Türkiye'ye karşı açık bir müdahale girişiminde bulunuldu. Süreç devam ediyor ama artık görülmüştür ki bu saldırının dayandığı strateji, başarısızlığa uğratılmıştır. Herhangi bir mücadeledeki stratejik yenilgiyi, hiçbir taktik hamlenin başarılı hale getirmesi mümkün değildir. Bu, eski bir muharebe ilkesidir. 
Bu kaybeden "stratejinin dayandığı temeller" nelerdir? Bunların analizine geçmeden, ilk aşamada problemi tespit etmek gerekir. Bu stratejiyi, uygulamaya koyanların hedefi Türkiye'nin dünya konjonktüründe "içinde bulunduğu konumu değiştirecek düzeye" çıkmasıyla ilgilidir. Artık Türkiye ne soğuk savaş dünyasının "Batı'ya bağımlı" ülkesidir ne de küreselleşmenin "çevre ülkesi" olmaya razı olacak bir az gelişmiş ülkedir.
Yeni Türkiye ve Batı 
Batı sistemi açısından, Türkiye'nin uluslararası düzendeki yerinin değişmesi, kolay kabul edilebilecek bir durum değildir. Bunun birçok sebebi vardır. Bunlardan biri, Türkiye'nin güçlü bir ekonomiye sahip olması, "ekonomisinin kalkış aşamasından" sonra küreselleşmenin dalgalarıyla eklemleşip, bölgesel güç olma yolunda aldığı mesafeyle ilgilidir. Bu durum, Türkiye'nin Ortadoğu ve Orta Asya'da nüfuz alanının genişlemesine yol açacak bir gelişmedir. 
Batı sisteminin, yüz yıllık Ortadoğu'daki bölgesel hâkimiyeti, sömürgecilik ve daha sonra "Petro-politik"le kurduğu ilişkiler üzerinden, sağladığı bölgesel siyasi nüfuz, esas itibarıyla zayıf ve bu coğrafyada iddiası olmayan bir Türkiye'yi gerektirmektedir. Bir diğer sebep, Türkiye'nin bölgesel ilişkiler kurup, buradan büyümesine ve kalkınmasına hız kazandıracak değerler katmasının, bölge halklarında yarattığı tesirin,"Batı dışı model" olmanın, Batı'da yarattığı endişedir.
Yazının devamı için: http://www.aksam.com.tr/yazarlar/vedat-bilgin/kaybetmis-bir-stratejinin-analizi-c2-c2-c2-c2-c2-c2-c2-c2-c2-c2/haber-289841































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.