• İstanbul 13 °C
  • Ankara 14 °C

Uzun yıllar hatırlayacağımız bir Edebiyat Sohbeti

M. Çetin BAYDAR

Bir tarafta Edebiyatı, Şair, Yazar gazeteci  Beşir Ayvazoğlu; beri tarafta, Dilimizin en büyük lügatlarından “Büyük Türkçe Sözlük”ün yazarı D.Mehmet Doğan.
Şairlik dışında Beşir Bey’in bütün donanımları onda da var.
D.Mehmet Doğan kısa  sorularla  Ayvazoğlu’nu konuşturmaya çalışıyor.
Sohbet esnasında öğreniyoruz ki Ayvazoğlu1953 tarihinde Sivas’ın Zara ilçesinde doğmuş. ilk ve orta öğrenimini Sivas’ta, yüksek öğrenimini Bursa’da tamamlamış(1976). Çeşitli liselerde Türkçe ve edebiyat öğretmenliği, TRT’de uzmanlık, sonra, Hergün, Tercüman, Türkiye, Zaman ve Yeni Ufuk gazeteleriyle haftalık Aksiyon dergisinde köşe yazarı ve yöneticiliği gelmiş. Müteakiben Kültür Bakanlığı’nda  danışmanlık, ADTYK Atatürk Kültür Merkezi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi şehir Tiyatroları Repertuar Kurulu ve TDV islâm Ansiklopedisi Türk Dili ve Edebiyatı Merkez ilim ve Redaksiyon Kurulu üyesi olmuş. CNN Türk’te Hilmi Yavuz’la birlikte iki yıl “Gökkubbemiz” adlı kültür programına imzasını atmış.
Beşir Ayvazoğlu’nun Son on yılındaki görevleri ise . Kasım 2001-Temmuz 2005 tarihleri arasında Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeliği, Türk Edebiyatı Dergisi’nin genel yayın yönetmenliği  olmuş
 Günümüzde TRT 2’de “Bir Tepeden” adlı bir kültür programı hazırlıyor.
BİYOGRAFİ YAZARLIĞINDA TÜRKİYE’NİN BİR NUMARALI SİMASI
D.Mehmet Doğan, Beşir Ayvazoğlu’nun usta bir biyograf olduğunu  Onun yazmış olduğu :
Yahya Kemal, Peyami Safa, Necip Fazıl, Nurettin Topçu, Ahmet Haşim, Tarık Buğra, Şeyh Galip adlı biyografik eserleri hatırlatarak sohbetini sürdürdü.
Bu sohbet sırasında  Beşir Ayvazoğlu Annesinden eski Sivas üzerine öğrendiklerini birkaç anekdotla anlatması dinleyicileri heyecanlandırdı. Ayvazoğluna göre bir  başka Sivas gerçeği de bu şehrin tarihi kimliğini Selçuklu ve Osmanlı eserleri sayesinde  korumasıydı.
Beşir Ayvazoğlu Sivas’tan sonra  Musiki ve Mimarinin baş şehri İstanbul’a bizi götürdü. İstanbul’u tebcil eden şairlerden ve şiirlerden örnekler verdi.
Sohbeti tertipleyen görevlilerin eğer “Zaman doldu” ikazı olmasaydı, salonu hınca hınç dolduran insanlar büyük bir hazla bu güzel dakikaların bitmesine rıza göstermeyeceklerdi. Beşir ayvazoğlu’nu yakından tanımak güzel bir şeydi.
 
ÇOK YÖNLÜ BİR KİŞİLİKTürkiye Yazarlar Birliği, iLESAM, Çocuk Vakfı ve Sezer Tansuğ Kültür ve Sanat Vakfı’nın kurucu üyeleri arasında yer alan ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti üyesi olan Beşir Ayvazoğlu, 1982 yılında yayımlanan Aşk Estetiği adlı ilk eseriyle Türkiye Yazarlar Birliği’nin Fikir Dalında Yılın Yazarı ödülüne lâyık görüldü. Muradiye Ölüm ve Gül adlı belgesel metniyle TMKV Türk Millî Kültürüne Hizmet Ödülü’nü 1986 yılında, Güller Kitabı adlı eseriyle Türkiye Yazarlar Birliği inceleme Dalında Yılın Yazarı Ödülü’nü 1992 yılında, Yahya Kemal Eve Dönen Adam adlı eseriyle de Avrasya-Bir Vakfı Ödülü’nü 1998 yılında aldı. Beşir Ayvazoğlu 1999 yılında da Kombassan Vakfı tarafından Mevlana Edebiyat Büyük Ödülü’ne layık görüldü.
Çeşitli edebiyat ve fikir dergilerinde çok sayıda şiir, makale ve denemesi yayımlanan Beşir Ayvazoğlu’nun yayımlanmış eserlerinden bazıları şunlardır:
Aşk Estetiği (Araştırma, 1982), Yahya Kemal Eve Dönen Adam (Araştırma, 1985), Halk şiirinden Tarihe (Deneme, 1991), Güller Kitabı/Türk Çiçek Kültürü Üzerine Bir Deneme (Araştırma, 1992), şehir Fotoğrafları (Deneme, 1995), Tarık Buğra Güneş Rengi Bir Yığın Yaprak (Biyografi, 1995), şiirler (1996), Geleneğin Direnişi (Araştırma, 1996), Defterimde Kırk Suret (Portre, 1996), Altı Çizili Satırlar (Deneme, 1997), Edebi Portreler (Hakkı Süha Gezgin’in portreleri. Editör olarak 1997), Peyami/Hayatı, Sanatı, Felsefesi, Dramı (Biyografi, 1998), Siretler ve Suretler (Portre, 1999), Kuğunun Son Şarkısı (Biyografi, 1999), Yaza Yaza Yaşamak (Deneme, 1999), Ömrüm Benim Bir Ateşti/Ahmet Haşim’in Hayatı, Sanatı, Estetiği, Dramı (Biyografi, 2000), Altın Kapı (Makale ve denemeler, 2001), Bozgunda Fetih Rüyası (Biyografik roman, 2001), Derkenar (Deneme, 2002), Neyin Sırrı Hala Hasret (Biyografi, 2002), Divanyolu Kitabı (Araştırma, 2003)
NOKTALARKEN
D.Mehmet Doğan-Beşir Ayvazoğlu Sohbetini nihayetlendirirken 1924 Yılında çekilen bir fotoğrafın sırlarla dolu ayrıntılarını hatırlayalım:
1924 Bir Fotoğrafın Uzun HikâyesiGüzel, mükellef bir yemek masasının çevresinde oturan, hepsi gayet şık giyinmiş altı kişi var fotoğrafta; Cenab Şahabettin, Abdülhak Hâmid, Süleyman Nazif, Mehmet Akif, Sami Paşazade Sezai ve Midhat Cemal. Türk edebiyatının çok önemli adları. Bir tören ya da kutlama için biraraya gelmiş gibiler. Beşir Ayvazoğlu, 1924 Bir Fotoğrafın Uzun Hikâyesi'nde (Kapı Yayınları) bu fotoğrafın sakladığı gizleri araştırıyor, bulduklarını okurlarla paylaşıyor. 1924, Türkiye için önemli bir dönüm noktası. Cumhuriyet henüz ilan edilmiş. O heyecan her yerde yaşanıyor. Kuşkusuz, o masanın çevresinde toplanan şair ve yazarlar da aynı heyecanı ve bazıları da tereddütü yaşıyorlar. Osmanlı İmparatorluğu yıkılıp yerine Türkiye Cumhuriyeti kurulurken hepsi edebi rollerinin yanında siyasi duruşlar da sergilemiş. Hayatları o yıldan sonra genç cumhuriyettte, onun getirdiği yenilikler ve değişikliklerle biçimlenecek. 1924'de de bir çok değişim yaşanıyor toplum içinde. Hilafet kaldırılıyor, Osmanlı hanedanının üyeleri yurtdışına yollanıyor, medreseler kapatılıyor, Şeyh Sait isyanı çıkıyor, Takrir-i Sükun Kanunu ilan ediliyor, Terakki Perver Cumhuriyet Fıkrası kapatılıyor. İşte o heyecanlı günlerde, 1924 yılının sonlarına doğru, sık sık evinde davetler veren Midhat Cemal, Mehmet Akif'in Asım adlı kitabının yayınlanışı şerefine İstiklâl Caddesi'ndeki Mısır apartmanındaki dairesinde bir davet vermiş. Kolay kolay biraraya gelmeyecek bu önemli isimleri bir sofra çevresinde oturtmayı başarmış. Kitaba konu olan fotoğraf da o davette çekilmiş. Beşir Ayvazoğlu; "Eğer bu fotoğrafın içine girip o masada konuşulanlara kulak vermek mümkün olsaydı, kim bilir, yakın tarihimizin en kritik dönemi hakkında birinci ağızlardan neler işitebilirdik!" diyor. 1924 başlıklı ilk bölümde Ayvazoğlu, davet sahibi, Üç istanbul'un yazarı Midhat Cemal'den başlayarak tek tek o davete katılan yazarları ve şairleri bize hayat öykülerine de uzanarak tanıtıyor, 1924'de edebi, kültürel ve siyasi olarak ne durumda olduklarını, ne yaptıklarını anlatıyor. Bunu yaparken aynı zamanda onları bir masanın çevresinde buluşturan nedenleri yani aralarındaki bağları da gösteriyor. Onların birer portresini oluştururken dönemin edebi ve siyasi tarihini de yazmış oluyor. Türk Edebiyatının çok önemli bu şair ve yazarlarını tanırken yanıtsız kalmış bir çok soruya cevap bulduğumuz gibi, hoş ayrıntıları, anekdotları da öğreniyoruz. Örneğin Midhat Cemal'in genç yaşta hamasi şiirleriyle tanındığını, Yurd Duyguları isimli şiirinin bir beyti meclis kürsüsünde Mustafa Kemal tarafından okununca ünlendiğini, İstanbul'un tanınmış noterlerinden olduğunu ve lükse ve şatafatlı bir yaşama meraklı olduğunu bu bölümde okuyoruz. Kitabın ikinci bölümü "Karenin Dışındakiler" ağırlıklı Mehmet Akif ve onun yakın dostları oluşturuyor. Hem toplantıya vesile olan Asım kitabının yazılışı ve konusu, hem de ona bağlı olarak Mehmet Akif'in ilk meclisteki mebusluk günlerinden başlayarak Mısır'a gitmesi ve orada ölümüne kadar geçen süre ayrıntılı olarak anlatılıyor. Mehmet Akif'in Mısır'a gidişinde bir şehir efsanesi olarak anlatılan Şapka Devrimi'ne karşı çıktığı, fesini çıkartıp şapka giymemek için Mısır'a gittiği/kaçtığı söylentisinin doğru olmadığını, muhalif gruptan olduğu için Mehmet Akif'in 1923 seçimlerinde milletvekili olarak tekrar aday gösterilmeyince aktif siyasetten çekildiğini, bir emekli maaşı ya da belirli bir geliri olmadığı için de yakın dostu, hayranı Prens Abbas Halim Paşa'nın davetini kabul ederek Mısır'a gittiğini anlatıyor Beşir Ayvazoğlu. Mehmet Akif'in Mısır'a gitttiği tarihte henüz Şapka Devrimi yapılmamış ve fes yerine şapka giyme zorunluluğu da getirilmemiş. Ayvazoğlu, şapka giymemek için kaçtığı yolunda dedikoduların kaynağının Mehmet Akif'in Mısır'a son gidişinden bir ay sonra Şapka Kanunu'nun çıkartılması olduğunu yazıyor ve "üstelik fesi sevmez, genellikle başı açık gezerdi" diye ekliyor.Masadaki önemli yazarlardan Süleyman Nazif, Mehmet Akif'in tamamen zıddı sayılabilecek yapıda biriymiş. Aşırı, abartılı tavırlarıyla tanınıyormuş. Hıristiyanları Hazreti İsa'ya şikayet eden bir açık mektup yayınlaması, sonra da İsa'dan cevap geldi diye bir başka yazı yayınlaması gibi müslümanları da rahatsız eden gariplikleri yanında "Kara Bir Gün" makalesi ile, Piyer Loti Hitabesi ile yiğitçe işgal ordularına karşı koyduğu gibi vatan haini kabul edilen Ali Kemal'e "zaman seni haklı çıkardı kardeşim" diye yazabilen bir karşıtlıkları bir bünyede toplayan bir adam olduğunu öğreniyoruz. Sonunda milli mücadeleye de inancını tamamen yitirmiş, ağır yazılar yazmış. Cumhuriyet'in ilanından sonra da derin bir pişmanlığa kapılarak Mustafa Kemal Paşa'dan özür dilemenin, pişmanlığını ifade etmenin yollarını aramış. Süleyman Nazif'i mili mücadeleye karşı çıkan bu çabalarında ünlü şair Cenab Şahabettin de desteklemiş. Hatta İzmir'in Yunanlılarca işgalinin menfaatimize olduğunu bile söylemiş. Bunun üzerine iki ünlü şair ve onlar gibi düşünenler aleyhine kampanyalar açılmış, Falih Rıfkı, Yakup Kadri gibi güçlü kalemler yazılar yazmışlar ve iş Cenab Şahabettin'in müderrislik yaptığı Darülfünun'un boykotuna kadar varmış. Zaman içinde bütün düşüncelerinde yanıldığını anlayıp çark etse de Cenab Şahabettin'in samimiyetine inanılmamış.Süleyman Nazif'in pek de inandırıcı olmayan Türkçülüğü çevresinde o dönem gelişen Türkçü hareketi ve bu konuda yapılan kültürel edebi tartışmaları da anlatıyor Ayvazoğlu. Bu tartışmalar aynı zamanda genç cumhuriyetin temelini oluşturacak ideolojinin de oluşturucularıdır. Bugün baktığımızda pek anlamlı görünmeseler de o günlerde can alıcı önemdedirler. Bu bölümlerde, hem Mehmet Akif'le ilgili yapılan çalışmalarda, hem de Türkçülük tartışmalarında kitabın genel yapısından bir kopma/sarkma olduğunu düşünüyorum. Ayvazoğlu özellikle Mehmet Akif'le ilgili bölümleri ayrı bir çalışmada daha da ayrıntılı değerlendirirse yerinde olacak sanırım. O zaman Akif'in şiirine dair abartma gibi görünen değerlendirmeleri de temellenecektir.  Fotoğrafın merkezinde oturan Abdülhak Hamit, dönemin en ünlü şairi, Şair-i Azam olmasının yanında tipik bir Osmanlı aristokratı olarak saraylarda, yalılarda yaşamış, Avrupa ülkelerinde elçiliklerde bulunmuş, devletin yüksek katlarında memurluklar yapmış. Zaman içinde hem Osmanlıca'dan yeni Türkçe'ye geçişte değişime ayak uyduramaması ile şiirdeki ününü yitirmiş, hem de ilk mecliste milletvekilliği yapmasına rağmen, toplumsal hayattaki bazı davranışlarının uygun bulunmaması nedeniyle eski itibarını kaybetmiş. İlk realist Türk romanı Sergüzeşt'in yazarı Sami Paşazade Sezai, fotoğrafta yer alamasa da bu toplantının gizli düzenleyicilerinden zamanın genç şairi Faruk Nafiz Çamlıbel, Rıza Tevfik, Şerif Muhiddin Targan, Mısır Apartmanı'nın sahibi Prens Abbas Halim Paşa ve apartmanın yöneticisi Mehmet Akif'in Asım'ı adadığı Fuad Şemsi Bey'in hikayeleri de fotoğrafın görünmeyen yüzünü gösteriyor ve o tarihlerin tüm kültür hayatını müziği, resmi ihmal etmeden tamamlamış oluyor. Üçüncü bölüm "Göç Vakti" adını taşıyor. Beşir Ayvazoğlu bu bölümde fotoğraftaki şair ve yazarların ölümlerini ve cenaze törenlerini anlatmış. Onların hayatlarının son günlerinin birer hazin hikaye olduğu görülüyor. Cenaze törenleri ise doğruları yanlışlarıyla vatan sevgisiyle ömürlerini verdikleri bu ülkenin vatandaşlarının onları nasıl törenlerle uğurladıklarını gösteriyor. Bu cenaze törenleri katılımın çokluğu ya da azlığıyla halkın onlara sevgisinin teveccühünün oranlarının birer göstergesi gibi. Bu değerli edebiyatçıların ölümü ile Türk edebiyatında da bir dönüm kapanmış. Beşir Ayvazoğlu 1924'le günümüzde az bulunur özgün bir çalışma yapmış. Bir fotoğraftan enine boyuna bir tarih kesiti çıkartmış, tatlı dille anlatmış. Okuru sıkmayan, aksine merak ettiren bir araştırma. Hem edebiyat, hem de tarih meraklıları için…

21.04.2011

Bu yazı toplam 3087 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim