• İstanbul 14 °C
  • Ankara 21 °C

Van kalesi neye benzer?

D. Mehmet DOĞAN

Bizim kavlimizce Evliya Çelebi’siz şehir yazısı olmaz! Hele de Van’dan bahsediyorsanız, hiç olmaz. Şehir tarihi hafızamızı ayakta tutmak ancak bir “evliya”ya nasib olabilir, o da Evliya Çelebi’dir!

Evliya’nın en fazla sözünü ettiği şehirlerdendir Van. Osmanlı’nın Safevî İran’a sefer üssü Van’dır. Burada hem müdafaa hem de sefer maksatlı asker bulundurulur. Evliya Çelebi Bitlis’ten Van’a, Van’dan İran’a gider gelir. Bununla da kalmaz, şehrin ve çevresinin tarihini, mimarisini, efsanesini, masalını, menkıbesini de anlatır. Deryasını da, dağlarını da, demeliydik aslında…

Velhasıl Seyahatname okunmadan Van yazılamaz!

Biz de Van’ı tanımak kastıyla bir zaman Seyahatname ile haşır neşir olduk. Ne yiğitler, ne civanlar, ne kahramanlar tanıdık. Şehrin camilerini, medreselerini, ondan okuduk. Surlarını, hisarlarının burçlarını Muhteşem Süleyman’ın camiini…

Ya Çomar Bölükbaşı’nın roman çapındaki hikâyesine ne demeli?

En çok merak ettiğim hususlardan biri Çomar Bölükbaşı’nın atının üzerinde Van deryasına nereden uçtuğu…Gidip oradan bakarak göldeki izini süresim var!

Bir tulpar gibi uçmuştur uçmasına da sonuç değişmemiştir. Erkândan bir babayiğit çıkıp da “kıymayın bu levende” diyememiştir…

Evliya okumak her an şaşırmaya hazır olmaktır. Van kayalarını peynir gibi oyup mağaralar yapmışlar, içinde bin asker kaybolur. Kubbe ve tavanları altın varak sıvamışlar. Ancak Hz. Salih Hud şehrinde vardır, onlar da Vandakilerden küçüktür.

Evliya Van’ı ille de Hıristiyanlık öncesine götürür: Hz. Davut zamanında Melik Calut Van kayası üzerine manastır yaptırmış. Sonra Hıristiyan mabedi olmuş. Lisanı Rum’da Van’a Aleksandra derlermiş. İskender kalede saklanmak üzere üç yüz sandık verir, bu sandıklardan çıkan askerler kaleyi fethederler!

Şehrin İslâm tarihi ile irtibatını erken dönemlerde kurar: Peygamberimiz Hz. Ebubekir’i Van’a göndermiş, ahali Müslüman olmuş, kilise cami yapılmış…

Şah Tahmasb’ın kardeşi Elkas Mirza Süleyman Han’a iltica edip onu Acem seferine ikna etmiş. Evliya bu seferi sırf Elkas’ın tesirine bırakmaz, Kanunî’nin Hz. Ebubekir’i rüyasında gördüğünü de belirtir. Van kalesi dokuz gün on gece top atışıyla dövülmüş, “kal’ada mütehassın olan (sığınan) kızılbaş kallaşları ‘Aman ağacığım! Aman ey Kayser-i Rum-ı Al-i Osman, dâd aman’ deyu feryad ettiler.” Kanunî fetihten sonra kırk gün kalıp kaleyi imar etmiş.

Şeyh Sadi kal’a-i Van hakında

            Kızıl Aslan kala-i saht dâşı

Demiş. “Acem içre Kal’a-i Van’a Kızıl Arslan derler. Çünkü kayaları kızıl arslana benzer.”

“Cenubu ve garbisi ve şimalisi Van deryası, kıblesi ve şarkisi ve yıldız tarafı kaya…”

İç kalede Süleyman camiinden başka 7 mescid, 1 tekke varmış.

“70 adet kulle-i kaflar”! Yani yetmiş tane kaf dağı gibi kuleler!

Şehrin sur kapıları: Tebriz, Orta, Uğrun (Gizli), Yalı. Tebriz kapısına makaralı köprü yapmışlar.

Van’ın ilk valisi Ulama Paşa imiş. 2 tuğlu paşalardan. Şehrin validen çöplük subaşısına kadar 33 hâkimi (idarecisi) varmış.

Camiler: Ulucamii (Akçakoyunlu Şah Cihan). Mimar duvarlara tuğlalarla yazılar yazmış. Evliya Çelebi Ulucami için “Ruhaniyetli camidir” der. “Bir süslü minaresi var ki, vacibüsseyirdir!” Süslü minaresini seyretmek vaciptir!

Hüsrev Paşa camii orta kapı içinde yakınında Paşa (Vali) Sarayı var. Tek kurşunlu imaret (külliye) budur. Tebriz Kapısı Camii, İskele Kapısı Camii, ayrıca mescidler var. Van şehrinde 45 adet saray varmış. Su kanalları, hanları…

Mevzuyu sağlığa getirmekten geri kalmaz: “Der beyan-ı tabiban-ı hâzıkan.” “Gerçi bu belde-i tayyibenin (güzel beldenin) hevası letâfetinden hükema (hekimler) lâzım değildir. Amma müstaid (ihtiyaç) olduklarında etıbbası (tabipleri) vardır. Üstad-ı kâmil cerrahları vardır.”

Şairleri zamanın sultanü’ş-şuarası Şanî Efendi, Vanî Çelebi, Mir Sipihri. Şanî, Abdülkerim Şanî Efendi (Öl. 1672) olabilir, diğer isimler hakkında bir bilgi bulamadım.

Kadın isimleri: “Âyişe, Fatıma, Gülsüme, İsmihan, Ümmühan, Selime, Sâlime, Kalime, Kâmile, Asma hanım, Peribûy hanım, Hüma ve Müşkbar ve Dâye nam zenanları (kadınları) vardır.”

“Van lahanası 7 iklimde yoktur. Her biri fil işkembesi kadardır. Gayet rakik (ince) yaprakları olur.”

İşte erken bir petrol yatağı keşfi: Bir mağarada neft yağı madeni varmış. Van defterdarı tüccarlara satarmış!

Akdamar’dan, meşhur kilisesinden bahsetmese olmaz. Hemen bir etimoloji yapar Akdamar olur “Ahdim Var”!  Ahdim Var kal’ası papazları Hz. Osman’a gidip ahidname almışlar. Bunu Kanunî’ye de göstermişler…

Seyahatname’de hatta bir aralar kamuoyunu meşgul eden “Van canavarı”ndan dahi bahis var!

Peki söyleyin bakalım: Van kalesi neye benzer? Siz düşüne durun ben hakikatini Evliya’dan aktarayım: “Yükünü yüklenip çökmüş (ıhmış) deveye!” Hadi bakalım Van’daysanız bizzat bakın, değilseniz resimlerini bulup bakın!

Evliya’nın sözünün üstüne söz yok değil mi?

Kaleyi çökmüş deveye benzetmekle kalmaz, kayaların kimi ejderha gibi, kimi aslan görünüşlü, kimi balık, gemi, anka kuşu gibi, der. Anlayacağınız bir renk ve şekil cümbüşü!

*

Van’ı Evliya Çelebi’den okuduktan sonra başka kitaplardan okumak insana yavan gelir. Nitekim Van’la ilgili hayli kitap karıştırdım. Salnamelerine, il Yıllıklarına ve Van Kütüğü’ne dahi baktım. Aydın Talay’ın kitabı en istifadeli olanı gibi geldi bana. Van’ı Evliya’dan bugüne getiren, hayatla alâkasını kuran, tarihini, kültürünü de ihmal etmeyen bir kitap aradım durdum.

Tam bu sırada “Mektepten Memlekete Bir Şehir Estetiği” çıkagelmesin mi? Birkaç günüm bu kitabın sayfaları arasında geçti. Şehrin kâh sokaklarında, kâh evlerinde, kâh bahçelerinde kayboldum. Her türden kahramanları ile burun buruna geldim. Şehrin yakılmadan önceki bazı resimleri beni âdeta esir aldı. Kitabı bir tarafa bıraktım ve Sait Ebinç’le, yani yazarı ile gıyabi bir hasbihale giriştim: “Azizim, her şey iyi hoş da bu kitabın şirazesi neden kopuk? Dağınık yapraklardan bir Van çıkarmak müşkilatı neden okuyucuya yüklenmiş? Bu kalabalık neyin nesi, altından kalkması zor bu savruklukla okuyucu nereye gidebilir?”

Bu yazı toplam 261 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim