre-kansta bir yoğunluk ve sıcaklık içermez. Bu noktada Tanpınar’a değil ama onun ustası olan Yahya Kemal’e dair bir anekdot üzerinden bu irtibatı düşünebiliriz. Tanpınar (1995), Yahya Kemal hakkındaki bu anekdotu şöyle anlatır:

"Matbaada galiba musahhihlik yapan bir Mevlevi vardı. Şarkın tanzimini o kadar iyi bildiği o veli çehrelerinden biri. Yahya Kemal,bütün vahdet felsefesiyle zengin sandığı bu adama, onun efendice ve daima bir yığın tasavvuru imkânsız sırra sahip görünen sessizliğine, asırlık ocaktan gelmiş terbiyesine ve çelebiliğine hayrandı. Bize sık sık ondan bahsederek “İşte Şarkın kemal zirvesi bu tiptir” derdi. Sonradan bu adam için şu fıkrayı anlattı: Bir gün Beyazıt Camii'ne uğramıştım. Bizim Mevlevi vaaz ediyordu. Kendi kendime, işte, dedim, onu konuşurken yakaladım. Kim bilir ne güzel şeyler söyliyecek… Vebu ümitle yaklaştım. Adam koyu Üsküp ağızıyla konuşuyordu. İlk işittiğim cümle, “Roman okuyorlar, sakın okumayınız. Dininizden olursunuz…” cümlesi oldu. (s. 33)

Devamı: https://www.dunyabizim.com/mercek-alti/tanpinar-in-metinleri-turk-sinemasi-na-neden-uyarlanmadi-h46677.html

 

 

Bu haber toplam 259 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim