• İstanbul 14 °C
  • Ankara 17 °C

Türkçenin Yeni Kelimesi: Liralaşma

Türkçenin Yeni Kelimesi: Liralaşma
Türk edebiyatının güçlü kalemlerinden Ahmet Haşim “Kelimelerin Hayatı” başlıklı yazısında dil ve kelimeler hakkında şunları söyler: “Hiçbir şey lisan kadar bir ağaca müşabih (benzer) değildir.

 Lisanlar -tıpkı ağaçlar gibi- mevsim mevsim rengini kaybeden ölü yapraklarını dökerler ve tazelerini açarlar. Lisanın yaprakları kelimelerdir.”

Son günlerin öne çıkan konularının başında dünyadaki ve ülkemizdeki ekonomik gelişmeler geliyor. Enflasyon, halk ağzındaki karşılığıyla “pahalılık”, dövizde yaşanan artış ve dalgalanmalar, “faiz” yahut örtmece anlamıyla “kredi” oranlarının ne olacağı sadece ekonomi çevrelerinin değil hemen herkesin gündemini işgal ediyor. Konuyla ilgili yapılan her açıklama; nereden, kimden, hangi kurumdan veya kanaldan gelirse gelsin, ilgiyle takip ediliyor. Üstüne yorumlar yapılıyor, öneriler dile getiriliyor, içi birtakım sevimsiz, anlamak için lügatlere, terim sözlüklerine bakmayı gerektiren yabancı kelimelerle dolu teknik analizler ortaya konuyor. Bu dönemde ilgi ve dikkatin yoğunlaştığı kurumların başında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (=TCMB) geliyor.

Bir süreden beri TCMB’nin, kendi genel ağ sayfasına yansıyan resmî açıklamalarını içeriğinden ayrı olarak söz varlığı yönüyle de takip ediyorum. Metinlerde ilk bakışta terimlerle dolu bir dil kullanımı göze çarpıyor. Bunların çoğu alıntı: “bilanço, dezenflasyonist, döviz, endeks, finansal, finansman, kredi, kripto, kur, likidite, makroekonomi(k), mikroekonomi(k), parite, politika, portföy, reel, reel sektör, resesyon, rezerv, risk primi, şok…”Kelimelerin çoğu, Türkçenin söz varlığına son yüzyılda girenlerden oluşuyor. İçlerinde “bilanço” ve “kredi” gibi, az da olsa Türkçeyle teması XIX. yüzyıla kadar uzananlar da var. Notlarımın arasında özgün şekilleriyle yazılmış “IMF, Yuro(Euro-Avro), Yurobond (Eurobond)” vb. kelime ve kısaltmalar da yer alıyor. Bunlardan başka “emsal, faiz, görece, gösterge, mali, öngörü teşvik” gibi dilimizin kelime dağarcığına asırlar önce girerek Türkçe kimliği kazanmış alıntılar da bulunuyor, dilimizdeki hikâyesi oldukça yeni öz Türkçe misaller de. “Fiyatlama, sıkılaştırma, sıkılık, toparlanma” gibi yakın zamanlarda türetilmiş veya ekonomi merkezli yeni bir anlam yüklenmiş Türkçe kelimeler de boy gösteriyor. Kurum’un karar metinlerinde dikkati çekenlerden biri, neredeyse tüm dünyanın bildiği ve herkesin her gün belli bir sayıda muhakkak telaffuz ettiği “pandemi” kelimesi yerine Türkçedeki karşılığı olan “salgın”ı kullanıyor olması. Bu tavır, alkışı fazlasıyla hak ediyor. Ancak her şeyiyle âdeta malımız hâline gelmiş olan “mali” kelimesinin yerine, getirildiği her kelimede eğreti duran uydurukça karakterli “-sal” ekiyle genişletilmiş “parasal”ın(parasal sıkılık, parasal duruş vb.) tercih edilmesi, “mevsimlik, mevsime has / ait / özgü” gibi tabirlerin yerine “mevsimsel”inkullanılması az önce dile getirdiğimiz takdire şayan tavra gölge düşürüyor. “Mali disiplin”in terk edilip “para sıkılığı” gibi Türkçenin kurallarına uygun bir kalıba itibar edilmeden “parasal sıkılık”ın tedavüle sürülmesine sevinmek mi gerek, üzülmek mi?

Devamı: https://www.insaniyet.net/turkcenin-yeni-kelimesi-liralasma/

Bu haber toplam 386 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim