• İstanbul 20 °C
  • Ankara 18 °C

Türkiye’nin düşmanı, Atatürk’ün hayranı!

D. Mehmet DOĞAN

Bunda bir tuhaflık yok mu?

ABD Başkanlık seçimlerinin üzerinden epey zaman geçti. Hatta yeni başkan 20 ocakta işe başladığına göre, koltuğunu da ısıtmış olmalı. Türkiye’ye o cenahtan ilk ziyaret mayıs ayının son günlerinde oluyor ve hayli düşük seviyeli tutuluyor; gelen dışişleri bakan yardımcısı!

Bunun ABD diplomasisinin bundan sonra nasıl işleyeceği yönünde yeterince fikir verdiğinden şüphe yok. Dostlar diplomaside görsün!

İki önceki başkan Obama 20 ocak 2009’da göreve başlamış, Türkiye'yi 5-6 Nisan tarihlerinde ziyaret etmişti. Obama Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)’nin icrası için işe bu bölgeden başlamıştı. 2009’dan bu yana bölgede olup bitenler bakılırsa BOP kan ve ateş saçarak işliyor, fakat Türkiye bu projede biçilen rolü oynamaktan imtina ediyor.

Önce Irak istikrarsızlaştırıldı, sonra Suriye. Böylece emperyalizmin terminal devleti İsrail’in güvenliği tahkim edildi. İsrail zayıflarsa, bölgede Batı emperyalizminin eli zayıflar, İsrail çökerse, batı tahakkümünün sonu gelir. Siyonizm’in son zulüm harekatının Avrupa’da, ABD’de resmi olarak nasıl karşılık bulduğuna bakılırsa ne demek istediğimiz anlaşılır.

Şöyle açıklayalım: Türkiye şu sıralar kuzey Irak’ta bir harekât yürütüyor. Bu harekat sırasında bir tek sivilin burnu kanasa, batıdan, ABD’den yükselecek vaveylayı düşünün. İsrail’in Gazze’de şehirleri, sivil halkı bombalayıp yüzlercesini öldürdüğünü, katledilenlerin içinde çok sayıda çocuk ve kadın bulunduğun cümle âlem biliyor. Yine de İsrail’in bu harekatı ABD ve Avrupa nezdinde “meşru savunma hakkı”na giriyor!

Yani şu deniyor: İsrail kendini savunmak için sivilleri hedef alabilir ve öldürebilir! Daha ötesi, çocuk öldürmek de meşrudur!

Neyse, ABD’nin yeni yönetiminin Türkiye ile temasta gösterdiği tavrın tuhaflığı ortada. Fakat bunları beklemeliydik. Türkiye son yirmi yıldır 1920’lerde çizilen ve Cumhuriyeti kuran statükoyu ihlal ediyor. Bu gözle bakılınca Türkiye Suriye meselesine hiç karışmamalıydı. ABD burada İsrail gibi ikinci bir terminal devlet (!) kurmak istiyorsa engel çıkarmamalıydı. Doğu Akdeniz’de meşru haklarını savunmamalıydı. ABD siyasetine bilhassa son İsrail saldırıları sırasında çok açık ve net tavır koymamalıydı…

ABD daha önce dışişleri bakanını gönderip Türkiye hariç bölgede dolaştırdıktan sonra, dışişleri bakan yardımcısını göndererek, “bizim (İngiltere, sonra ABD) çizdiğimiz statükodan sapma”, diyor. “Ekseni biz tayin ederiz, değiştirme”, diyor! Biz Irak’ta, Suriye’de ne yapmak istiyorsak, ona itiraza kalkışma diyor!

Hatta, “bu kadar güçlü olma” diyor! “S-400’leri alıp meşru savunma hakkını kullanmaya kalkışma” diyor. “Suriye’ye, Irak’a, Karabağ’a, Libya’ya müdahil olma” diyor!

Kısacası ABD Türkiye’nin güçlenen varlığını kabullenmek istemiyor!

ABD’nin artık büyük stratejik hamle yapma aklı iflas etmiş durumda. ABD için Türkiye’yi zayıflatarak bölgede güçlü olmak, müessir olmak mümkün değil.

İşte Türkiye’ye düşmanlığı bu kadar açık ve net olan ABD yönetimi bize gönderdiği adamı (gönderilen “kadın” ama burada “madamı-kadını” demek uygun düşmez!) vasıtasıyla Anıtkabir’den mesaj veriyor. Kadıncağız “İstanbul sözleşmesi” maskesini takıp Anıtkabir’in yolunu tuttu.

Bakan yardımcısı Sherman resmi Twitter hesabından "Bugün, Mustafa Kemal Atatürk’ün anısına ve mirasına duyduğumuz saygının bir göstergesi olarak Anıtkabir’e çelenk koymaktan onur duydum. Atatürk’ün ‘yurtta sulh cihanda sulh’ anlayışını saygıyla hatırlıyoruz" mesajını paylaşmış!

Mesaj açık: “Atatürk’ten hiza tut!” Yani “ABD ne diyorsa onu yap!”

Beklerdik ki cümle atatürkçüler ayağa kalksın! “Ey ABD Atatürk’ü Türk ve Türkiye düşmanı mel’un siyasetinize âlet etmeyin!”

Peki manzara ne? Piyasa atatürkçüleri suçu mevcut hükümete yıkarak Atatürk’ü yüceltme çabasında. “Bak ABD’nin bilmem nesi de Atatürk’ü önemsedi!”

Hükümet ne yapsaydı? Kayıtsız şartsız ABD’nin buyruklarına mı uysa idi?

Peki ABD’nin Atatürk muhabbeti nereden kaynaklanıyor? Önce ABD’nin Türkiye’ye biçtiği statükonun bekçisi olarak gösteriliyor Atatürk.

ABD bakan yardımcısının 29 Mayıs günü, yani İstanbul’un fethedildiği günün yıldönümünde Patrikhane’yi ziyaretine ne demeli?

Bu bir tesadüf olabilir mi? “Zulüm 1453’te başladı!” İşte meşhur bir Amerikan sloganı!

Seçilen başkan Baydın, Ayasofya’nın Fatih’in vakfettiği şekilde camiye çevrilmesine seçim kampanyası sırasında şiddetle itiraz etmedi mi?

Ayasofya’ya kim camilikten çıkardı?

ABD’nin 1930’larda Türkiye’deki haşhaş ekimini sınırlamak için baskı yaptığı ve bunun üzerine Atatürk’ün başkanlığında toplanan kabinenin haşhaş ekimini sınırlama kararı aldığı unutulmuş olabilir mi?

Bunlar Atatürk’ü ABD’nin adamı yapabilir mi?

Bu yazı toplam 128 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim